Çalışanını ölçümlemeyen nadir ülkelerden biriyiz. Çin'de 2 bin 500 yıl öncesinde dahi devlet memuru sınavını bizzat imparator yapardı. Çünkü kamu personeli, devletin gücü veyetkinliğini belirler. Biz de bu ölçümün adil ve akılcı olabilmesi için kendi özgün modelimizi kurmak zorundayız.
Sorunu yineleyelim: Devletin her türden toplam 3 milyon 256 bin 88 memuru var. Bunlardan 280 bin 39 işçi ve 22 bin 941 geçici personel dışındakilerin tamamı, 657 sayılı kanun ile iş güvencesi altında. Üstelik ölçümleme yok.
Yan gelip yatabilirsiniz, yüz kızartıcı suç işlemedikçe kimse kılınıza dokunamaz. Öyle kimemuru, memur olmayanlardan koruyan yığınca yasa ve düzenleme var. Tembel memur çalışmaz, kenedir. Çalışınca verdiği zarar da az değildir. Çünkü bürokrasi üretir.
Bakmayın siz performans sistemi veya idari soruşturmaya... Eğer tembel memur iseniz, sistem sizi koruyacak, üretimin kenesi olarak varlığınızı sürdürebileceksiniz. Özel sektörde olsaydınız, ücret, emeklilik, zam, işiniz, hafta sonu tatili ve 9 güne uzatmalarasla garanti olmayacaktı.
Şeref Oğuz/Sabah
Bugün HDP'nin sahada kullanıma uygun olma dışında nerdeyse hiçbir kıymeti yok. Bir adım daha gidersek bölgedeki Kürtlerin, hatta bizzat PKK tabanının da bir kıymeti yok. Örgüt tarihsel büyük planın öznesi olduğunu düşünüyor ve buna katılmayan herkesi feda etmeye hazır. Şu an yapılmaya çalışılan devletin büyük katliamlar yapmaya zorlanmasından ibaret. Böylece Kürtlerin son kertede PKK'nın yanında duracağı ve bu iki yılın sonunda Türkiye'nin yönetilemez hale gelmesinin sağlanacağı hesaplanıyor. Hedef gayet açık olarak bir iç savaşın yaşanması… Böylece Türkiye ile Suriye'nin aynı evsafta ülkeler olduğu tezi üzerinden dış müdahaleler yoluyla toprak elde etmenin veya yönetim ayrıcalıkları kazanmanın mümkün olabileceği öngörülüyor. Bu sürede AKP iktidarının sertleşeceği, Kürtlerin kültürel haklarını gasp eden ırkçı bir yaklaşım sergilediği propagandasının işlevsel olacağı, AKP'den hazzetmeyen Batılı bazı ülkelerin yakın desteğinin sağlanacağı düşünülüyor.
Bu strateji başarılı olabilir mi? Hükümet yanlış davranırsa olabilir… Kültürel hakların süratle verilmesi, yeni anayasa yapıldığında Kürtlerin hak ve özgürlük çerçevesinin şimdiden anlatılması ve bölgede sosyal projelere yönelik bir ulusal kampanya başlatılması lazım. Savaşı savaşmadan yenmenin yolu bu…
Etyen Mahçupyan/Akşam
Bombalar, kendini patlatan teröristler, Kaleşnikof'lu MÜSLÜMAN gençler (!)... Acımasız, vahşi ve kanlı infazlar... Bakın IŞİD hakkında dönen görüntülere. "Müslüman EŞİTTİR cani"demek için ellerinden geleni yapıyorlar. Muazzam bir ALGI operasyonuyla karşı karşıyayız. Kafa kesen, gözünün yaşına bakmayan, asker sivil demeden HIRİSTİYAN kim varsa öldüren bir FOTOĞRAF önümüzde... Hıristiyanlar'ın oluşturduğu, Yahudiler'in destek verdiği, hedefe MÜSLÜMAN ve İSLAM'ınkonulduğu tiyatro... Dünyanın hiçbir yerinde medya, yani gazete, televizyon, Twitter, Facebook, radyo, istihbarat teşkilatları, dış işleri, temsilcilikler, vakıflar, dernekler, bankalar kendiliğinden bir HEDEF ve ROTA belirlemez! Belirleyemez.
