Her darbede bu ülkenin daha da geriye gittiğini görmüş olan, tavandan tabana dikte edilerek yapılan hiçbir dayatmanın fayda sağlamadığını düşünen makbul ama makul vatandaş, yedi. Sadece o güne kadar yapılıp edilenlerde hiçbir sorun görmeyenler şüpheci yaklaştı. Onlar yemedi, çünkü "askeri vesayet" denilen şemsiyenin doğru ve gerekli olduğuna inanıyorlardı. Ordu ne yaparsa doğru yapardı. Laiklik en militer şekliyle uygulanmalıydı. Dincilere göz açtırılmamalıydı. Kısaca askeri vesayetin bertaraf edilmesine yönelik çabayı başlı başına "haksızlık" saydıkları için"yemediler". Çok ahlaklı, çok akil, çok araştırmacı, çok bilgin oldukları için değil, baştan taraf oldukları için.
Şahsım adına erken uyananlardan biri olduğumu söyleyebilirim. "Askeri vesayet son bulmalı" görüşünde olmakla beraber, resmi ideolojiyi dini haklar ve özgürlükler üzerinde sopaya dönüştürenlerle meselesi olan biri olarak, tutulan yolun yanlışlığını fark edip yazdığımda, bu davaların ve başka şeylerin hükümet-cemaat ilişkisini sona yaklaştırdığını beyan ettiğimde bundan en fazla rahatsız olan kesim AK Parti olmuştu.
Lakin önemli olan kişisel ve kısmi uyanışlar değil. Bu davaların masumların acı çekmesine, asıl sorumluların da gizlenmesine hizmet eden bir "yoldan çıkma"hikâyesine dönüşmesi ve bunun sonuçları.
Asıl önemli olan günün sonunda 16. Ceza Dairesi'nin şu kararı vermesi:"Ergenekon terör örgütünün, kim tarafından ne zaman kurulduğunun, suçlarının, hiyerarşik yapısının ortaya konulmaması, liderinin belli olmaması gibi nedenlerle yerel mahkemenin 'Ergenekon terör örgütü' kabulü isabetli değildir."
Ezcümle: Ergenekon diye bir terör örgütünün bulunduğuna ilişkin bir veriye rastlanamamış.
Ergenekon davası, demokratikleşme açısından son derece haklı ve gerekli olan bir mücadelenin hukuk mecraında ne kadar kirletilebileceğinin alametifarikası oldu. Bir "yoldan çıkma"nın, birbirini doğuran yılan hikâyesi oldu. Ergenekon davaları, sistemi kendi kuyruğunu tehdit olarak algılayıp yutmaya çalışan ve bu arada bir fasit daire şeklini alan mitolojik ejderhaya, Ouroboros'a dönüştürdü. Kendini yemek, kendinden olanı yutmaya çalışmak ve bunun sirküler bir hal alması, sistemin bir kısırdöngü üzere mühürlenmesi. Paralel yapıya sırf buna neden olduğu için bile kızabiliriz.
Nihal Bengisu Karaca/Habertürk