"Kuruluş Osman" projesine 4. sezonda dahil oldu, kısa sürede renkli kişiliğiyle dizinin vazgeçilmez karakterlerinden biri haline geldi. Nevi şahsına münhasır bir karakteri canlandıran Begüm Çağla Taşkın, sette yaşadıklarını anlattı. Bir sahnede hipotermi eşiğine geldiğinden bahseden Taşkın, "Hava buz, ben de aşırı kansız olduğum için 10 kat fazla üşüyor olabilirim bazı insanlara göre. O gün çok zordu" ifadelerini kullandı. Diziye sonradan dahil olsa da çok güzel karşılandığını belirten oyuncu, "İnsanlar o kadar tatlıydı ki… Burak Özçivit hususi geldi 'Hayırlı olsun kardeşim' dedi. Başrolleri dışarıdan insanların çok farklı düşündüğü bir adam bile böyle, herkes de öyle" dedi. İşte röportajın tüm detayları…
-Nasılsın, nasıl gidiyor hayat?
Çok iyiyim. Güzel gidiyor, yoğun. Biraz da zorlu. Kış ilk oraya geliyor, rüzgarı karı bitmiyor. Ama harekette bereket vardır ben mutluyum.
KENDİMİ BİLDİM BİLELİ OYUNCU OLMAK İSTİYORUM
-Diziden ve projelerinden bahsedeceğiz elbette ama öncesinde biraz seni tanımak isterim. Ekonomi okuyup yolun nasıl oyunculukla kesişti bahseder misin?
Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyordum. Hafta sonları bizi sinemaya götürürdü anneannem. Ben daha o zamandan istedim bunu yapmak. "Ne güzel iş" dedim. O dünyada başka birini canlandırıyorsun falan o fikir çok hoşuma gitmişti muhtemelen küçük bir çocukken. Ama ondan sonra eğitim hayatın öyle ilerlemiyor, aileler genelde bir altın bileziğin olsun istiyorlar. O yüzden ben de üniversiteye gittim. O zaman da "sen üniversiteyi oku, Müjdat Gezen'in kurslarından seçiyorlar zaten dizilere" demişti babam, çok biliyormuş gibi (gülüyor). Asla öyle bir şey yok. O yüzden ben fen-matematik okuduğum için Ekonomi seçtim yoksa hiç alakam yok. Paramın hesabını hiç yapamam hep annem ilgilenir (gülüyor). Sonra kursa gittim. Kursta tanıştığım bir hocam "Sen konservatuvarı denesene" dedi. Müjdat Gezen'e gittim, yetenek sınavına girdim, oldu. Şanslıydım, çünkü iyi değildim. Tamamen şans. Niye aldılar hala bilmiyorum (gülüyor).
O KADAR UTANÇ VERİCİYDİ Kİ…
-O ışığı görmüşler ki almışlar…
Ya herhalde öyle diyorum çünkü gerçekten çok kötüydüm. Doğaçlamam hala şahane değildir. Sınavın bir iki bölümü gece uykuya dalacakken aklıma geliyor… O kadar utanç vericiydi ki! Çok kötüydüm yani sınavda. Ama oldu bir şekilde çok mutluyum çok şanslıyım yani.
ÜLGEN HATUN BANA İLAÇ GİBİ GELDİ
-Şimdilerde de "Kuruluş Osman" dizisinde boy gösteriyorsun. Dahil olma sürecin nasıl gelişti, ilk teklif geldiğinde ne düşündün?
O sırada küçük bir depresyon eşiğindeydim. "Çok Güzel Hareketler Bunlar" programından ayrıldıktan sonra "1 sene olmayabilir Begüm takma kafana" demiştim kendime. Çünkü çok yorulmuştum. Daha 20'li yaşlarımda olsam o kadar yorulmayabilirdim ama zaten ben 30 üstündeydim ordayken de. O yüzden de o dinlenmeyi göz almıştım ama o kadar yoğun bir tempodan çıkıp bir sene hiçbir şey olmayınca ve Çeşme gibi bir yerde gayet güzel bir hayatım olmasına rağmen bana bir korku geldi. Tam o sırada geldi rol, ilaç gibi geldi. Tek hissettiğim heyecandı. İyi oyuncular var, çok büyük bir proje, iyi bir şey yapıyorlar ki ben 4. sezonda girmişim yani. O yüzden ben heyecan duydum açıkçası. Dolayısıyla o anlamda bir sıkıntı yaşamadım. Aynı şekilde Yıldız (Çağrı Atiksoy) ile Özge (Törer) de hemen geldiler. Zaten hepsiyle çok iyi olduk.
