New York Times'ın "Buğulu katmanlı bir sesi var, sanki Nina Simone gibi ama daha esnek ve virtüöz" dediği Buika 11 Mayıs 1972 doğumlu. Mayorka adasına Ekvator Ginesi'nden gelen ailesinin halen yaşamaya devam ettiği Palma şehrinde dünyaya gelen sanatçının isminin tam hali Maria Concepcion Balboa Buika.
Altı çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olan Buika'nın çocukluğu Mayorka Adası'nda Romanların arasında geçiyor. Onlarla sıkça vakit geçiriyor kendi kültüründen başka kültürlerle de tanışıp haşır neşir oluyor. Bu çocukluk dönemi daha sonraları müziğine de yansıyor ve Flamenko, soul ve caz türlerinin karışımı bir 'sound' yakalıyor İspanyol sanatçı.
FARKLI TÜRLERİN HARMONİSİ
Müziğe ise komşunun çocuğundan aldığı piyano dersleriyle başlıyor ve böyle böyle birçok enstrümanı çalmayı da öğreniyor. Sahne ile ilk tanışması da teyzesinin yerine mahallenin blues barında çıkması ile gerçekleşiyor. Sonra ise mahallenin ufak blues barından dünyanın her köşesinde adı bilinen, konserler veren, sevenleri olan bir sanatçı olma süreci yavaş yavaş işlemeye başlıyor. Öyle ki yolu, yeri geliyor Amerika'nın ünlü Carnegie Hall'üne yeri geliyor Almodovar'ın İçinde Yaşadığım Deri filmine değin uzanıyor.
Caz efsanelerinin şarkılarıyla ve sokaklardan gelen Flamenko çığlıkları ile büyüyen Buika, ona kimliğini veren tenine işleyen müziklerle kendini bulduğunu söylüyor. Keza Buika'nın alameti farikası arasında reggae, ragga, flamenko, R&B, afrobeat ve gospel gibi müzik türlerini muhteşem bir şekilde harmanlaması gösteriliyor.
"Bir sanatçı sadece şarkı söyleyen ya da resim yapan biri değildir, hayatını sanata dönüştüren kişidir" diyen Buika, farklı kültürlerden birçok müzisyenle çalışıyor. Renkli müziklerini Anoushka Shankar, Chick Corea, Nino Josele, Mariza, Bebo & Chucho Valdes, Luz Casal, Ivan "Melon" Lewis, Jose Luis Perales, Seal, Armando Manzanero, Nelly Furtado, Javier Limon gibi çok özel sanatçılarla ortaya koyuyor.