A Milli Futbol Takımı'mız hazırlık maçında Japonya'ya 4-2 mağlup oldu. Karşılaşma sonrası teknik direktör Stefan Kuntz'a tepkiler büyürken SABAH Spor'un usta yazarları Gürcan Bilgiç, Levent Tüzemen ve Bülent Timurlenk, Türkiye-Japonya maçını mercek altına aldı. Usta isimler birçok konuya dair eleştiride bulunurken, O yazar Arda Güler ile ilgili flaş ifadeler kullandı. İşte tüm detaylar...
GÜRCAN BİLGİÇ: KUNTZ'U KONUŞMUYORUM
İlk hata, Japonları anlamamak oldu. Bizimkiler "hazırlık modunda" sahaya çıkıp, rakiplerini de aynı duyguda beklediler. Oralarda öyle değil tabii… Çok sert baskı ile karşılaştığımız gibi, bizi kalelerine de getirmiyorlardı. İki Salih, bir de Orkun'dan oluşan üçlü orta sahamız teslim bayrağını çekti. Yediğimiz üç golün ikisi kaptırdığımız toplardan geldi.
Direkt paslarla, merkezimizin ağırlığından çok güzel faydalandılar. Millilerin vücut dillerinde çaresizliği hissediyorduk. Bir duran topta bulduğumuz gol, ikinci 45 öncesinde takımın "bujisi" oldu. Kuntz, kozlarını kullandı. Hakan, Cengiz ve İsmail oyuna girince, bu kez paslara ve oyuna akıl kazandırmayı başardık. Topu kazanıyor ve doğru kullanıyorduk.
ARDA'YI HAYAL EDİN
Maçın bize verdiği en güzel mesaj Bertuğ oldu. Genç oyuncu takımı ileriye taşıyabileceğini, önde stoperler ile mücadele edebileceğini ve en önemlisi skor yapabileceğini gösterdi. Takım da ona pas kullanmaktan çekinmedi. Bu da saygıyı kazandığını gösterdi. Kuntz'u konuşmuyorum. Çünkü oyuncuların yaptığı kadar başarılıyız. Bu yüzden sahalara dönmek için gün sayan Arda Güler'in bu oyuna neler katacağını hayal edebiliriz.
LEVENT TÜZEMEN: NE SİSTEM VAR NE PLAN
Stefan Kuntz'a daha ne kadar katlanacağız. Kendisi Alman ekolünün temsilcisi ama geldiği günden beri Türk Milli Takımı doğaçlama oynuyor. Ne bir oyun sistemimiz ne de sahaya doğru dürüst yerleşim planımız var. Hele hele Kuntz'un tam kadro sahaya çıkan Alman Milli Takımı'na 4 gol atan Japonya'ya karşı çıkardığı 11 tam bir rezalet.
Sokakta futboldan anlayan birileri, Kuntz'un elindeki oyunculardan 11 yapsa asla böyle bir kadroyu sahaya sürmez. Ermenistan maçının ilk 11'inde olan Orkun ve Çağlar dışında 9 oyuncu, acemiler mangasını andırıyordu. 11 benzemezden kurulan A Milliler, 3 gol yerken rakip sahaya gidemedi, pozisyon bile üretemedi.
Japonya hızlı hücum ederek, çabuk oynayarak, bize önde baskı kurarak ve hızlı paslaşarak adeta futbol dersi verdi. Kuntz bu ilk 11 ile, Ermenistan maçında oynamayanları milli yapma anlayışındaydı. Birileri devreye girmiş olacak ki ikinci yarı Merih, Cengiz, Altay, Hakan ve İsmail oyuna dahil olunca Türk Milli Takımı dengelendi, topa daha çok hükmetti, dirençli ve temaslı bir oyun ortaya koydu. Japonya'ya pozisyon da verdik ama biz de gol olabilecek aksiyonlar yakaladık.
Futbolcularımızın da kendilerini daha iyi anlayabilecek, duygularına hitap edebilecek hocaya ihtiyacı var. Eğer Almanya'ya gidemezsek elimizdeki kaliteli jenerasyonu da kaybedeceğiz. Bu yenilgi ve ilk yarıdaki rezil oyun Kuntz'un eseridir.
ÇOCUKLAR BİZİM DE, SEN?
Hiddink, A Milli Takım'ın başındayken hastalıklarımıza teşhis koyan ama ilaç yazmayan teknik adamdı. Neyse rahatsızlığımız, bizi iyileştir diye o koltuğa oturtmuşlardı onu. Lucescu, La Gazzetta dello Sport'a Türkiye'nin teknik direktörüyken verdiği röportajda "Beşiktaş, F.Bahçe ve G.Saray'dan alacak futbolcu bulamıyorum" diye dertleniyor, bizi İtalyanlara şikâyet ediyordu.
İtalyan da ne bilsin "Mecbur musun o takımlardan futbolcu almaya" diyemedi elbette. Kuntz, Ermenistan beraberliğinin ardından gerek medya gerekse sosyal medyada futbolseverlerin yanlış 11, yanlış değişiklikler teşhisine alınmış olacak ki şu yanıtı verdi: "Neyi eleştiriyorlar?" "Biz Eskişehir'de soğuk gelen çi böreği, sosu az konmuş Balaban kebabını eleştiriyorduk, 'sen'lik durum yok hocam!" mı dememiz gerekiyordu. Japonya maçı öncesi eleştirileri "Türkler çok karamsar" diyerek yumuşattı. Oysa biz karamsar değil, endişeliydik.
Milli Takım'ın hocasının İstanbul takımlarının tribünde sete çıkmış amigoları aratmayan medyasının baskısı altında kaldığını, yurt dışında oynayan oyunculara gözü kapalı açılan / ya da kapanan Milli Takım kapılarını, biri kulübede (Bertuğ), biri ekran başında (Enis Destan) iki santrfor varken, B.Alper ile başlayan, geriye düştüğünde iki bekini değiştirip skor alacağını düşünen, son iki turnuvayı kötü oynayan takımın, Almanya'ya gidememe ihtimali bizi endişelendiriyordu. Empati lazımdı.
ÇEKİLECEK YANI YOK
Ülkeye futbol öğretmeye gelmiş kibirli karakterinin çekilecek tarafı yok. "Bizim Çocuklar" sloganı değişecekmiş, değişsin zaten orijinal değil, alıntıydı. Kuntz'a söylemek lazım: "Çocuklar bizim de, sen artık bizimle değilsin." Bu arada Belçika'da Japonya'dan 4 yedik. Bakın bunu eleştirmiyoruz Sayın Kuntz, çünkü değmez…