BURAK ÖZÇİVİT HUSUSİ OLARAK "HOŞGELDİN" DEDİ
-Bir projeye sonradan dahil olmak nasıl bir duygu, daha mı zor? Nasıl karşıladı seni ekip?
Zor olabilirdi ama insanlar o kadar tatlıydı ki… Dışarda bana sürekli "Burak Özçivit nasıl biri ya, kibirli mi?" diye soruyorlar. Ben kimseyi rahatsız etmeyeyim diye gitmedim, ayağa gitmek olarak görmüyorum ama adam hususi geldi "Hayırlı olsun kardeşim" diye. Başrolleri dışarıdan insanların çok farklı düşündüğü bir adam bile böyle, herkes de öyle.
-Gerek kostümleriyle gerek dönem ağzıyla konuşmayı gerektiren, emek isteyen bir dönem işinde rol alıyorsun. Hiç zorlandığın oldu mu? Var mı unutamadığın bir sahne?
Bir kere Nihat ağabeyler ile (Altınkaya) ormandaydık. Bir savaşın ortasına düşüyorum birden. Orman kaç dereceydi bilmiyorum ama ben hipotermi eşiğindeydim. Orada çok zorlandım çünkü atlarla dörtnala şuradan şuraya geleceksin dediler. O yüzden panikatak zaten. Çünkü zemin düzgün değil, atlar birbirlerine vuruyorlar, dişlemeye çalışıyorlar, asla durmuyorlar yerlerinde. Zaten hava buz, ben de aşırı kansız olduğum için 10 kat fazla üşüyor olabilirim bazı insanlara göre. O gün çok zordu.
AĞLAMAK BENİM İÇİN ZOR BİR ŞEYMİŞ
-Diziye renk veren bir karakteri canlandırıyorsun. Senin sahnelerinde eğleniyor seyirci, gülümsüyor… Tarihin ve aksiyonun bol olduğu bir dizide böyle nevi şahsına münhasır bir karaktere hayat vermek sana nasıl hissettiriyor? Son dönemde de biraz duygusal sahneleri var, ne zaman görürüz o eski Ülgen'i?
Valla hiç bilmiyorum, ben de bir an önce gülmek istiyorum. Hakikatten içim şişti ağlamaktan. Çağrı çok iyi bir oyuncu, ondan alıp gelebiliyor bazen o duygu. Ama bazen öyle bir desteğim olmadığı anlar oluyor, sosyal medyada kaydettiğim videolara bakıyorum. İşte 'köpeğini kaybeden kızın videosu' gibi, o videolarla ağlamaya çalışıyorum. Öbür türlü konsantre olamıyorum, benim için zor bir şeymiş ağlamak. Halbuki çok da ağlağımdır, inanamazsın ama. Olaylar karşısında ağlamıyor olabilirim ama bir şey izlerken alır beni yani. Yani bilmiyorum umarım bir an önce ama şimdi senaryo gidişatına bakınca da olaylar biraz karışık. Birazcık durulduğu zaman belki ailecek adam gibi bir araya gelebildiğimizde bir şeyler çıkar. Dolayısıyla bir dram gidiyor. Şu an için hiçbir fikrim yok.
-Çevrenden nasıl tepkiler alıyorsun peki?
Yakın arkadaşlarım tipime çok gülüyorlar. Başlıkla falan poğaça gibi olduğumdan (gülüyor).
-Estağfurullah…
Yok öyle, ben objektif bir insanımdır böyle şeylerden de çekinmem. Saç baş beni baya günlük hayatta kurtarıyormuş, başlığı takınca ben de şok oldum tipime. Onun dışında insanlar seviyorlar ya genel olarak. "Çok tatlısın, çok güldürüyorsun bizi" diyorlar.
-Hayalini kurduğun gibi bir meslek mi oyunculuk? Umduğunu bulabildin mi?
