Bir ofis düşünün kapısından girdiğiniz andan itibaren sizi Burhan Doğançay, Zonaro, Fikret Mualla, Fahrelnissa Zeid, Cathrine Opie, Daniel Arsham ve daha nicelerinin eserleri karşılıyor... Ofis değil sanki birer müze gibi mekanlar bunlar. İnsanın çalışmak için gittiği bu yerlerde ruhu, sanat sevgisi besleniyor. Bu ortamları yaratan iş insanları sanatı sevdikleri kadar paylaşmayı da seviyorlar Bir sanatçının en büyük arzusu eserini olabildiğince çok insanın görebilmesidir. Ama yapılan, satılan her eser müzelerde sergilenmiyor, birçoğu kişisel koleksiyonlara dahil oluyor. Ama en büyük tutkusu koleksiyonerlik olan Türkiye'nin önde gelen birçok iş insanı, müzeleri olmasa bile eserlerini en fazla insanla paylaşma amacı güdüyor. Bunu kimi ofisinde sergileyerek yapıyor, kimi fabrikasında... Biz de ofisleri adeta birer küçük müzeye dönen iş insanlarının iş yerlerine konuk olduk. Resepsiyonda başlayan, çalışanların odalarında devam eden 'ofis müze' turumuzu attık. Çalışanlardan bazıları, "Bunaldığımda odamdaki resme bakıp rahatlıyorum" derken, kimi "Ziyarete gelenlerin yüzü gülüyor" diye anlattı durumu.
Eserleri astığım ortamı çok detaylı incelerim
NEZİH BARUT/Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı
- Kaç eser var koleksiyonunuzda?
- Koleksiyonum 750'ye yakın eserden oluşuyor. Bu eserleri evimde, genel müdürlük binamız Abdi İbrahim Tower'da ve Esenyurt'taki üretim kompleksimizde sergiliyorum.
- Kimlerin eserlerini görmek mümkün bu seçkide?
- Bu seçkinin ağırlıklı bölümünü yerli ve yabancı ressamların eserleri oluşturuyor. Örneğin Gerome, Zonaro, Passini, Favray, Halil Paşa gibi oryantalist isimlerin tablolarının yanı sıra Erol Akyavaş ve Melih Nejad Devrim'in eserleri, benim için paha biçilmez derecede değerli olan Fahrelnissa Zeid, Mübin Orhon, Yüksel Arslan, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Neşe Erdok, ve birçok kıymetli sanatçının eserlerinin bende olmasından son derece mutluyum.
- Çalışan motivasyonunu nasıl etkileniyor bu durumdan?
- Abdi İbrahim'de tam 107 yıldır yaptığımız işi, iyileştirme sanatı olarak tarif ediyoruz. İşte bu noktada yaptığımız iş sanatla bire bir örtüşüyor. Koleksiyonumu, bir asırdır birlikte yarattığımız değerin gerçek sahibi olan çalışanlarımızla paylaşmak benim için büyük mutluluk. Böyle bir ortamın, Abdi İbrahim çalışanlarına farklı bir motivasyon kaynağı oluşturduğunu ve olumlu yönde etki ettiğini düşünüyorum. Koleksiyonumdaki eserlerin yerini kendi zevkime göre değiştiriyorum. Eserleri asarken de oldukça detaycıyım. Her duvarı ve ortamı ayrı ayrı inceliyorum. Çünkü bu eserleri duvarı süslemek için almıyorum. Benim önemsediğim nokta her zaman eserin nerede daha iyi görünebilir olduğu.
Buraya resim asmak delilik!
Türkiye'nin önde gelen koleksiyonerlerinden biri olan, Fark Holding Onursal Başkanı Yunus Büyükkuşoğlu, sanatı paylaşma motivasyonu ile son 30 senedir bütün fabrika ve iş yerlerinde sanat eserleri sergiliyor. Fabrikanın her köşesi, önemli sanatçıların işleriyle bambaşka bir atmosfere bürünmüş. Bazı zamanlarda çalışanlardan gelen geri bildirimler doğrultusunda da, onların bakış açıları göz önünde bulundurularak ofislerde ve şirket içinde bulunan eserler değiştiriliyor. Yunus Büyükkuşoğlu Koleksiyonu'nda çoğunluğu resimden oluşan 2 bine yakın eser yer alıyor. Kronolojik olarak bakıldığında, 19. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar geliyor. İlk kez şirketi ziyarete gelen misafirler, karşılaştıkları atmosferden çok etkileniyor. Gelen ziyaretçiler de koleksiyonu büyük bir merakla takip ediyorlar hatta çalışanlar için düzenlenen sanat turlarına katılıyorlar. Dışarıdan özellikle eserleri görmeye gelen misafirler de oluyor. İlk olarak eserleri fabrikanın yemekhanesinde sergilemeye başladıklarında fabrika bulunduğu bölge itibarıyla tehlikeli bir alanda olduğu için tepki almışlar. Hatta insanlar buraya eser asmanın delilik olduğunu ve eserlerin vandalizme kurban gideceğini düşünmüş. Ama bu eleştirilere hiç kulak asmamışlar. Ve hiçbir sorun yaşanmamış.
