Kardeşlerim'in Asiye'si Su Burcu Yazgı Coşkun, Sabah TV'de Yasemin Döngel'e samimi açıklamalarda bulundu. Asiye ile farklı olduklarını söyleyen genç oyuncu, "O biraz daha utangaç, içine kapanık, sessiz bir kız. Ben daha ona göre böyle bıcır bıcır, daha enerjiğim" dedi. Kendisiyle ilgili bir itirafta da bulunan genç oyuncu, "Çok kıskancım. Öyle böyle değil" diyerek dikkatleri üzerine çekti. İşte Su Burcu Yazgı Coşkun röportajının tüm detayları…
-Nasılsın diyeceğim ama hepimiz malum çok üzgünüz, bitiğiz, yaralıyız… Sen neler söylemek istersin?
Kesinlikle ben de çok üzgünüm. Ülkecek seferber olduk. Ülkenin her yerinde insanlar bir şeyler yapmaya çalıştı. Deprem bölgesinde canını dişine takıp çalıştılar, gece gündüz demeden. Biz de kilometrelerce öteden ne yapabilirsek yapmaya çalıştık. Yayına katıldık, elimizden gelenleri yaptık.
-"Türkiye Tek Yürek" programına da katıldın dediğin gibi. Neler hissettin?
Güzel bir miktar topladık. Güzel bir bağış oldu. Umarım yaralarımızı saracağız yavaş yavaş. Baş sağlığı diliyorum herkese, yakınlarına da sabır diliyorum.
-Peki biraz da sana dair konuşalım… Su Burcu Yazgı diye üç adın var, herkes sebebini sormuş, ben neden Yazgı'yı kullanıyorsun diye sorayım…
Aslında bütün isimlerim çok güzel ama Yazgı çok fazla insanda yok. Hatta Yazgı isminde bir insanla tanışmadım. O yüzden Yazgı daha 'Rihanna' gibi geliyor, tek.
-Seni tanımak adına da en baştan başlayalım istiyorum. Nasıl bir çocukluk geçirdin? Çoğu çocuk sokakta top koştururken sen setlerdeydin…
Dediğin gibi sette geçti aslında çocukluğum. Sette büyüdüm, orada piştim diyebilirim. Set dışında da hep sanatla ilgilendim. Sanatın her dalıyla ufak ufak tanıştım. Mesela dans ettim, çok ilgim vardı ve hala da dans ediyorum. Ufak ufak dersler aldım; biraz bale yaptım, biraz flamenko dersi aldım, hiphop dans ettim, dans olarak bunlardı. Müziğe de birazcık ilgim vardı; bir ara gitar dersi aldım, ufak piyano çaldım…
-Sanatın her dalına el attım diyorsun…
Evet evet. El attım ufak ufak. Hatta şöyle çok komik bir şey var; bir ara bir musiki vakıfta şan dersi aldım ama oradaki insanlar hiç yaşıtlarım değillerdi, teyze amca diyebileceğim insanlardı. Ben onlarla Türk Sanat Müziği konserlerine filan çıktım çok komikti. Ama dediğim gibi bunlar kısa süren eğitimlerdi. Genel olarak vaktimi oyunculuğa harcıyorum. Sonra güzel sanatlarda tiyatro bölümüne girdim, sahne tozu da yutayım diye. Hep sanatla ilgilendim ya.
-Ama oyunculukla devam etme sebebin ne oldu?
Oyunculuk farklıydı. Buradan devam etmem gerektiğini biliyordum.
ERKEN BAŞLAMANIN ÇOK KATKISINI GÖRDÜM
-Ama bu sektör zordur, acımasızdır derler. Kaprisli insanlar, yapılan haksızlıklar, psikolojik şiddet… Sen maruz kaldın mı böyle bir duruma?
Tabii ki zorlukları oldu. Bence ama bütün işlerde böyledir, sektöre özel olduğunu düşünmüyorum. Erken de başladım, bu da bana çok yardımcı oldu. Bir anda bir şeylerin içinde bulmadım kendimi. Bir anda sudan çıkmış balık gibi olmadım çünkü hep burada piştim. Sektöre erken başlamanın bana o kadar fazla katkısını gördüm ki… Karakterime, kişisel hayatıma da çok katkıda bulundu. Mesela hiç kendime çizdiğim katı çizgiler olmadı. Hani derler ya, "herkesin içinde ağlama, duygularını bu kadar gösterme, bu kadar güçsüz olduğunu gösterme", hiç onlar olmadı mesela daha geniş pencereden bakabilmeyi öğrendim. Bu işin içinde piştim ya, bütün zorluklarıyla da olsa çok şey kattı bana.
"BUNU KALDIRABİLİR MİSİN?" DEDİLER
-Pek çok farklı işte rol aldın fakat "Kardeşlerim" senin için zirve oldu sanırım… İlk teklif geldiğinde ve senaryoyu okuduğunda neler hissetmiştin hatırlıyor musun?