Evet, ama bunu bilmem için daha fazla projede yer almam lazım. Bir "Çok Güzel Hareketler Bunlar" ve bir "Kuruluş Osman" ile bu yeterli değil. Çünkü dediğim gibi daha deneyimlemek istediğim çok fazla şeyler var. Ama evet, gidişat o. O tatlılık varmış gerçekten hoşuma gitti. Ben çok keyif alıyorum, belli ki hayal ettiğim gibi olacak bu meslek.
CAMİADA ÇOK DEĞİŞİK İNSANLAR GÖRDÜM
-Şimdilerde de 30'lu yaşlarındasın. 20'li yaşlarını şöyle bir gözünün önünden geçirsen, 30'larında nasıl bir Begüm çıktı sence ortaya?
Aslında çok çılgın bir değişiklik yok ama sanıyorum biraz daha kaygı bozukluğu artmış olabilir. Ama bu dünyanın gidişatı yüzünden. Biraz umursamazdım, daha umursar hale geldim tabii ki 30'lardan sonra. Bazı alanlarda da kafam hiç değişmedi. İnsanlarla ilişkilerimde bir şeyler değişti çünkü camiada çok değişik insanlar da gördüm, çok benim gibi insanlar da gördüm. Bunlar belki karakterimi biraz etkilemiştir. Benim de biraz daha savunma mekanizmamı arttırmış olabilir. Dolayısıyla daha böyle kapalı yaşamaya çalışıyor da gibiyim. Zaten magazinsel bir şeyimi görmezsiniz. Mesleğim bu olmasa, milyoner torunu falan olsam gider yeşillik içinde ormanda falan yaşarmışım. Öyle bir şey değişti bende. Daha böyle parti kızıyken 20'lerde, şu an çok öyle değilim.
ESTETİK KAYGILARI OLAN BİR İNSANIM
-30'lar diyoruz ama hiç göstermiyorsun, bir estetiğin var mı ve bakış açın nedir diye sorsam?
Ben hiç karşı değilim. İhtiyaç varsa, kişi kendini daha özgüvenli ve mutlu hissedecekse kesinlikle yaptırsın yani. Benim de inanılmaz büyük ve kemerli bir burnum olsaydı tabii ki yaptırırdım. Estetik kaygıları olan bir insanım kesinlikle. Ve bununla birlikte asla zayıflamıyorum nedense ama (gülüyor). Yani estetiğe karşı değilim fakat şu dediğinde çok haklısın, aynı yere gidiyorlar. Bir Snapchat filtresi midir nedir o insanların algısını değiştirdi. Bu sefer hakikatten tek tip oluyorlar. Ona karşıyım. Birazcık farklı olabilir ya insanların tipleri. Yabancı işlere bakıyoruz, ne kadar gerçek. Kusurlarıyla farklı güzel insanlar dolu. Bizde yok, bizde herkes güzel herkes yakışıklı. Yani niye? Sokakta öyle değiliz ki. Tek tip olmayalım.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Sevgi diyebilirim.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Dobra. Bazı zamanlar rahatsız olabiliyorlar. Filtresiz bir şeyi tak tak söyleyebiliyorum. Duymak istediği şeyin o olmadığını ama duyması gereken şeyin o olduğuna emin olduğum zaman patır kütür söylüyorum. Bununla ilgili bazen arkadaşlarım çok dobrasın diyor.
-Kendinizi güzel/yakışıklı buluyor musunuz?
Bazen. Her zaman değil. Bir tık da zayıfladığım zaman "Hoş kızım ya" diye geziyorum yani (gülüyor). Bazen de her şeyim batıyor. Bazen güzelim bazen aşırı çirkinim.
-Kıskanç biri misiniz?
Yok. Anneme sorsan "Hadi oradan" diyecek (gülüyor). Ama ilişkide hiçbir zaman öyle çılgın bir kıskançlık duymadım. Kıskanmam için güvenmemem gerekiyormuş gibi geliyor. Zaten öyle bir duygu beslediğim biriyle de birlikte olmam. Öyle bir şey olursa zaten kıza tutulurum, adamla bir işim olmaz (gülüyor).
-Cimri biri misiniz?
Değilim.
-En çok neye para harcarsınız?
Herhalde kılık kıyafet olabilir. Bir de yemek.