Artvin'in Borçka ilçesi sınırlarında yer alan Karagöl, doğası ve her mevsim sunduğu farklı renk cümbüşüyle ziyaretçilerini adeta büyülüyor. Sonbaharda sarı, kırmızı ve kahverenginin ağırlıklı olduğu renklerin binbir tonunu barındıran Karagöl, yaz mevsiminde ise yeşil tonuyla ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. 368 hektar alana sahip olan Karagöl, 1800'lü yıllarda bugünkü Klaskur Yaylasının yakınında bulunan bir tepenin toprak kayması sonucu Klaskur Deresi'nin önünü kapatması ile oluştu. Tabiat parkı olan göl ve çevresi zengin bitki orman örtüsü ve flora çeşitliliğine sahip bulunuyor. Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olan Bursa'nın Yenişehir ilçesinde bulunan ve kaynaklarda 'Cennet kanyonu' olarak bahsedilen kanyon ilk defa görüntülendi. Dağcılar, efsaneler yüzünden şimdiye kadar bölge halkının bile girmeye korktuğu 6 kilometrelik kanyonu baştan sona kat etti. Yenişehir Dağcılık ve Arama Kurtarma Derneği'nden (YENDAK) özel bir ekip, daha önce hiç girilmemiş kanyona gitti. Dağcılar, Yenişehir ilçesine bağlı Günece ve Yarhisar arasında bulunan, Osmanlı kaynaklarında da 'Cennet kanyonu' ismiyle geçen kanyonunun bugüne dek bilinmeyen güzelliklerini keşfettiler. Kanyona çıkmadan önce Günece Mahallesi sakinleri ile de görüşen ekip, kanyona daha evvel hiç kimsenin girmediğini öğrendi.. Girişteki 'Girdaplı göl' denilen küçük gölün insanı yuttuğu söylentilerine inanan bölge halkının kanyona girmeye korktuğu bildirildi. Uzunluğu yaklaşık 6 kilometre olan anyonu hızlı bir tempo ile ancak 5 saatte geçen ekip, zaman zaman 3-5 metre derinlikteki sulardan geçmek zorunda kaldı. Parkur üzerinde birçok şelaleye tırmandıklarını belirten YENDAK Başkanı Metin Sakarya, bugüne kadar insan eli değmemiş olan kanyonu fotoğrafladı Uluabat Gölü'nün doğu ucunda, derin bir yarımadanın üzerinde kurulan Gölyazı köyünde, her sokağın sonu, her evin kapısı göle açılıyor. Ancak bu köy çok da uzağınızda değil. Bursa-İzmir karayolu üzerinde Ulubat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü, tarihi bir geçmişe de sahip. Bazı kaynaklar Gölyazı Köyü'nün Apollon Krallığı'nın merkezi olarak gösteriyor. Eski bir Rum köyü olan, Yunanistan'ın Selanik kentinden 1924 yılında göç edenlerin torunları yaşıyor. Tarihi özelliklerinin yanı sıra coğrafi özellikleriyle de dikkatleri üzerine çeken köyTürkiye'nin henüz pek keşfedilmemiş saklı cennet noktalarından birisi. Her yıl Leylek Festivali'nin yapıldığı köyün temel geçim kaynağı ise balıklıçılık ve zeytin üreticiliği. Leylekle beraber 1998'de yapılan bir araştırmaya göre gölde 85 tür ürüyor. Köylüler Gölden çıkan sazan, turnay, az sayıda yayın balığı ve kereviti, yetiştirdikleri siyah incir ve zeytini satarak hayatlarını sürdürüyor. 741 yaşındaki ağlayan Çınar.. Çınara bu isim gövdesinde bu mevsimde akmaya başlayan özsuyu yüzünden verilmiş. Keşfedilmeyi bekleyen turizm cenneti Gölyanı Yaylası, gölü, otantik yayla evleri ve doğal güzelliğiyle turizmde gelecek vadediyor. Uçsuz bucaksız ormanları, akarsu kaynakları ve gölleriyle doğanın tüm renklerini bünyesinde barındıran Karadeniz yaylaları, doğaseverlerin vazgeçemediği turizm alanları konumunda. Ziyaretçilerini yemyeşil çayırların ortasındaki gölüyle kendisine hayran bırakan Giresun'un Yağlıdere ilçesinde Gölyanı Yaylası, baharın gelişiyle renklenerek bir başka güzelliğe bürünüyor. Yeşilpınar köyü sınırları içerisinde bin 530 metre yükseklikte yer alan gölün etrafını çevreleyen çimenler, sarı ve mor renkteki zifin çiçekleri ile orman gülleri, eşine az rastlanır bir görüntü oluşturuyor. Yaylanın olmazsa olmazları arasında yer alan çam ve ladin ağaçları bu doğallığa güzellik katıyor. Karadeniz'in bilinmeyen