Geçen hafta Sivasspor'u devirerek kötü gidişe 'dur' diyen Beşiktaş, bir hafta aradan sonra yeniden tökezledi. Fiyapı İnönü'de lig sonuncusu Kasımpaşa'yı konuk eden siyah-beyazlı ekip, her zaman olduğu gibi yine taraftarının coşkulu tezahüratı eşliğinde maça çok hızlı başladı. Kartal sağlı sollu ataklarla Kasımpaşa kalesini abluka altına almasına rağmen net pozisyona girmekte çok zorlandı. Kartal evinde Kasımpaşa ile 1-1 berabere kalarak bir puana razı oldu. Özge AYDIN /SABAH İNTERNET HAŞMET BABAOĞLU: 3 puan taraftarın (SABAH) Sekizinci dakika. Siyah- beyazlılar savunmadan oyun başlatacaklar. Aurelio'dan topu alan sol çizgideki Ersan sağ kanatta koşmaya başlayan Holosko'ya uzun bir pas atıyor. Uzun ki, ne uzun! Tam 70 metre! Sonuç... Dışarı çıkan sonuçsuz bir top! Kasımpaşa stoperi bunu yapsa anlarım ama o 70 metrelik alanda Guti, Nihat, Ernst, İsmail, Bobo var. Bu 'kafa'daki Beşiktaş oyunu kontrol edebilir mi? Hayır! Kim inanırdı ki, Kasımpaşa orta sahada paslaşarak hücuma çıkacak, Beşiktaş ise topu kazandığı her seferinde ne yapacağını bilemeyecek! Sadece o kadar mı? Bu sahne Beşiktaş'ta yürümeyen ne varsa hepsinin özeti gibiydi Schuster'in sabredemeyip Quaresma'yı devrenin başında oyuna almasını anlıyorum. Son notlarım şunlar... AHMET ÇAKAR: Mükemmel yönetim (SABAH) Hakem Bülent Yıldırım son aylarda müthiş bir çıkış yakaladı. Zaten bunu UEFA'dan aldığı maçlarla da doğruluyor. Dün gece de ilk dakikadan 96. dakikaya kadar süper, ama gerçekten süper bir maç yönetti. Yardımcı hakemlerin saçma sapan ofsayt bayraklarını Yıldırım'a mal edemeyiz. Ama gerek kart uygulaması, gerek misafir takımı ezdirmeyişi açısından dört dörtlüktü. Asıl şovu ise son 10 dakikada yaptı. Beşiktaş'ın sayılmayan golündeki kararı doğru. Bobo ofsayttaydı. Verdiği penaltı da yüzde yüz doğru. Ve 4 dakika uzatma verip 2.5 dakika daha uzatması, maçı 96.5 dakikada bitirmesi de çağdaş hakem uygulaması içinde. Zira penaltı itirazları ve hemen sonrasında oluşan sakatlığı da her babayiğit maçın sonuna ekleyemez. METİN TEKİN: Bernd Schuster iyice düşünmeli (SABAH) Kasımpaşa'nın bu sezon en az pozisyon verdiği maçtı dünkü karşılaşma. Beşiktaş'ın anlayışına baktığımızda hücum ağırlıklı felsefesini öne çıkarmış ve bu riskli oyun yapısını desteklemiştik. Böyle oynuyorsanız pozisyon zenginliğiniz de oluşmalı. Dün akşamki oyunun resmi bu değildi. Eğer Holosko, Bobo, Nihat, Guti ve ikinci yarıda giren Quaresma'yı da katınca; bu kadar çok forvetle oynuyorsanız pozisyon verseniz de daha fazlasını üretmelisiniz ki oyun yapınızın bir anlamı olsun. Ama dün böyle bir görüntü yoktu. Erhan'ın hangi mantıkla 11'de oynayışını anlayamadık. Son bölümde Hilbert değişikliğine gidildi. Schuster'in düşünce yapısını anlamak çok zor. Kulübede çok agresif, saha organizasyonlarında ise çok inatçı gördük Alman teknik adamın oyun anlayışını. Çünkü böyle işlerin iyi gitmediği çok açık görünüyor. 