Hepsinin arkasında bir AKIL vardır. Bu AKLIN ne yapmak istediğini bunların tümüne bakarak anlayabiliriz. Bir terör örgütü veya terörist SİYASİ hedefler için sahaya iner! Kendi bilmez ama arkasındaki AKLIN kurgusu önemlidir. Bazen bir SOL örgüt SOL OLUŞUMUbitirmek için kullanılır. Bazen de tersi olur. Şimdilerde El Kaide'den sonra IŞİD'i, DAEŞ'i ya da ISİS'i görüyoruz. Suriye gibi yıkılmış bir ülkede doğan TERÖR ÖRGÜTÜ Ankara'da, Suruç'ta, Paris'te, Beyrut'ta, Libya'da, Mısır'da yani her yerde EYLEM gerçekleştiriyor ve devletleri sarsabiliyordu! Avrupa gibi milyarlarca EURO'luk bir ekonomi ve neredeyse Amerika'nın yaptığı her şeyin aynısını yapabilen Fransa çökmüş durumda. Nedeni terör saldırısı ve IŞİD! Gel de inan!
Ergun Diler?Takvim
Hiçbir itibarları kalmadı, sokağa çıkacak yüzleri yok.
Lakin, şimdi son çare, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki "unsular"ını harekete geçirip "darbe" yaptırmak üzerine plan geliştiriyorlar.
Cüretkarlığın böylesi
Bakın Zaman'dan Ali Ünal ne diyor, "Öyle görünüyor ki, Erdoğan, Hizmet'le savaşını sürdüren dursun, Hizmet'i tam 'bitirdim!' dediği noktada, bu savaşta müttefiki, ama kendisini hep devirme planları yapmış çevrelerin planları içinde boğulurken, elini kurtuluş adına Hizmet'e uzatacak ama kaderin hikmet ve adaleti, o eli geri itecek." (23.11.2015 Zaman)
Yani?
Diyor ki, "Seni devirecekler, sen yine bize muhtaç olacaksın. Ama biz seni kurtarmayacağız!"
Tehdidin bu kadarına da pes!
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çeşitli kademelerinde Paralel Yapı'nın adamlarının olduğunu biliyoruz. Daha önce de yazmıştım, bunların temizlenmesi memleketin hayrınadır.
Ama yeni öğrendiğimiz bir gerçek var, İzmir Casusluk Soruşturması kumpasında, Hava Kuvvetleri Askeri İstihbarat Başkanlığı'ndan bazı askerlerin bu kumpas sırasında polise bilgi verdiği ortaya çıktı.
Biliyorsunuz, İzmir'deki "fuhuş kumpası" ile Deniz Kuvvetleri'nde nasıl bir "alt üst" yaşandı ve nice subay tasfiye edildi.
Hasan Öztürk/Star
Cumhuriyet gazetesi, ışıklar içinde yatası İlhan Selçuk'u da sorgulayan "kumpasçıların" avukatlığına soyundu. Bunun için de paralel örgütün malzemelerini matine – suare tüketmeye başladı. Hem de tweetlerine varıncaya kadar. Eleman dünkü yazısında "muhabir gazeteciliği" yapmakla övünüyordu. Oysa yaptığı "Fuat Avni gazeteciliğinden" ibaretti. Cumhuriyet Gazetesi Okurları (CUMOK) da bunun farkındaydı.
"Fethullahçı Terör Örgütü'nün operasyon gazetesine dönüştüğü için…" elemanın Cumhuriyet'ini protesto ettiler. CUMOK Koordinatörü Namık Kemal Boya TÜYAP Kitap Fuarı'nda geçenlerde yaptığı açıklamada, "Fethullaçı terör örgütü kaynaklı iddia ve tehditler süslenerek yazı ve fotoğraflarla her gün sofranızdadır…" ifadesiyle Cumhuriyet'in ne hale getirildiğini ortaya koydu. Evet, aynen söylendiği gibiydi. Misal, MİT Tırları manşetleri mahut örgütün sahte belgeleriyle kotarılmıştı. Maksat belliydi: Türkiye'yi "terörist ülke" ilan ederek köşeye sıkıştırmak, uluslar arası toplumda mahkum ettirmekti. Bir ülkeyi "terörist ülke" olarak ilan etmekle, o ülkeye "dış güçler" tarafından müdahale edilmesini istemek nihayetinde aynı kapıya çıkar. Bu gayet nettir. Net olmayan sadece müdahalenin tarzıdır. "Müdahale tarzı" derken, seçilmiş demokratik iktidarın alaşağı edilmesinden Ankara'nın bombalanmasına kadar birçok alternatif söz konusudur. ("Ankara'nın bombalanması" ifadesine neden şaştınız, gündüz gözüyle NATO'nun Türkiye'ye müdahale etmesini isteyen köşe yazıları okumadınız mı?) Türkmen katliamını bir satırla bile görmeyen Can Dündar adlı eleman, kendi ülkesine "terörist" damgasını vurmak için yırtınıp durmuştu. Şimdi kalkmış hiç utanmadan Gazi Paşa'nın "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözünden mülhem, "bağımsızlık en büyük sermayemizdir" diyebiliyor. İnsan biraz utanır.
Salih Tuna/Yeni Şafak