Hem ilişkilerimize hem işimize olumlu katkı sağlıyor
EBRU ÖZDEMİR/Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı
- Bir koleksiyoner olarak eserlerinizi genel olarak nasıl muhafaza ediyorsunuz?
- Ofiste ve evlerde bulduğum her duvara asıyorum ve boş alana koyuyorum. Yer kalmamışsa da depoda saklıyorum. Sergilerden gelen talepler olunca da gönderiyorum. İnsanların sanattan maksimum düzeyde faydalanabilmesini önemli buluyorum. İstanbul ofisimizde 180 eserimiz var. Diğerlerinin önemli bir bölümü Ankara'daki ofis ve evlerde, kalan kısmı da depoda bulunuyor. Koleksiyonda toplam 525 eser yer alıyor. Özellikle genç ve gelecek vaat eden isimlerin eserlerini koleksiyona katmaya çalışıyorum.
Ofiste eserlerini görebileceğiniz bazı sanatçıların isimlerini saymak gerekirse; Candeğer Furtun, Angel Otero, Ali İbrahim Öcal, Alev Ebuziya, Alex Prager, Ekrem Yalçındağ, Emin Ansen Atilla, Erdal Duman, Fatih Kahya, Mehmet Ali Uysal, Mübin Orhon, Necla Rüzgar, JR, Yaşam Şaşmazer, Jenniffer Steincamp, Murat Morova, Chantal Joffree, Mehtap Bahtu, İrfan Önürmen, Adrian Villar Rojas, Basim Magdy, Cathrine Opie, Daniel Arsham, Mark Dion, Marily Minter, Windmill, Matthew Monahan gibi isimleri sayabilirim.
- Sanat eserine yakın çalışmak, motivasyonu artıyor sanırım...
- Kesinlikle motivasyonu artırdığına inanıyorum. Çalışma arkadaşlarımızla konuştuğumda bunu dile getiriyorlar. Sanat bence insanların bakış açılarını, düşünsel ufuklarını etkileyen bir şey. Dolayısıyla daha fazla insanla temas edebileceği yerlerde olmalı diye düşünüyorum. Ofisi ziyarete gelenler de çok etkileniyorlar ve şaşırıyorlar. Herkes eserlerle birlikte fotoğraf çektirmek istiyor. Bu da ayrı bir gurur veriyor. Ofisimizi ziyarete gelenler bir müzeye veya bir modern sanat galerisine gelmiş gibi hissediyorlar. Bunun hem ilişkilerimize hem de işimize pek çok olumlu katkısını da gözlemliyorum.
Hafta içi ofis, hafta sonu müze
YAĞIZ ZAİMOĞLU/Borusan Contemporary Müze Direktörü
- Türkiye'nin ilk ofis müzesi olma özelliğini taşıyorsunuz. Fikir nasıl ortaya çıktı, amaç neydi?
- İlk adımda, Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık Borusan Holding adına çağdaş sanat eserleri toplamaya başladı. Özellikle yeni medya alanına yönelen ve her geçen gün gelişen önemli bir koleksiyonumuz oldu. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu'nda 900'e yakın eserimiz var. Borusan Contemporary, bu eserlerin sanatseverlerle de buluşması amacıyla ortaya çıktı. Dünyada birçok özel şirket koleksiyonu vardır. Bu koleksiyondaki eserler sadece şirket çalışanlarına açıktır. Borusan Contemporary'de altı ayda ya da yılda bir değişen koleksiyon sergileri ile Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu'nu izleyicilere sunuyoruz. Ayrıca yurt dışından geçici sergiler getiriyoruz.
- Nasıl bir işleyişiniz var?
- Borusan Contemporary bir hafta sonu müzesi, yani yalnızca hafta sonları 10.00- 19.00 saatleri arasında sanatseverlerin ziyaretine açık. Çünkü Perili Köşk, hafta içi Borusan Holding'in yönetim binası olarak işlev görüyor. Cuma akşamı itibariyle herkes masalarının üzerindeki eşyaları topluyor, ofislerin ışıkları kapatılıyor ve ardından müzenin ışıkları açılıyor. Cumartesi sabahı 10.00 itibariyle de bina müze olarak ziyarete açılıyor. Perili Köşk'ün her katı hem ofis hem müze alanı olarak kullanıldığı için, her ofiste sanat eserleriyle karşılaşabilirsiniz. Borusan Holding çalışanları hafta içi sanatla iç içe çalışıyorlar. Bu durumun çalışanların motivasyonunu ve yaratıcılığını da olumlu yönde etkilediğini deneyimliyoruz.
Duvardan yana sıkıntımız var
FATİH ÖZTÜRK/Bilfen Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili
- Genel müdürlük binanızın duvarları çok ünlü ressamların eserleriyle dolu. Hatta duvarlarda yer kalmamış... Kaç eseriniz var?
