Murat Bardakçı bugünkü yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılımıyla açılışı gerçekleşecek Beşiktaş'ın yeni stadı Vodafone Arena'nın geçmişten günümüze tarihini anlattı. İşte o yazı; Spor tarihimizde bu stadyum kadar ismi sık değiştirilmiş bir başka mekân bulmak herhalde zordur! Bugün açılacak olan Vodafone Arena'nın ilk ismi 'İnönü' idi, sonra 'Midhat Paşa' oldu, derken yeniden 'İnönü' yapıldı ve seneler boyunca bir isim karmaşası yaşandı. Meselâ ben stadyumun ismini çocukluk senelerimden kalma alışkanlıkla hep 'Midhat Paşa' olarak bilir ve öyle söylerdim, arada bir bu ismi bilmeyenler çıkar ve 'Orası neresi?' diye sorarlar yahut 'İnönü' veya 'Dolmabahçe' diye düzeltirlerdi! 19. ASIRDAN BERİ... Beşiktaş'a ait olan mâlûm stada, bugünden itibaren 15 sene boyunca artık 'Vodafone Arena' denecek... Stadyumun isminin böyle değiştirilmesi, Türkiye'de 19. asırdan itibaren yaşanan siyasî değişikliklerin ve kamplaşmaların neticesi idi... STADYUM ANLAMINDAKİ İLK MEKAN Dolmabahçe'deki stadın 1940'lardaki inşasına kadar İstanbul'da başka stadlar da vardı ama bu mekânlar henüz tam bir stadyum özelliği taşımıyorlardı. İlk karşılaşmalar 19. yüzyılda Kadıköy'deki çayırlarda oynanmış, sonraları Taksim Kışlası stad olarak kullanılmış, Beşiktaş'tan Çırağan'a uzanan sahildeki Şeref Stadı ile Fenerbahçe'de de karşılaşmalar yapılmış ama 'stadyum' anlamındaki ilk mekân, Dolmabahçe olmuştu. 40'lı senelerin İstanbul'unda stadyum inşası için düşünülen ilk yer, bugün Vatan Caddesi'nin geçtiği Aksaray civarındaki Yenibahçe semti idi. Sonra stadın burada yapılmasından vazgeçildi ve Dolmabahçe'de inşasına karar verildi. MEZARLIK OLARAK KULLANILMIŞTI Seçilen arazi, asırlar boyunca mezarlık olarak kullanılmıştı, Taksim'in merkezinden Dolmabahçe'ye uzanan ve oldukça geniş olan Ayaspaşa Mezarlığı'nın alt parseli idi; Türk basınının öncülerinden olan Şinasi ile Osmanlı tarihçisi Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa'ya kadar birçok önemli kişinin ebedi istirahatgâhı mezarlığın Taksim tarafında bulunuyordu. 1850'lerde Dolmabahçe Sarayı'nın inşası sırasında alt parseldeki mezarlar kaldırıldı, arazi 'Istabl-ı Âmire', yani 'İmparatorluk Ahırları' oldu, Dolmabahçe'den Gümuşsuyu'na uzanan ve bugün boş olan araziye de 'saray tiyatrosu' inşa edildi. Tiyatro 1963'te yanıp küle döndü, ayakta kalabilen ve padişahın dinlenmesine mahsus olan tek kısım ise senelerce 'belediye helâsı' olarak kullanıldı! 939'un 19 Mayısı'nda temeli atılan stadın inşası, araya İkinci Dünya Savaşı'nın girmesi yüzünden bir türlü bitirilemedi. Proje 1943'te tekrar ele alındı, 19 Mayıs 1943'te yeniden bir temel atma töreni yapıldı, inşaat 1947'de tamamlanabildi ve 18 bin izleyici kapasiteli stadyum, o senenin Kasım ayında Beşiktaş ile İsveç'in AIK takımları arasında oynanan ilk maçla beraber hizmete girdi. MİDHAT PAŞA STADI Stada o dönemde 'Millî Şef' olan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ismi