"Kayıp Kamyon" filminin başrol oyuncusu Ülkü Hilal Çiftçi, Sabah Günaydın TV'de Yasemin Döngel'in sunduğu 'Yasemİnce İtiraflar' programına konuk oldu. Çiftçi, "Birlikte oynayacağım karakterlerin Yetkin (Dikinciler) ağabey ve Bülent (Emin Yarar) ağabey olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlandım!" dedi. Filmdeki "altın bileziğin olsun" dayatması hakkında konuşan oyuncu, "Ben buna inanmıyorum. Çünkü bu hayata bir kere geliyoruz ve insanların neye eğilimi varsa veya neyi yapmayı seviyorsa onu yapmalı bence." ifadelerini kullandı. Çorap takıntısı olduğundan da bahsetti, "Gece uyurken falan da çıkaramam. Annem de çok şikayet ediyor" sözlerini dile getirip, İnci Taneleri setinde yaşadığı utanç dolu bir anıyı kahkahalar eşliğinde anlattı. İşte röportajın tüm detayları…
-"Kayıp Kamyon" filmi vizyona giriyor. Neler hissediyorsun?
O kadar heyecanlıyım ki… Arkadaşlarıma, "Cuma günü yayına giriyor. Okuldan çıktıktan sonra hemen izlemeye gidiyoruz" dedim. Her ne kadar ben önceden izleyecek olsam bile insanların tepkilerini çok merak ediyorum çünkü benim için yeri çok ayrı olan bir film. Bülent (Emin Yarar) ağabey ve Yetkin (Dikinciler) ağabey ile çalışmak olsun, filmin konusu ve senaryosu olsun, beni çok mutlu eden ve çok heyecanlandıran bir film. O yüzden izlemek ve şarkıları duymak için çok heyecanlıyım.
-Senaryoyu ilk okuduğunda ne hissettin, hangi hisle "Ben bu işin içinde olmalıyım" dedin?
Senaryoyu ilk okuduğumda senaryonun sıcaklığı, tatlılığı ve güzelliği beni cezbetmişti. Daha sonra birlikte oynayacağım karakterlerin Yetkin (Dikinciler) ağabey ve Bülent (Emin Yarar) ağabey olduğunu öğrendim. Onlar da bildiğiniz gibi yaklaşık 20 senedir aynı tiyatroda rol alıyorlar ve çok harika bir şey. O yüzden onları duyunca o kadar heyecanlandım ki; çünkü onlardan öğrenebileceğim şeyler, onlarla paylaşacağım şeyler, edeceğim sohbetler ayrı bir değer olacaktı benim için. Bir de oynadığım Zeynep karakteri çok tatlı bir kız ve benim gibi sanata çok eğilimli; şarkı söylüyor, ukulele çalıyor. Ben de aynı zamanda şarkı söylemeyi çok seviyorum; cover yapıyorum ve normal hayatımda da ukulele çalmayı biliyorum. Filmin ilk baştaki provalarında ukulele provası olduğunu söylediler, "Ben zaten biliyorum" dedim. Çok güzeldi, o yüzden çok zorlanmadım. Genel olarak çok güzel geçti.
-Filmde seslendirdiğin şarkılar da var. İlerde müziğe yönelme ya da bu alanda da bir şeyler yapmak gibi bir düşüncen var mı?
Ben şarkı yazmayı hiç beceremem. O yüzden şarkı çıkarmak gibi bir düşüncem hiç olmadı, muhtemelen olmaz ileride de. Ama şarkı söylemeyi çok sevdiğim için hep böyle bir cover yapayım, şunu seslendireyim, bunu söyleyeyim falan çok seviyorum o tarz şeyleri. Zaten ben şu an konservatuvar okuyorum. Konservatuvar sınavına girerken de acaba müzik mi okusam yoksa tiyatro mu okusam diye çok arada kalmıştım. Ama müzik sadece müzik, farklı aletler; fakat oyunculukta ve tiyatroda hem müzik, hem dans, hem oyunculuk hepsi bir arada olduğu için tiyatro okuyorum şu an.
-Karakterin Zeynep ile benzerlikleriniz var mı?
Zeynep ile benzediğimiz özelliklerimiz; ben de sanat işlerinde kendini göstermek anlamında özgüvenliyimdir genel olarak. Benzemediğimiz noktalarsa benim ailem beni her zaman çok destekledi. Vasıf da tabii destek veriyor filmin sonunda ama nasıl oluyor acaba…
ALTIN BİLEZİK DİYE BİR ŞEYE İNANMIYORUM!
-Filmdeki "altın bileziğin olsun" dayatması hakkında ne düşünüyorsun? Kuşak çatışması da var filmde malum, sen aynı zamanda Z kuşağı olarak neler söylemek istersin?
