BASININ SEYRİNİ DEĞİŞTİRDİ
Hıncal'ın, önce spor, sonra sanat ve hatta siyaset basınını bile değiştiren devrimci bir adımı vardı. Bir maçta Dolmabahçe Stadı'nın basın tribününe sarı kırmızı kaşkolünü takarak geldi. Herkes kıyameti kopardı. "Nasıl girilir, basın tribününe o kaşkolle" diye. O zamana kadar maalesef ben de dahil spor yazanlar sanki tarafsızmış gibi kabul edilirdi.
Hıncal doğrudan, "Ben Galatasaraylıyım, benim yazılarımı bir Galatasaraylının yazıları olarak okusunlar" istedi ve devam etti. Maskeler düştü. Sadece spor değil, sanat, magazin ve siyasi basında da herkes hangi siyasi düşünceyi şiar olarak kabul ettiğini gösterecek şekilde yazmaya başladı. Gizli hiçbir şey kalmadı.
HİÇBİR ZAMAN YORULMADI
Hıncal kendi doğrularının peşinde koştu. Doğrunun peşinde koştu. Hiçbir zaman yorulmadı. 83 senenin 60 küsur senesi bu meslekte geçti. Bir düşmeyle başlayan hastane yolculuğu Hıncal'ı aldı ve cennetine götürdü. Abisi olarak ben yeniden buluşacağımıza inanıyorum.
BERABER ÇALIŞTIK
Ben ondan birkaç ay önce mesleğe başladım. Ben Galatasaraylıydım. İstanbul'da Necati Bilgiç dayımız, Fenerbahçe dergisinde haber müdürüydü. Halit Kıvanç orada yazardı. Ben onlarla sohbet etmeye başladım, spora olan yakınlığımı anlayınca "Bizim dergiye notlar yazar mısın?" dediler, haftalık 20 liraya spor notları yazmaya başladım.
Okul durumundan Ankara'ya döndüm. Ankara'da, gazetecilikte hocamız ve büyük kuzenimiz olan Mehmet Ali Kışlalı, Yeni Gün Gazetesi'nin genel yayın müdürlüğüne getirildi. Kardeşi rahmetli Ahmet Taner Kışlalı ile bizi Hıncal'ın şefliğinde spor servisine aldı. Ben de gazetenin yazı işleri müdürlerinden biri oldum.