Kardeşlerim'den bir önceki projem de dram projesiydi, Kırmızı Oda'daydım. Bu daha uzun soluklu olacaktı, çünkü Kırmızı Oda'da hikayeler değişiyordu sürekli. Kardeşlerim'in uzun soluklu olacağını tahmin ettim. "Yazgı çok zor olacak, bunu kaldırabilir misin, yapabilir misin?" dediler. Çünkü özellikle ilk bölümlerimiz çok zordu. "Ben yaparım. Drama tamamım, becerebilirim" dedim.
ASİYE İLE FARKLIYIZ
-Dizide Asiye karakterine hayat veriyorsun, dizideki sevilen karakterlerden biri. Anaç, dürüst ve güçlü bir kız. Peki Yazgı da benzer özelliklere sahip mi?
Asiye'yle farklıyız aslında biz. O biraz daha utangaç, içine kapanık, sessiz bir kız. Ben daha ona göre böyle bıcır bıcır, daha enerjiğim ona göre. Ama tabii benzeyen özelliklerimiz de var. Mesela Asiye tanımadığı insanlara soğuk, sevdikleri için de ölür. O açıdan mesela benziyoruz. Benim de çok duvarlarım vardır önce ama seversem de çok bağlanırım.
-Araya çok alakasız bir soru sorarak gireceğim… Seni hep kıvırcık saç ile gördüm, orijinal saçların mı böyle?
Evet kendi orijinal saçım böyle. Bu arada benim küçüklüğümde saçım düzdü.
-Kazıttın mı neden kıvırcığa döndü?
Kara Yazı diye bir projem vardı, Haluk Bilginer ile oynadığım. Orada saçlarım bir küt kesildi benim. O zamana kadar düzdü. Uzamaya kıvırcık başladı. Şaşırdım, böyle bir şey oldu yani. Çok seviyorum ama şu an.
-Peki diziye dönecek olursak… "Asdor" diye de bir fan kitleniz var sizin. Onur Seyit (Yaran) ile enerjiniz çok güzel yansıyor ekrana. Belli enerjilerinizin tuttuğu… Partnerimle ya anlaşamazsam diye korktuğun oldu mu hiç?
Hiç olmadı. Onur başta, "güzel olacak, bence işe yarayacak, enerjimiz tuttu" dedi bana. Ben o kadar farkında değildim bunun ama korkum da yoktu. Sonra Onur'un dediği çıktı gerçekten sevildi.
-Onur Seyit'i bize üç kelime ile anlatsan, bu kelimeler ne olurdu?
Çalışkan, hırslı ve çok sempatik. İnsanlarla çok kolay iletişim kuruyor.
-Oynamakta zorlandığınız bir sahne oldu mu? Veya aklına gelen spesifik bir sahne, unutamadığın…
Genel olarak dram çektiğimiz için hep zorlu sahneler oluyor. Genelde dış etkenler yüzünden zorlanıyoruz. Sahnelerde de çok gülmem, dalağım kuvvetlidir. Sadece Cüneyt Mete'ye asla dayanamıyorum. Onunla çekemediğim sahneler olmuş olabilir.
-Sen de bireysel olarak enerjisi yüksek birisin. Bu enerjinin dayandığı bir hayat motton var mı?
Çok gencim şu anda. Çok her şeyin başındayım. Hayata karşı çok meraklıyım, çok fazla hedefim var.
-Mesela?
Mesleğimde tabii ki. Özellikle oyunculukta ve sinemada ilerlemek.
-"Bir gün birlikte oynamayı çok isterim" diye düşündüğün bir isim var mı?
Tek bir isim söyleyemem galiba.
-Dram dışında düşündüğün şeyler var mı?
Aslında hepsini denemek istiyorum ama özellikle psikolojik olarak bir rahatsızlığı olan bir karakteri oynamak çok isterim.
-Özellikle dikkatimi çekti, sosyal medyada çok güçlü bir konumdasın. Instagram'da 3,7 milyon takipçin var. Bu seni güçlü hissettiriyor mu?
Bunun edasıyla yürümüyorum tabii. Sadece çok mutlu oluyorum. Çünkü oradan çok büyük bir destek var.
-Var mı unutamadığın ilginç bir yorum, bakıyor musun hiç DM'lerine filan?
Tabii yorumlara bakmaya çalışıyorum, özellikle Twitter'dan filan. Çok güzel yorumlar oluyor. Onlar çok büyük motive kaynağı.
ELEŞTİRİLER BAŞLARDA MODUMU DÜŞÜRÜYORDU / "ONLARLA ZAMANIMI KAYBEDEMEM"
-Eleştiri görüyor musun? Eleştiriler modunu düşürür mü?