Ailemden örnek verecek olursam: Başlarda konservatuvara gitmeden önce babam "Kolunda bir altın bileziğin olsun" diyen ama bunu bana çok dayatmayan bir insandı. Daha sonra ben ona konservatuvar okumak istediğimi çünkü oyunculuğu ve müziği çok sevdiğimi ve geleceğimi bunun üzerine kurmak istediğimi söyledim. Uzun uğraşlar sonucunda ikna ettim. Hatta LGS'ye bile girmedim, direkt yetenek sınavına girdim. Ben "kolunda altın bilezik olsun" gibi bir şeye inanmıyorum. Çünkü bu hayata bir kere geliyoruz ve insanların neye eğilimi varsa veya neyi yapmayı seviyorsa onu yapmalı ve o işte bulunmalı bence.
İSTEDİĞİM ŞEYİ YAPAMAYACAKSAM NİYE YAŞIYORUM?
-Zeynep karakterinin hayalleri ve sevdikleri arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığı yazıyor filmin konusunda. Sen böyle bir seçim yapmak zorunda kalsaydınız, tercihiniz ne olurdu?
Aslında Zeynep'in sevdiklerimden kastı dedesi, çünkü zaten hayatında bir tek o var. Ben böyle bir şey arasında kalsam muhtemelen direkt çözüm aramaya başlardım. Çünkü ikisi arasında da karar veremem düşünüyorum; hayata bir kere geliyorum istediğim şeyi yapmayacaksam niye yaşıyorum? Bir noktada da çok değer verdiğim ailem, bu insanlar olsaydı muhtemelen ben seçim yapamazdım. Bir noktada buluşturmaya çalışırdım.
-Peki, senin hayallerin uğruna yaptığın büyük bir çılgınlık oldu mu?
Sanırım daha olmadı. Olacağını hissediyorum. Bu arada ilk aklıma Stranger Things'deki oyuncunun saçını kazıtması geldi aklıma. Bu tarz bir şey benim için çok büyük bir şey olur muhtemelen.
-Bundan sonrası için büyük hedeflerin, hayallerin var mı peki?
Ben üniversiteyi yurtdışında okumak çok istiyorum. Hem dil anlamında, hem de oradaki hayat bambaşka. O yüzden orada yeni şeyler kazanmak, yeni deneyimler öğrenmek ve bunları geri döndüğümde buraya daha iyi şekilde enjekte edebilmek çok isterim. Fakat üniversiteye yurtdışında gittiğimde 2 veya 4 sene okuyacak olursam buradaki her şey darmaduman olacak muhtemelen. O yüzden şimdilik karar verme aşamasındayım. Seneye net bir karar vermem gerekecek. Şu an 1923 müzikalinde oynuyorum. Daha da böyle ön planda olabileceğim, bol bol şarkı söyleyebileceğim bir müzikalde oynamak yine çok isterim.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Hayallerimi. Hayalsiz bir insanın pek bir şeyi yok bence.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Çok kıskanç olmam. Oğlak burcuyum, yükselenim akrep. Biraz akrebi taşıyorum.
-10 üzerinden puan versen kendine?
9. Biraz aşmaya çalışıyorum. Kendi içimde çok fazla kurulurum, çok kin tutarım bu yüzden insanlar genelde bundan şikayet ediyor ama herkes benimle bu şekilde hayatına devam etmeyi artık göze aldı.
O KADAR UTANDIĞIM BİR ANDI Kİ…
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Çorapsız duramamak. Gece uyurken falan da. Hiç çıkaramam. Hatta İnci Taneleri setinde bizim tekne sahnemiz oldu. Tekneye de çorapla girmek oyuncular için yasak. İlk bölümdeki tekne sahnesinde bana çorabımı çıkarttıramadılar. Çorapla oynadım (gülüyor). O kadar ısrar ettim ki… Sonra Göcek'te çektiğimizde mecburen artık çıkarmak zorunda kaldım ve Şenol hoca herkese bağırarak "Ülkü Hilal Çiftçi çoraplarını çıkardı" dedi ve alkışlamaya başladı. O kadar utandığım bir andı ki… Ama böyle bir takıntım var ve annem falan da çok şikayet ediyor.
-Günlük yaşantınızda totemleriniz var mıdır?
Hiç totemim yok ya.
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Galiba çok şey var. Ama en çok bir şey bilmeden fikir belirten insanlardan nefret ediyorum. Yani sadece konuşmak için konuşan insanlardan nefret ediyorum. Bunu bir arkadaşım yapsa bile yüzüne çat çat söylerim. En tahammül edemediğim galiba o.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Maydanoz. Benim babamın da maydanoza tiki vardır bu arada. Galiba ondan geliyor. Ben küçükken 10 yaşında falan 65 kiloydum. Çok kiloluydum yani. Ondan sonra ben diyete girmek zorunda kaldım. Şu anda da kilo alamıyorum. O dönem aşırı fazla maydanozla beslendiğim için nefret ediyorum şimdi.