gözde yerlerinden biri olan Gölyanı, doğa ile baş başa kalmak isteyenler için de önemli bir yer konumunda. Yeşilin her tonunu içerisinde barındıran yaylada vakit geçirenler, yoğun ormanlık alanların sağladığı bol oksijen ve temiz hava ile gürültüsüz bir ortamda huzur buluyor. Mayıs ayında yaylaya çıkmaya başlayan vatandaşlar ekim ayında kente iniyor. Kış mevsiminin sert geçmesi nedeniyle yayla sakinleri bu doğa harikası yeri bir süreliğine bırakmak zorunda kalıyor. Bu saklı cennetin yıllar önce farkına varan bazı vatandaşlar, çevrenin güzelliğine uygun olarak yaptıkları yayla evlerinde yaşamlarını sürdürerek doğa harikası gölün ve çevresinin keyfini çıkarıyor. Bazı vatandaşlar ise kar yağışının oluşturduğu harika görüntünün keyfini çıkarmak için hafta sonları yaylaya çıkıyor. Gezmek isteyenler için Konya, Kayseri, Niğde ve Karaman'da saklı cennetler sizleri bekliyor. İşte gidilmesi tavsiye edilen yerler.. Kapalıçarşı'nın içinde bulunan Bedesten Çarşısı da bu ürünlerin bir arada bulunduğu merkezlerden. Kayseri'ye 22 kilometre uzaklıktaki Erciyes Kayak Merkezi'ne gidip kar varsa burada kayak kiralayıp, telesiyeje binmek, günün yorgunluğunu Erciyes'te gün batarken çay veya kahve içerek atmak da mümkün. Kayseri'de yöresel yemeklerden olan mantı, katmer, kağıtta pastırma, yaprak sarması gibi yemeklerin yenebildiği nezih lokantalar, uygun fiyatlarla hizmet veriyor. 4 bin yıl önce çivi yazılı tabletlerin kullanıldığı Kültepe Höyüğü, kent merkezine 14 kilometre uzaklıkta. 120 kilometre uzaklıktaki Kapuzbaşı Şelaleleri, 90 kilometre uzaklıktaki Soğanlı Ören yeri ve 50 kilometre uzaklıktaki Sultansazlığı Milli Parkı, Kayseri'nin önemli turizm merkezlerinden. Kent merkezindeki Arkeoloji Müzesi ile Güpgüpoğlu Konağı'nda bulunan Etnoğrafya Müzesi'nde de çok sayıda tarihi eser sergileniyor. Kayseri, İç Anadolu'nun önemli kentlerinden birisi. Kent merkezinde bulunan Roma dönemine ait Kayseri Kalesi, Selçuklular dönemine ait Hunat Medresesi ve camisi, Anadolu'nun ilk tıp merkezi kabul edilen Şifahiye ve Gıyasiye medreseleri, Ulu Cami, Döner Kümbet, kentin en önemli tarihi eserleri. İnanç, doğa, termal, dağ turizmi ve barındırdığı tarihi eserleriyle önemli bir potansiyeli olan Niğde'yi ziyaret etmek isteyen turistler, kentte en az 2 gün geçirmeli. Kent merkezindeki Niğde Kalesi ve kale içinde bulunan Alaattin Camii, mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Caminin giriş kapısında gölge ile beliren kadın başı figürü, buraya gelen turistlerin ilgisini çekiyor. İl merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Gümüşler beldesindeki Gümüşler Manastırı, dünyada sadece burada bulunan 'Gülen Meryem Ana' duvar resmiyle ön plana çıkıyor. Merkeze 30 kilometre mesafedeki Bor ilçesine bağlı Kemerhisar beldesindeki tarihi Tyana kenti ve buradaki tarihi su kemerleri, İtalyan arkeologlar tarafından gün ışığına çıkarılmaya çalışılıyor. Yine Bor ilçesine bağlı Bahçeli beldesindeki dünyanın ilk olimpik yüzme havuzu, halen ihtişamını korumakta. Kleopatra'nın da burada süt banyosu yaptığı rivayet ediliyor. Niğde'ye 80 kilometre uzaklıktaki Çiftehan beldesi, önemli termal turizm merkezlerinden. Kent merkezindeki Niğde Müzesi ise 2003 yılında Avrupa'da yılın müzesi olmaya aday gösterilmesine rağmen ödül alamadı, ancak müze, barındırdığı mumyalarla 'Mumyalı Müze' olarak biliniyor. Niğde dağcılık ve kış turizmi açısından önemli bir merkez. Toros, Aladağlar ve Bolkar dağları dağcılık, trekking ve kış sporları açısından büyük önem taşıyor. Aladağlar'da bir de milli park bulunuyor. Niğde'ye gelen turistler, Niğde tavası, mangır çorbası, oğma çorbası, tarhana çorbası, söğürme tirit, çılbır gibi yöreye özgü yemekler ve tatlı dürüm, zerde, halvetler gibi tatlılardan mutlaka tatmalı. Konya'yı tanımaya, Mevlana Müzesi ziyaret edilerek başlanabilir. Mevlana'nın dergahı olan ana binada Mevlana'nın kendisi, babası ve oğlu Sultan Veled ile diğer aile fertlerinin türbelerinin yer aldığı müze, en fazla ziyaret edilen yer. