Erler Film'in o müze atmosferini görünce ne yalan söyleyeyim heyecanım daha da arttı. İçinde yüzlerce film, devasa bir sanat kitaplığı yer alan bu mekanın havasını soluyunca zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz. Ofisinde yüzlerce fotoğraf var. Kimler yok ki, cumhurbaşkanları, oyuncular, yapımcılar... Hepsiyle de saygın bir dostluk ilişkisi kurmuş. Ama hiç büyüklenmesi yok. Yapıp ettiklerini büyük büyük sözlerle anlatmayı pek tercih etmiyor. Ama bir yandan da yaptıkları bilinsin istiyor.
Lakin meslek hayatını taçlandırdığı Beyoğlu'ndaki Türker İnanoğlu Vakfı (TÜRVAK) Sinema Tiyatro Müzesi onun gözdesi. Sergilenmesi gereken ne varsa burada halka sunuyor. Türker Bey, 14 Eylül'de başlayacak Adana Altın Koza Film Festivali'nde Onur Ödülü alacak. Bu ödül kendisine verilen 300 küsür ödülün yanına konulacak. Hem sektör hem de devlet tarafından çeşitli zamanlarda onurlandırıldığı için mutlu. (Bir de Türkiye'de çıkarılan sinema yasalarına yaptığı büyük katkılardan dolayı) Yaptıklarının kıymetinin bilindiği anlıyor. Ama bir üzüntüsü de yok değil!
- Yeşilçam'ın son yapımcı sizsiniz bildiğim kadarıyla...
- Evet, Yeşilçam sinemasında ara vermeden faaliyetine devam eden tek yapımcı ben kaldım. Yani ben gidince Yeşilçam da bitecek. 59 yıldır bir fiil çalışıyorum. 1956'dan bugüne kadar çalıştım. Yaşım da seksen.
- Nasıl bir duygu Yeşilçam'ın son yapımcısı olmak?
- O günleri acısıyla tatlısıyla yaşayan birisiyim. Gözümün önünden koca bir tarih geçiyor. Mesela o gün tukaka edilen filmler bugün baş tacı ediliyor.
- Peki sizin gözünüzde Yeşilçam nasıl bir yerdi?
- Yeşilçam fazla kötülüklerin olmadığı, herkesin birbirine saygı sevgi gösterdiği, küçüğün büyüğü saydığı bir camiaydı. Para yoktu, oyuncuların, figüranların birçoğu açtı. Ama cefakar bir şekilde herkes sinemanın peşindeydi.
- Acı olan neydi?
- Para yoktu, imkan yoktu. Filmleri tekrar çekemiyorduk, çünkü film yoktu. Ama sadece Yeşilçam'da değil Türkiye'de de para yoktu.