Psikoteknik sınavını geçmeden sürücü olunamayacağını, tam olarak bir sürücü olabilmek için 4 yılın geçmesi gerektiğini dile getiren Özçelik, süreç içerisinde öğrenilecek çok şey olduğunu ve zaman geçtikçe işini daha çok sevdiğini belirtti.
Özçelik, mesleğinin büyük dikkat gerektirdiğini aktararak, "Her an dikkatli olmak zorundasınız. İşe geldiğiniz zaman tamamen işe kendinizi vermek zorundasınız. Çünkü dikkate dayalı işiniz. Her an bir şey olabilir, eksik yolcu alabilirsiniz. Bir çocuğu almayabilirsiniz, ailesini almayabilirsiniz. " dedi.
Özçelik, metroda kadın ve erkek çalışanlar arasında bir ayrım olmadığını, 9 saat mesai yaptığını fakat kadınların iki erkeklerin ise üç vardiyayla çalıştığını söyledi. Aynı hatta sürekli yolculuk edenlerle aralarında görünmeyen bir bağ oluştuğuna dikkati çeken Özçelik, farklı bir hatta görev yapıp döndükten sonra "Nerelerdeydiniz?" diye soran yolcuların olduğunu söyledi.
Özçelik, yolcularla yaşadığı bir anısını da şöyle anlattı:
"Cuma günüydü çocuklar yere, köşeye oturmuşlardı. Ben de dedim ki anne zihniyetiyle "Çocuklar oraya oturmayın, orası pis, yazık annenize . Çocuğun bir tanesi kalktı dedi ki, (Üff bıktım şu kadından gitmedi. Hep bu kadın, hep bu kadın.)"
Oğlunun başlarda bu işi yapmasını istemediğini belirten Huriye Özçelik, şöyle devam etti:
"İlk başladığım zaman oğlum yabancıydı bu olaya. Benim büyük oğlum daha 7 yaşındaydı ve o zaman 'erkek işi' diyordu. 'Anne ne olur kimseye söyleme' diyordu. Şimdi arkadaşlarına 'Annem vatman' diyor. Arkadaşları da onunla 'Annesi vatman, babası Superman, bu da Benten' diye dalga geçiyorlarmış hatta. O da bir şey oluyor aramızda. Yani seviyorlar. Ben de seviyorum, işimi seviyorum, arkadaşlarımı seviyorum, mesleğimi seviyorum. Yolcuları seviyoruz, onlar da bizi seviyorlar."