Çocukken başladığı bu kariyeri zaman geçtikçe arttı ama o da pek çok yıldız gibi daha sonra kendini sinemadan çekti.
- Babam elinde silahla içeri girdi. Annem başını eğdi. Sonra olay bambaşka bir noktaya geldi. Babam silahı kendisine çevirdi ve intihar etti.
- Mezarlığa gitmek, yer bakmak, ölüm kaydı almak... Bunlar bi cenaze evine gidip 2 dua edip, mevlüt okutmaya benzemiyor gerçekten çok zor...
- Babamı çok özlüyorum. Onu çok seviyorum ama intihar ettiği için onu affedemiyorum.
- İlk evliliğim 5 yıl sürdü, Hiranur doğdu ayrıldık...
- O eşimden 2009'da boşandım 2011'de başka biriyle evlendim. O da hayatımın ikinci travması oldu. Baba aradım. Ona sığındım. Ondan da bir kızım oldu. Adı İsminur.
- Sol yumurtalığım yok benim, anneliğim bitmişti. İkinci evliliğimden sonra sağlığım yerine geldi. Her şerde bir hayır vardır.
- Büyük kızım babasıyla görüşüyor. Her ikisinden de kızlarıma maddi anlamda bir şey yok...
- Kızlarım ikisi de benim yanımda. Çalışıyorum. Kimseye muhtaç değilim.
- İkinci eşimden ayrıldığımıda kızım 1 aylıktı. Annelik sadece yıkayıp doyurmak değil. Bazen babasından da korumak... Altını çiziyorum! Benim birinci görevim kızımı babasından korumak!
- Kızıma önce 'baban uzakta' dedim. Bu kez de 'ara' demeye başladı. Onun bize ulaşması mümkün değil, çünkü aranıyor zaten. Benim onu ihbar edeceğimi düşünüyor ki, doğru düşünüyor. Tabii ki ihbar ederim.
- Benim kızım imtihanı ile dünyaya geldi. Balıkesir'e taşınmamın nedeni de bu. Deniz, orman, havuz, kuşlar... 5,5 yaşına kadar getirdim.
- Babam beni konserlere götürürdü. Menajerimdi, arkadaşımdı... Ara ara annem 'şimdi rahmetli baban olsa yemek isterdi, aman nasıl olsa yok karpuz peynir yiyelim geçsin' diyor. Deliliğe vursa da o zaman anlıyorum ki, annem babamı özlüyor...
- Ben kötü evliliğimden polislerin onu evden gelip almasıyla kurtuldum. Devlet korumasında kaldım. 2-3 yıl kaçtım.
Türk Halk Müziği'nde bir dönem adından sıkça söz edilen, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği'ne (MESAM) kayıtlı 100'ün üzerinde eserinin bir bölümü bazı ünlü ses sanatçılarınca seslendirilen eski TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından bestekar Mustafa Canan (77), Yalova'da yaşadığı köy evinde sanat dünyasının ilgisizliğinden yakınıyor.
Yalova'nın Çınarcık ilçesine bağlı Koru beldesindeki evinde 14 yıldır ablasıyla yaşayan Canan, senede 10 eserin telif hakkı için sadece 25 lira civarında para alıyor. Ablasının emekli maaşı ve bağlama kursu vererek elde ettiği gelirle yaşamını sürdüren, maddi anlamda bir sıkıntı yaşamayan Canan, sanat dünyasının kendisini unutmasına üzülüyor.
Diyarbakır'da doğduğunu ancak babasının memuriyeti dolayısıyla Şanlıurfa'da büyüdüğünü belirten Canan, bu iki kentte dönemin ünlü seslerini dinleyerek, kendisini geliştirdiğini söyledi. Canan, genç yaşında Adana'ya yerleştiğini ifade ederek, burada Adana Musiki Cemiyeti'ne giderek nota öğrendiğini aktardı. Askerlik dönüşünde, 1961 yılında Adana Radyosu'nun açıldığını, o dönemlerde "Çukurova'dan Sesler" grubunu kurduğunu anlatan Canan, şöyle devam etti:
"Adana'da 100 yakın öğrenci yetiştirdim. Halk Ozanları Cemi̇yeti̇ açtım, orada da 25 sanatçı yetiştirdi̇m. Müslüm Gürses, 15-16 yaşlarında Adana'ya geldi̇. Bir müteahhit arkadaşım getirdi onu. O dönemde bir süre ders verdim kendisine. Adana'daki sanatçılar beni taklit ediyordu çünkü sahnelere hep ben çıkardım. Bir tek klasik müzik okuyan Necati Ateş vardı. Orada bir ekol oldum, uzun havalarla ün salmıştım. Sonra İstanbul'da bir plak çıkarttık."
"15 KİŞİ SINAVA GİRDİK, 2 KİŞİ ALDILAR"
Canan, 1960'lı yılların sonunda zorlu bir sınavdan geçtikten sonra TRT sanatçısı olduğunu dile getirerek, 15 kişinin girdiği sınavı kazanan iki kişiden biri olduğunu söyledi.
Yaklaşık 10 yıl 1976'ya kadar burada çalıştığını belirten Canan, 1975'te Türkiye çapında Akşam gazetesinin düzenlediği ses yarışmasında 500 kişi arasından birinci olduğunu anlattı.
55 YILDIR MÜZİK DERSİ VERİYOR
Yarışmada kazandığı "Altın saz"ın ardından TRT'den ayrıldığını ifade eden Canan, "Önce Kıbrıs'ta sonra Avrupa'nın birçok kentinde sahne aldım. 1982'de Türkiye'ye döndüm, İstanbul Erenköy'de dershane açtım. Orada da birçok kişiyi yetiştirdim." dedi.
Hayatı boyunca müzikle iç içe olduğuna vurgu yapan Canan, şunları kaydetti: "Ud, cümbüş, tambur, bağlama, piyano ve kaval çalıyorum. Bağlama ağırlıklı olmak üzere bunların dersini veriyorum. Yağlı boya tablolar ve halen beste yapıyorum, şiir yazıyorum. 55 yıldır müzik dersi veriyorum. Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) liste gönderdi kayıtlı 100'ün üzerinde bestem var. En önemli bestem 'Aşık mısın arkadaş', Önce ben sonra İbrahim Tatlıses okudu. Belkıs Akkale beste istedi verdim.
Kemal Sunal'ın oynadığı 'Salako' filminin müziği 'Emine' türküsü var. Bunu İbrahim Tatlıses de seslendirdi. Senede 10 eserin telif hakkı için 25 lira civarında ödeme yapıyorlar. Herkes eserlerimi okuyor. Eserlerimi tahrif ediyorlar sözüm olmayan bir söz ekliyorlar. Buna rağmen hakkımı alamıyorum. Burada oturuyorum çok şükür hiç bir şeye ihtiyacım yok, ablamla beraber kalıyoruz."
"BİR HALK MÜZİĞİ SANATÇISI TÜRKÜ OKUYACAKSA..."
Halk müziğinin çok farklı olduğuna dikkati çeken Canan, "Halk müziği beni bana anlatıyor, seni sana anlatıyor. Yöremizi geleneğimizi, anlatıyor. İki insan oluyorsun. Şimdiki sanatçılar duyduklarını okuyorlar.
Eğer bir halk müziği sanatçısı bir türküyü okumak istiyorsa yerinden öğrenecek yalan yanlış okumayacak. Yorum yapayım diye eseri tahrif etmeyecek." ifadelerini kullandı.