verilmişti ama iktidara üç sene sonra Demokrat Parti'nin gelmesi ile beraber şehrin göbeğindeki koskoca bir mekânın eski liderin ismini taşıması göze batmaya başladı ve İstanbul Şehir Meclisi, 23 Haziran 1951'de stadyumun ismini değiştirip 'Midhat Paşa' yaptı! İsim değişikliğinin kaynağı, o sırada Türkiye'nin gündemini işgal eden bir 'mezar nakli' konusu idi... ÖNERGE TEKLİF EDİLDİ Paşa'nın kemikleri 22 Haziran 1951'de İzmir'e ulaşmak üzere iken toplanan İstanbul Şehir Meclisi'nde Meclis Üyesi Saim Nuri Uray bir önerge verdi ve 'İnönü Stadyumu' nun isminin 'Mithat Paşa Stadyumu' olarak değiştirilmesini teklif etti. SULTAN ABDÜLAZİZ SUÇLAMASI İşte bu mezar nakli meselesinin ve stadyumun adının 'Midhat Paşa' yapılmasının kısa öyküsü: 19. asır Osmanlı Tarihi'nin önemli isimlerinden olan Sadrazam Midhat Paşa, Sultan Abdülâziz'in öldürülmesinde rol aldığı suçlaması ile Sultan Abdülhamid tarafından yargılattırılıp Arabistan'ın Taif şehrine müebbed mahkûmu olarak gönderilmiş ve Taif'te 1884 Mayıs'ında ayrıntıları hâlâ bilinmeyen bir şekilde katledilmişti. TAİF'TEN GETİRİLDİ Demokrat Parti Hükümeti, 1951 ilkbaharında Midhat Paşa'nın kemiklerinin Taif'ten İstanbul'a getirilmesine ve Hürriyet- i Ebediye Tepesi'ndeki Hürriyet Âbidesi'ne defnedilmesine karar verdi. Suudi Arabistan ile gerekli görüşmeler yapıldı, Paşa'nın Taif'teki mezarı açılarak kemikleri bir tabuta kondu, tabut Cidde'den bir gemiye yüklendi ve İzmir'e, oradan da İstanbul'a doğru yola çıkarıldı. 'KAHRAMAN VE HÜRRİYET ŞEHİDİDİR' Uray, önergesinde şöyle diyordu: 'Mithat Paşa hürriyet kahramanı ve hürriyet şehididir. Bu stadın Dolmabahçe Sarayı'nın karşısında bulunması Türk gençlerine her spor karşılaşmasında Mithat Paşa'yı ve onun mücadelesini hatırlatacak, hürriyet idealinin bekçileri olan gençlere istibdatla hürriyetin mukayesesi imkânlarını verecektir. Hürriyet Kahramanı Mithat Paşa'nın kemiklerinin İstanbul'a doğru yol aldığı şu dakikalarda, stada verilecek Mithat Paşa ismi, İstanbullu hemşehrilerinin büyük bir ölüye hürmet nişânesi olacaktır'. Önerge oylamaya konmadan önce çok sayıda üye söz aldı, hemen hepsi teklifin lehinde konuştular. Sadece gazeteci Recep Bilginer 'bu konuda acele edilmemesini' istedi ama Bilginer'in sözlerine kulak verilmedi ve önergenin komisyona gönderilmeden derhal oylanması kararlaştırıldı. 'AYAĞA KALKILARAK KABUL EDİLSİN' O sırada söz alan Şehir Meclisi'nin Bakırköy Üyesi Mehmet Kuran, teklifin 'Midhat Paşa'nın aziz hatırasına hürmeten ayağa kalkılarak oylanmasını ve bu şekilde kabulünü' istedi. Delegeler ayağa kalktılar, oylanan önerge kabul edildi ve hemen ardından da Midhat Paşa için saygı duruşu yapıldı. TEKRAR 'İNÖNÜ' OLDU! Stadyumun isminin değiştirilmesinin kararlaştırılmasından sonra söz alan bir başka üye ise, stadda İsmet İnönü'nün isminin bulunduğu bütün kitabelerin kazınmasını ve üzerinde 'İnönü' isminin bulunduğu plâketlerin de kaldırılmasını istedi. Bazı üyelerin 'Dünyanın her