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişinin ziyaret ettiği Mevlana Müzesi, semahane, mescit, matbah, türbe ve derviş hücrelerinden oluşuyor. Ziyaretin ardından Mevlana Müzesi'nin batısında kalan ve yaklaşık 750 metre mesafedeki tarihi Alaaddin Tepesi gezilebilir. Mevlana Müzesi'nden Alaaddin Tepesi'ne geçerken yol boyunca sıralanan çok sayıdaki hediyelik eşya dükkanından, meşhur Mevlana şekeri ve üzerinde Mevlana ve semazen figürleri bulunan çeşitli hediyelik eşyalar satın alınabilir. Alaaddin Tepesi'ndeki tarihi Kılıçarslan Köşkü'nün, beton şemsiye ile koruma altına alınan kısmı da görülmeye değer yerler arasında. Alaaddin Tepesi'nin ardından, tepenin kuzeyindeki Kubadabad Sarayı'ndan getirilen çini eserlerin sergilendiği Karatay Medresesi ile doğusundaki yine Selçuklu döneminden kalan İnce Minare Müzesi mutlaka görülmeli. Mevlana Müzesi civarında bulunan ve Konya mutfağına özgü yemeklerin sunulduğu lokantalardan birinde, bamya çorbası, su böreği, yaprak sarma, etli ekmek, bıçak arası, fırın kebabı yenilebilir. Tatlı olarak da höşmerim tercihi yerinde olur. Konya-Beyşehir yolunu takip ederek ulaşılabilecek Meram Bağları'nda kısa bir gezinti konukları rahatlatır. Ziyaret Cumartesi gününe rastlarsa, Büyükşehir Belediyesinin Mevlana Kültür Merkezi'ndeki ücretsiz sema gösterisi izlenebilir. Beyşehir Gölü'e geçilerek, öğle yemeği için göl kenarında bulunan balık lokantalarının zengin balık menüsü düşünülebilir. Selçuklu döneminden kalma eserleri barındıran Beyşehir Gölü'ndeki adalar ise düzenlenen yat turlarıyla görülebilir. Gün batımının Türkiye'de en güzel izlenebildiği yerlerden Beyşehir'de bir renk cümbüşü eşliğinde batan güneşi izlemek büyük keyif verecektir Seydişehir-Antalya kara yolunun 22. kilometresinde bulunan, 1580 metre uzunluğundaki Tınaztepe Mağarası, Konya'ya 30 kilometre mesafede 9 bin yıllık tarihe sahip Çatalhöyük, Karapınar ilçesindeki, 'Dünyanın nazar boncuğu' Meke Krater Gölü, Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilen Selçuklu Dönemi esiri Zadadın Han, Beyşehir'e 22 kilometre mesafede, Hititler'e ait Eflatunpınar Kutsal Hitit Anıtı, görülmesi gereken yerler arasında. Fotoğraf tutkunları Konya'da erken Hristiyanlık dönemi yerleşim yeri Kilistra Antik Kenti'ni görebilir. Buraya, Konya-Antalya yolunun 34. kilometresinden güneye sapılıp 15 kilometre sonra ulaşılabilir. Gidip görülmeye değecek yerden biri de Ereğli ilçesi yakınlarındaki Hitit Kaya Anıtı. Hititler'in su kaynağı kenarına yaptırılan bu anıt Konya'nın görülmesi gereken yerlerinden. Daha sonra Beyşehir'in güneybatı kıyısında Heyran köyü yakınlarında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yazlık Kubadabad Sarayı'nın kalıntıları gezilebilir. Karaman'a 150 kilometre mesafede bulunan, sık ormanların arasından geçilerek ulaşılabilen Ermenek ilçesi ise yayla turizmi için ideal koşullar sunuyor. Ermenek'teki turistik dağ oteli ise, kartal yuvasını andıran bir noktadan, sis ve bulutlarla kaplı ormanlıkları seyir zevki sunuyor. Karamanoğlu Beyliği ve Selçuklu zamanından kalma bir çok cami ve türbe bulunan Karaman da önemli bir yerleşim birimi. Taşkale beldesindeki Manazan Mağaraları'ndan getirilen, hiçbir kimyasal işlem yapılmadan günümüze gelebilen 1400 yıllık mumya, Karaman Müzesi'nde sergileniyor. Tarihi Karaman Kalesi, Tartan Konağı ve Hürram Ağa Konağı da görülebilecek yerler arasında sıralanabilir.