'Beşiktaş Quaresma'lı ve Guti'li hep kazanıyor' dedik ama bu maçta maalesef ikinci yarıyı da göz önüne aldığımızda böyle bir durum oluşmadı. Beşiktaş'ı çok zor günler bekliyor ligde. Eğer bu maça kadar iki puanı olan Kasımpaşa'ya karşı bırakın gol atmayı, pozisyon bile üretemiyorsan bu oyun anlayışı tekrar gözden geçirilmeli. Schuster oturup düşünmeli; Türk ligini küçümsemeden Beşiktaş'a doğru oyun anlayışını getirmelidir. MURAT ÖZBOSTAN: Yıldızlar derde derman (SABAH) Tuhaf bir maç... 85 dakika normal bir mücadele, o dakikadan sonra heyecan, panik, korku, tartışma, sayılmayan gol, penaltı vs... Bir futbol maçında ne isterseniz son 11 dakika gözlerinizin önünde... Ama bu heyecan fırtınası İnönü müdavimlerini mutlu etmiyor... Nasıl etsin ki? Fenerbahçe ve Trabzon'dan 13 gol yiyen ligin dibine demirlemiş Kasımpaşa, Guti ve Quaresma'dan sonra Iverson'ı da yıldız yağmuruna ekleyen Beşiktaş'tan bir puanı cebine indiriyor! 90 dakika boyunca 'Yok Böyle Dans' yarışmacılarını anımsatan figürler sergileyen Guti'nin penaltıyı atacak olması tüm taraftarların yüzüne soru işareti olarak yansıyor, Çarşı dahil hiç kimse Tolga'nın kucağına giden meşin yuvarlağa şaşırmıyordu. Q7, Portekiz'den anne mutfağına duyduğu özlemi gidererek dönmüş, Nihat'a Türkiye havası yaramıyor, Bobo saklambaç oynuyor sanki. Oysa ligde 3 maç sonra kazanmış, Porto'da ikinci yarı 'Kartal' kesilmiş bir Beşiktaş vardı... 93'teki inanılmaz karambolde önce Hilbert, sonra Guti ile Tabata gole yaklaşıyor, devleşen Tolga, Bobo-Quaresma ikilisine direnemiyor, sevinç gösterileri arasında 'yap-boz'a dönen pozisyonu ofsayt bayrağı çözünce rahat nefes alıyordu. 94'te ise Nihat kendini yerde buluyor, penaltı atışında Guti bacaklarında mecal bulamıyor ve Kartal zirveye 9 puanlık mesafeden bakakalıyordu. FATİH DOĞAN: Yıldızlar söndü (SABAH) NBA'in yıldızı, dünya basketbolunun haşarı çocuğu Allen İverson Fi YAPI İnönü'de dün gece seyirciyi selamlarken yüzünde tatlı bir tebessüm, gözlerinde anlamlı bir hırs beliriyor. Tıpkı Real Madrid'den ayrılışını içine sindiremeyen Guti, Avrupa'da çıkış arayan Quaresma'nın ilk geldiğindeki yüz ifadesi gibi... Böyle bir yönetmelik var mı bilmiyorum ama ederlerse köstek değil destek bulacakları kesin... 'Yıldızlar var da ne oluyor?' diye düşünen çok kişi olacaktır. Yıldızları yönetmenin ve oynatmanın, onları getirmekten daha zor olduğu bir gerçek... Beşiktaş yönetimi sakatlıkların da etkisiyle şu ana kadar yıldızlarından gerektiği verimi alamadı. Dün lig sonuncusu Kasımpaşa, Guti'li, Quaresma'lı yıldızlar topluluğu Beşiktaş'a önemli bir futbol dersi verdi. O da şuydu 'Yıldızları takımlar taşır. Sahada takım yoksa yıldızlar parlamaz.' Ersen'in kafa golünde defansın hatasını, İsmail'in golündeki şansı ya da Guti'nin atamadığı penaltıdaki şansızlığını konuşabiliriz. Ya da Quaresma'nın ofsaytan iptal edilen golünü de tartışabiliriz. Ancak asıl sorulması, tartışılması gereken Beşiktaş'ın futbol oynamak için niçin son 15 dakikayı beklediğidir. Yüzleşilmesi gereken lig sonuncusuna 2 puan verip, liderin 9 puan gerisinde kaldığı acı gerçeğidir. PASCAL NOUMA: Çok ayıp (FOTOMAÇ) Güzel bir İstanbul akşamında sahada Guti, kulübede Quaresma, tribünde Iverson'ın olması Beşiktaş taraftarını ateşlemişti. Teknik direktör Schuster ligin son sırasındaki Kasımpaşa karşısında yoğun maç temposundan çıkan oyunculardan bazılarını dinlendirmeyi tercih etti. İlk yarıda coşkulu tribünler eşliğinde rakip ceza sahasına kadar organize gelebilen ancak son pas tercihlerinde ve son vuruşlarda etkisiz bir Beşiktaş vardı. İlk yarıda ki temponun ikinci yarıda da sürmesi durumunda Kasımpaşa'nın yorgun düşeceğini ve Schuster'in yedek kulübesindeki önemli silahları kullanmasıyla Beşiktaş'ın oyun kontrolünden sonra skor üstünlüğünü de ele geçireceğini düşündüm. Ancak çok kısa bir süre sonra yanıldığımı