Çeşitli orkide türlerinin kurutulmuş yumrularından elde edilen bitki bazlı bir toz olan salep, kış aylarının vazgeçilmez içeceklerinden biri. Kendine özgü aromasının yanı sıra adeta tüm vücutta yenileyici bir etkiye sahip. Nasıl mı? İşte salep ile ilgili hiç bilmediğiniz o ayrıntılar…
Özellikle Türkiye'de tüketilen ve tüm dünyayı saleple tanıştıran ülkemiz, bu bitkinin faydalarından en iyi şekilde yararlanan bir zenginliğe sahip. Kış aylarında sevilerek tüketilen salep, içeriğindeki glukomanan adı verilen bir çeşit lif sayesinde binbir derde şifa oluyor.
Her ne kadar sevilen bir tada sahip olsa da içeriğindeki karbonhidrat oranı sebebiyle kalorisi, yüksek olabilir.
Örneğin; yarım yağlı sütle yapılsa bile bir fincanı 100 kaloriye sahip olan bu bitkinin dikkatli oranda tüketilmesi gerekiyor.
Aynı zamanda glukomanan adı verilen bu lif, mide boşalma sürecini de uzatarak kan şekeri düzeylerindeki iniş ve çıkış dengesini düzenler ve bu süreyi de artırarak kan şekeri dengelemesini kolaylaştırır.
Üstelik genellikle salep üzerine eklenen tarçın da bu kan şekeri dengeleme sürecine destek olarak etkili şekilde hem şeker isteğini azaltabilir hem de kan şekerindeki dengelenmeyi kolaylaştırabilir.
Salepte bulunan bu glukomanan adlı madde, aynı zamanda kolesterol ve safra asitlerini bağırsaklarda bağlayarak kandaki seviyelerin düşmesine zemin hazırlar.
Bu sayede salep, kalp-damar hastalıklarının en önemli sebeplerinden biri olan "kolesterol" düzeylerini dengelemeye yardımcı olur.
Salepteki lif, aynı zamanda midede tokluk hissi oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda su ile şişen bir yapıya sahip olduğu bağırsaklardaki atıkları da temizleyerek kabızlığı da önleyebilir. Ayrıca salep, "antispazmodik" özellikler sayesinde bağırsak gazını ve şişkinliğine karşı da bir önleyici görevi görebilir.