yerinde, önemli inşaatların üzerine eserin kimin zamanında yapıldığını gösteren ibâreler konması âdettir. İnönü'nün adının kitabelerden kaldırılması bir hata ve tarihimize indirilmiş bir darbe olacaktır' demeleri üzerine önerge komisyona havale edildi ama sonraki aylarda kabul edilerek kitabeler kaldırıldı! Stadyumun adı daha sonra tekrar değiştirildi, 1973'te İsmet Paşa'nın vefatından sonra yeniden 'İnönü' oldu, bundan böyle 15 sene boyunca da artık 'Vodafone Arena' denecek. İşte, futbolcuların senelerden buyana top peşinde koştukları ve bundan sonra da koşacakları stadın kısa geçmişi: Önce mezarlık sonra ahır, derken tütün deposu ve nihayet stadyum... BALOLAR VE ETKİNLİKLER Beşiktaş Klübü'nden bahsetmişken, kulübün Cumhuriyet'in ilk senelerindeki bazı 'kültürel' etkinliklerini de hatırlatmam gerekiyor... Bu etkinliklerin başında özellikle Taksim Bahçesi'nde, yani şimdilerin 'Gezi Parkı' nda verilen balolar ve müsabakalar gelir... Meselâ, Türkiye'nin ilk 'Güzel Bacak ve Baldır Yarışması'nı da Beşiktaş Klübü organize etmişti... Daha önce dostum Prof. Dr. Vahdettin Engin'in de bir dergide yayınladığı yarışma şöyle cereyan etmişti: Klüp 1925'in 4 Eylül akşamı Taksim Bahçesi'nde bir eğlence düzenlemiş, o gece güzel bacak ve dans yarışmaları yapılmış, dört hanımın iştirak ettiği ve jürinin diz altından ayak bileğine kadar olan kısımları, özellikle de baldırları değerlendirerek karar verdiği Güzel Bacak Yarışması'nı Amerikan Kolleji'nde okuyan Enise, Dans Müsabakası'nı da Nadide Hanım ile arkadaşı kazanmışlardı. GÜZELLİK YARIŞMASI Cumhuriyet Gazetesi, 6 Eylül 1925'te 'Memleketimizde ilk defa yapılan bir müsabaka. Evvelki akşamki Güzel Bacak Müsabakası'na dört hanım iştirak etti' başlığı ile verdiği haberde bacak yarışmasını ve neticesini okuyucularına şöyle duyuruyordu: 'Beşiktaş Klübü tarafından Taksim Bahçesi'nde tertip edilen bahçe eğlencelerinde bir de 'Güzel Bacak Müsabakası' mevcut olduğunu yazmıştık. Memleketimizde ilk icra edilen bu müsabakaya baldırlarının güzelliğine çok emin ve mağrur dört hanım iştirak etmiştir. Müsabakaya bu kadar az hanım[ın] iştirak etmesi İstanbul'da güzel bacak ve baldırların azlığından değil, fakat böyle bir müsabakaya -pek yeni olduğu için- iştirak cesaretini her güzel baldır sahibesinin gösterememesindendir. Gerçi son moda elbiselerin diz kapaklarına kadar kısalan etekleri her gün, herkesin nazarlarını mütemadi bir bacak müsabakasının hakemi yaptırmaktadır ama, ortaya müsabaka sözü girince hicabı fazlaca olanların cesareti kırılması pek tabiidir. Her ne hal ise, bacak müsabakasına iştirak eden dört kadın arasında birinciliği Enise Hanım isminde Amerikan Kolleji'nde okuyan bir küçük hanım kazanmıştır. O gün Türk hanımları kıyafeti revüsünde de asri Türk hanımını temsil eden Enise Hanım şimdi İstanbul'un en güzel bacaklı kadını olmakla iftihar edebilir. Dans müsabakasına iştirak eden çiftler arasında da Nadide Hanım ile arkadaşı birinciliği kazandılar'