- Koleksiyondan yana sıkıntımız yok ama duvardan yana sıkıntımız var. 800'ün üzerinde klasik ve çağdaş olmak üzere Türk sanatçılarımızın resimleri var. Ama yeterli duvarımız olmadığı için sergilemekte sıkıntı çekiyoruz.
- Eserlerinizi ofiste sergilemeye nasıl karar verdiniz?
- Kamu ve özel kurumlarda örneklerini gördüm ve bunun da çalışanın motivasyonunu olumlu yönde etkilediğini hissettim. Bir değer göstergesi olarak algılanıyor çalışan tarafından. Aslında müze açmak istiyoruz.
- Hangi sanatçıların eserleri var koleksiyonunuzda?
- Koleksiyonumuzdaki eserler çeşitlilik göstermekle birlikte, yönetim kurulu başkanımız Osman Öztürk her Türk klasik ressamdan bir eserin olmasını hedefliyor. Bunun dışında modern eserlerimizde çeşitlilik gösteriyor. Özetle şu isimler çerçevesinde ilerliyor koleksiyonumuz; Burhan Doğançay, Zonara, Ziem, Devrim Erbil, Fikret Mualla, Şeker Ahmet Paşa, Hoca Ali Rıza, Halil Paşa, Nuri İyem, Sami Yetkin, Nuri Yamaç gibi... Bir koleksiyoncuyla ilginç bir sohbetimiz olmuştu; "Bu eserlerin bir noktada tükenmesi lazım, nasıl bulup hâlâ satabiliyorsunuz?" diye sormuştum ona. "Dedeler toplar, oğulları satar, torunlar tekrar toplar" dedi. Bizdeki durum şu, biz hem baba, hem oğul toplayıcıyız.
- Koleksiyonculuğa nasıl başladınız?
- Koleksiyonculuğa başlama hikayemiz babama uzanıyor elbette. Babam okul kurmadan önce Milliyet gazetesinde çalışıyor. 70'lerde aldığı maaş üç bin lira civarında. Bu paranın da her ay, 200, 300 lirasını ayırıp, müzayedelere gidip bütçesine göre çeşitli parçalar almaya harcıyor. Birgün İbrahim Çallı'nın Manolyalar diye bir eseri satılığa çıkıyor ve babam da rahmetli annemle müzayedede o sırada. Babam da 185 bin lira pay veriyor, annem de "3 bin 500 lira maaş alıp, nasıl böyle bir şey yaparsın" diye sinirleniyor. Babam borç alarak ödemeyi planlandığını anlatıyor. O resim alınmıyor neticede. Bu hikayeyi çok dinledik ailede. 30 yıl aradan sonra o resim tekrar satılığa çıktı ve babam da koleksiyonculuk aşkı yeniden doğdu.
- Sadece resim değil, obje de biriktiriyorsunuz... Ve okullarınızda sergiliyorsunuz...
- Resimler dışında, 500 civarında objemiz var. Bunların 200'ü İznik çinilerinden oluşuyor. 2 bin 600 civarında da toprakaltı eserimiz var. Burada farklı bir işleyiş söz konusu; Kültür Bakanlığı size milli koleksiyoner belgesi veriyor. Ben, yönetim kurulu başkanımız Osman Öztürk ve yönetim kurulu üyemiz İsmail Cem Öztürk milli koleksiyoneriz. Bu eserleri satın alıyoruz ama bir anlamda sahibi devlet, biz sergiliyoruz. Biz farklı bir şey yapıyoruz ve Osmanlı öncesi toprakaltı eserlerimizi okullarımızda sergiliyoruz. Okul müzeciliği yapıyoruz. Çocuklar eğitim alırken o objeleri görmekle kalmayıp ellerine alıyorlar, hissediyorlar. Şehir dışındaki okullarımızda da bu eserleri sergilemeye çalışıyoruz. Toprakaltı eserlerin güvenliğini sağlamak ayrı bir konu; kırılmaz camlar isteniyor, lazer sistemli alarmlar isteniyor. Arkeoloji Müzesi çok sıkı çalışan bir kurum. Her altı ayda bir her eser için imza alınıyor, takibini çok iyi yapıyorlar. Geçenlerde bir velimiz yanlışlıkla bir amfora kırdı, inanılmaz mesuliyeti olduğunu anladık bu vesileyle...
ÇOCUKLAR KİL TABLETLERDEN ETKİLENDİ
Bilfen İlköğretim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Nurşen Kayatürk'ün odasında amforaların yanı sıra, birçok resim de yer alıyor. Kayatürk, "Bilfen Okulları'nda bulunan 3 bin'e yakın toprakaltı tarihî eserin içinde, öğrencilerimizin en çok ilgisini çeken kil tabletler çekti. Bugün dijital tablet kullanan öğrencilerimiz, bundan yaklaşık 5 bin yıl önce Hititler Dönemi'nde okullarda kil tablet kullanıldığını görünce çok etkileniyor" diyor.
FOTOĞRAFLAR: MURAT ŞENGÜL