Aradan bir ay geçmedi, Marcus ile Şevval barıştı. Önceki gün Takvim gazetesinde bir haber çıktı, "Marcus Şevval'i tehdit ediyor o nedenle barışmak zorunda kaldı" diye... Olur mu, olur... Bugün mekan basıp, sandalyeyle bir adamı denize atan birinden her şey beklenir.
Ama durumlar öyle değilmiş meğer.... Şevval Şahin dün içinde, mesnetsiz, istinaden, işbu açıklamayı, itibar etmeyin ifadeleri geçen başka bir açıklamayla gündeme oturdu. Bu kez, "Siz bana ne karışıyorsunuz, her ilişkide ayrılmalar, barışmalar olur, üzerimden gündem yaratıyorsunuz bla bla bla...." diyor. Özetle olan sandalyeyle denize atılana oldu...
Bir de bana...
Niye mi bana?
Ben sandalye olayının ardından, duyarlı her kadın gibi bu kızın arkasında durmuş, "Olayı mizah unsuru yapmak ayıp, yapmayın etmeyin, kadın şiddete uğruyor, bu işler böyle küçük olaylarla başlar" diye yazmıştım. Safım ben saf... Piyasaya da uzağım, anlamıyorum kim nedir, necidir...
Olsun öğreniyorum yavaş yavaş...
Ama emniyete gidip uzaklaştırma kararı aldıran bir kadının arkasında durmayacağım da kimin arkasında duracağım? Bu iş böyle çocuk oyuncağı mı, "Sevgilime küstüm, dur onun hakkından ben gelemiyorum, koşayım polis amcalara..." denince oluyor mu bu mevzular? O zaman gerçekten şiddete uğrayan kadınla, bu zeka küplerini birbirinden nasıl ayıracağız?
Neyse ben yine iyi niyetimi korudum, çıkan haberlerin ardından kızı tanıyanları aradım. Sordum, gerçekten tehdit ediliyor olabilir mi, diye...
Çifti tanıyanlar şöyle dedi, "Marcus boş ada bulsa, Miami diye satar millete. İkna etmiştir Şevval'i yine. Şevval senin kadar düşünmüyordur kendini, boşver."
Hayda...