İSTANBUL'UN TEK BAKANI
AK Parti İstanbul Milletvekili olan Bakan Güllüce, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın görevden ayrılmasıyla birlikte kabinede "İstanbul'u temsil eden tek bakan" olma özelliğine sahip oldu. Başbakan Erdoğan'la birlikte İstanbul'u temsil eden Güllüce, 1950 yılında Erzurum'un Hasankale ilçesinde dünyaya geldikten sonra yarım asrı aşkın bir süreden beridir İstanbul'da ikamet ediyor.
GÜLLÜCE, HER YÖNÜYLE TAM BİR İSTANBULLU
Tam bir İstanbul aşığı olan Bakan Güllüce, ilkokulu memleketinde bitirmesinden sonra babası Hüseyin Bey'in din görevlisi olması nedeniyle 1961 yılında ailesiyle birlikte Üsküdar'ın Selamsız semtine yerleşir. İstanbul'un çeşitli semtlerinde ikamet eden Güllüce, liseyi Haydarpaşa Meslek Lisesi'nden; yüksek öğrenimini ise Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi'nden mezun oldu.
Güllüce, yüksek lisansını Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi'nde Yönetim Organizasyon alanında tamamlad. Yüksek lisansını yaparken Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü'nü bitirdi. Hem okul hem özel yaşamı hem de iş hayatı İstanbul'da geçen Güllüce'nin siyasi hayatı da oldukça hareketli ve renkli geçti.
O ZAMAN KENDİSİYLE DALGA GEÇENLER ONUN BAKAN OLACAĞINI NEREDEN BİLSİN?
Erzurum'dan İstanbul'a geldiğinde ortaokul ve lise yıllarında dil konusunda zorluk yaşayan ve hatta dalga konusu halime gelen Güllüce, o yıllarda yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Birinci sınıfı Erzurum'da okudum. İngilizce , birinci karnemde 9, ikinci karnemde 10'du . Dersimize bir Albay geliyor, başarımdan dolayı, bana hediyeler alıyordu. İstanbul'a geldik... Orta ikinci sınıftayım... İngilizce dersi... Ne var ki biz Erzurum`da, dokuzuncu derse kadar okuyabilmişiz. İstanbul'daki arkadaşlar ise, birinci sınıfta on altıncı derse kadar okumuşlar. Hocamız, öğrencilerine, İngilizce olarak, ‘Tahtaya kalk', ‘Kitabını aç' gibi bilgileri öğretmiş. Ben bunları bilmiyordum. Bana, ‘Tahtaya kalk!' demiş öyle bakıyorum!.. Dediler ki, ‘Sana , ‘Tahtaya kalk' diyor'. Kalktım... Sonra, ‘Filanca dersi aç' demiş... Tabii onu da anlamadım... Arkadaşların uyarısıyla, o dersi de açtım ama anladım ki, onlar benden hayli ileri... Dedim ki: ‘Öğretmenim biz bu derse kadar gelmemiştik. Onun için burayı iyi okuyamirem!' (Erzurum şivesiyle ‘gelirem' ‘gidirem' denilirdi.) Bana, ‘Otur' dedi . ‘Sen daha Türkçe bilmiyorsun kardeşim! Bir de ben sana İngilizce öğreteceğim!'"