Tabii ki çok eleştiri var. Aslında ilk başlarda modumu düşürüyordu ama o kadar fazla destek yorumu var ki… Zaman harcayacaksam güzel yorumlara bakmaya ve onlara cevap vermeye çalışıyorum. "Onlarla zamanımı kaybedemem" diyorum.
HİÇ CANIMI SIKMIYOR, AŞTIM ARTIK!
-Doğru bir eleştiri ise aslında onu dikkate alıp ona göre kendini geliştirmek güzel bir şey ama yersiz eleştiriler de görmüyor muyuz, tabii ki çokça görebiliyoruz. O tarz şeylere de takılmamak gerekiyor…
Artık hiç canımı sıkmıyor, oraları da aştım artık.
-Kısa Sorular'a geçeceğim, geçmeden önce son sorum olsun… Herkesin hayatında bir dönüm noktası olduğunu düşünürüm. Senin için var mı bir kırılma noktası?
Aslında bir sürü dönüm noktası oluyor insanın. Mesela okul zamanında bir anda bir hocam sayesinde Pink Floyd grubunu tanımıştım. Orada daha da sanatçı kişiliğim ortaya çıktı. Sonrasında Kırmızı Oda oldu. Orada daha duygusal bir insan oldum, daha çok duygularıyla tanışan bir insana dönüştüm. Sonra "Kardeşlerim" dizisinde tanındım. Bir sürü var yani.
DUYGULARIMIN ÜZERİNDE ÇOK FAZLA GÜCÜM VAR
-Duygularını dışa vurmakta zorlanır mısın?
Çok erken yaşta oyunculuğa başladığım için bende hiç öyle yargılar olmadı. Genelde insanlar duygularını kontrol edemezler, duyguları onları kontrol eder. Ama bende tam tersi oldu. Duygularımın üzerinde çok fazla gücüm var, iyi yönetebiliyorum. O yüzden dışarı vurmaktan da hiç korkmuyorum.
KISA SORULAR
-Hayatından neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsün? (Aile hariç)
Bu soru aslında zor bir soru. Şöyle bir şey söyleyebilirim ki; "ben bunsuz asla yaşayamam, o olmadan nefes alamam" gibi bir şeyler söylesem hayat aslında sana nasıl onlarsız devam edebileceğini gösteriyor. Ne zaman ben "onsuz yapamam" dediysem, bir şekilde benim hayatımdan çıktı ve devam edebildim. Bir şekilde o gücü buluyorsun ya, bir şekilde tutunacak bir şeyler buluyorsun. O yüzden cevabım yok.
TAKINTILI BİR İNSANIM, HİÇ RAHAT BİRİ DEĞİLİMDİR
-Takıntı derecesinde bir huyun, bir özelliğin var mı?
Genel olarak takıntılı bir insanım. Hiç rahat bir insan değilimdir. Mükemmeliyetçiyim. O açıdan takıntılarım var.
-Ağzına asla sürmediğin, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğin bir yiyecek var mı?
Yemekte seçiciyim. Sevmediğim yemekler var ama yine de her şeyi deneyebilirim. Meraklıyım, denerim yani.
-Kendini güzel buluyor musun?
Evet.
HERKES BİRBİRİNE BENZİYOR!
-Herhangi bir estetiğin var mı?
Estetiğim yok, yaptırmayı düşünmüyorum. Sadece dişlerim bozuktu birazcık, tel tedavisi uygulandı. Dişlerim düzeldi sadece. Ya herkes birbirine benziyor. Tabii ki estetik yapanlara kızmıyorum, öyle bir hakkım yok ama herkes de gerçekten birbirine benziyor.
ÇOK KISKANCIM, ÖYLE BÖYLE DEĞİL!
-Kıskanç biri misin?
Çok kıskancım. Öyle böyle değil (gülüyor). İnsanlar genelde "kıskanç değilim, özgüvenim tam" derler ama ben özgüven ile bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü çok sevdiğin bir insansa o, onun odağının aslında başka bir şeyde olmasını kıskanabilirsin. Tüm vakti bende olsun istersin ya, öyle.
-Cimri biri misin?
Tutumluyum ya. Savurgan değilim hiç dikkat ederim.
-En çok neye para harcarsın?
Yemeğe harcarım.
GİZLİ KUTUYUM BEN
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Ben düşüncelerimi, özelimi paylaşmayı hiç sevmem. Bunu söyleyebilirim. Gizli kutuyum ben. Burada olmam bile benim için büyük bir olay. Böyle bir dünyanın içinde yaşıyormuşum gibi geliyor bana. Oraya da çok fazla insan almıyorum, çok fazla bilinmesini de istemiyorum. Mesleğimle, yeteneklerimle, başarılarımla, oyunculukla bilinmek istiyorum. Özel hayat olarak her şeyimin bilinmesi çok gereksiz geliyor bana.