fark ettim. Çünkü silahlar oyuna girdiğinde var olan tempo çoktan kaybolmuştu. Hakem maç boyunca sertliğe çok müsaade etti. Uzatma dakikalarında anlam veremediğim bir şekilde hakemin golü iptal etmesinden sonra tribünlerden gelen 'eyyamcı' uğultusunu doğrulayan bir penaltı çaldı. Rakiplerin 6-7 attığı bir takımla Beşiktaş'ın berabere kalması kabul edilemez. Beşiktaş küçük takımlara karşı kaybedilen puanlarla şampiyonluk şansını gün geçtikçe yitiriyor. Çok ayıp, çok... TURGAY DEMİR: Yeni macera! (FOTOMAÇ) Schuster'in sezon başından beri futbolculardan istediği şey, oyunu rakip sahaya yıkmak. Bunun için orta sahada Aurelio ve Ernst gibi çok koşan futbolcuları birlikte kullanıyor. Bu ikilinin görevi, rakibi bozup kazanılan topları Guti ile buluşturmak. Buraya kadar tamam, dün de görevin bu kadarı yapıldı. Peki Guti'nin öne gönderdiği toplar ne olacak? Holosko topsuz oyunda hiç yoktular, meşin yuvarlakla buluştuklarında ise lay lay lom yaptılar. Çare neydi? Quaresma'yı oyuna alıp, rakip savunmanın dengesini bozmak. Schuster'in ikinci yarıya Q7'yle başlaması bundan. Ancak Nihat ya da Holosko'dan birini çıkarması gerekirken en çok koşan oyuncuyu yani Aurelio'yu kenara alması büyük bir riskti. Bir doğru ve bir yanlış saklıydı bu hamlenin içinde. O yanlış Beşiktaş orta sahasının etkinliğini azaltırken, ön tarafta pres yapmayan oyuncuların sayısını da bir artırmış oldu. Hal böyle olunca lig sonuncusu, yedi gol atmış, 28 gol yemiş Kasımpaşa, Beşiktaş'la başa baş oynadı... Çünkü doğru sistemi yanlış oyuncularla uygulamaya çalışan bir rakiple başa baş oynamak dünyanın en zor işi değildi. Erhan Güven (Schuster ondan nasıl medet umuyor anlamış değilim) sahada yok, önündeki Nihat ona keza, yani sağ kanat felç... Sola bakıyorsunuz yine durum aynı. Schuster de maceracı diye boşuna mı söylüyorum. İşte bu maçta da Erhan'la çıktı macera turuna. Sonuç olarak Beşiktaş kötü oynadı ve bir de penaltı kaçırıp lig sonuncusuna puan kaybetti. Bu sonuca bakıp ya Schuster'in hatalarını görürüzsünüz ya da 'Top girmeyince girmiyor kardeşim' diyerek her şeyi buna bağlarsınız. ADNAN AYBABA: Ciddiyetsizlik (FOTOMAÇ) Bu maç için söylenecek söz yok! Yani şu gelişi ben hissediyordum. Çünkü bizim futbolcularımız önemli bir maç sonrası iyi skor alınca Zeplin'e binmiş gibi havalanıyorlar. Çok daha havalanırsan elin oğlu gelir havanı söndürür. Şu maç için ne diyebiliriz? Düpedüz ciddiyetsizlik. Haftalardır yerlerde sürünen bir takım ama dün yaptıkları iş bütün haftalara bedel oldu. Üstelik bir de bir iki tane teknik ve futbolcu hataları olmasa şu maçı Kasımpaşa neredeyse alacaktı! Bu kadar çok eleştirilen Nihat yine penaltıyı yaptıran isimdi. İsmail Köybaşı hakikaten iyi oynadı, golünü de attı ama diğerleri sahada uyur gezer gibiydiler. Yılmaz Vural, Ersan Martin'i oyundan almakla yanlış bir hamle yaptı. Çünkü o orada Beşiktaş defansını fazlasıyla oyalayan ve topu ayağında tutan bir oyuncuydu. O çıkınca Beşiktaş hücum organizasyonlarına daha çok yönelmeye başladı. Şu maç için özellikle futbolcuların formalarını çıkarıp önlerine koyup düşünmeleri lazım. 'Biz nerede yanlış yaptık?' sorusunu kendilerine sormalılar. Basketbolun yıldızı geldi büyük bir hava oldu tribünlerde. Böylesine bir ortamda Kasımpaşa'yı yenemezsen kimi yeneceksin? Vural ve öğrencilerini tebrik ediyorum. Schuster ve öğrencilerini de tebrik etmek lazım!