Onu görünce, “Peygamberimiz, Vallahi Resulullah (as)” demiş ve ağlamışlar. Heraklius, “Size ne oluyor, tanıyor musunuz bunu” diye sorunca doğal olarak, “Evet bu bizim peygamberimiz Muhammed’in (as) resmidir” diye cevap verirler. Heraklius ısrar eder, “Size Allah’ınız adına, dininiz adına yemin verdiriyorum, bu sizin peygamberinizin resmimi ” diye sorar, elçiler de, “Evet, peygamberimizin resmi, Allah ve dinimiz adına yemin ederiz ki, bu peygamberimizdir. Sanki onu sağ olarak görür gibiyiz” derler.
RESİMLERİ ÇEKMECELERDEN ÇIKARDI: Heraklius ayağa kalkar biraz gezinir, sonra oturur ve “Allah aşkına! Bu, gerçekten o mu” diye sorup da aynı cevabı alınca, resme bir süre daha bakar, sonra, “Bu resim, son gözdeydi, ama üzerinizde ne etki yapacağını göreyim diye daha önce gösterdim” dedikten sonra onu da yerine koyar.
İslam elçilerinin gördükleri bu kadarla kalmaz,Heraklius peygamber resimlerini göstermeye devam eder. Çekmeceden başka bir göz açıp içinden siyah ipek bir bez parçası çıkarır ve yayar. Bezin üzerinde, esmer tenli, kaba sakallı, çukur gözlü, dudaklarını büzmüş, yüzünü ekşitmiş, kıvırcık saçlı, sert ve hiddetli bakışlı, öfkeli bir insan resmi bulunmaktadır.
Heraklius yine, “Bunu tanıyor musunuz” mealinde sorar, aynı cevabı alınca, “BuMusa'dır” der. Heraklius göstermeye devam eder. HzMusa’nın (as) yanında, ona benzeyen fakat saçı parlak, geniş alınlı, gözünün siyahında burnuna doğru aklık bulunan bir insan resmi görülür.
Tanıyıp tanımadıklarını yine sorduktan sonra, “Bu Harun b. İmran'dır” der. Heraklius sonra onu yerine kaldırıp, çekmeceden başka bir göz açar, bu defa beyaz ipekli bir bez parçası çıkarır, esmer tenli, düz saçlı, orta boylu, güzel yüzlü, öfkeli gibi görünen bir insan resmi gösterir ve bunun “Lut peygamber” olduğunu söyler.
Heraklius başka bir göz açıp, içinden beyaz ipek bir bez parçası çıkarır, üzerinde pembe tenli, seyrek sakallı, ince burunlu, güzel yüzlü bir insan resmi bulunmaktadır. Bunun daHz. İshak olduğunu söyler. Heraklius başka bir göz açıp, içinden beyaz ipek bir bez parçası çıkarır, üzerinde Hz İshak’a (as) benzeyen, fakat alt dudağında ben bulunan bir insan resmi vardır.
Heraklius, bunun Hz. Yakub olduğunu söyler. İmparator başka bir göz açıp, içinden siyah ipekli bir bez parçası çıkarır, üzerinde pembe tenli, güzel yüzlü, ince burunlu, güzel boylu, yüzünden nur saçılan, Allah’a saygısı yüzünden belli olan bir insan resmini gösterir ve “Bunu tanıyor musunuz” diye sorar. “Hayır” cevabını alınca “Bu, sizin peygamberinizin atası İsmail'dir” der.
Çekmeceler henüz bitmemiştir, elçiler hiç ummadıkları böyle bir durum karşısında kendilerini unutmuş resimlere bakmaktadırlar. İmparator, başka bir göz açar ve içinden beyaz ipek bir bez parçası çıkarır, üzerinde Âdem’in (as) resmini andıran, beyaz tenli, yüzü güneş gibi parlayan bir insan resmini gösterir ve onun Hz. Yusuf olduğunu söyler. İmparator bundan sonra başka bir göz açıp, içinden siyah ipekli bir bez parçası çıkarır.
Üzerinde kalın baldırlı, uzun bacaklı, at üstünde bir insan resmi gösterir ve Süleyman b.Davud (Hz. Süleyman) olduğunu söyler. Heraklius son defa bir göz açar, içinden siyah ipek bir bez parçası çıkarır, üzerinde beyaz tenli, simsiyah sakallı, saçı gür, güzel gözlü ve güzel yüzlü, açık ve geniş alınlı elinde asa, sırtında yün kaftan bulunan bir genç insan resmi vardır. “Bunu tanıyor musunuz” diye sorar, “Hayır” denince, “Bu, İsa b. Meryem'dir” der.
İmparator, resimlerin sonuna gelince hizmetçiyi çağırarak çekmeceyi yerine kaldırtır. Müslüman elçiler bu resimlerin nereden geldiğini sorarlar, Heraklius ilginç bir cevap verir, “Âdem, çocuklarından gelecek peygamberleri göstermesini Rabbinden dilemişti, Tanrı da Âdem'e onların suretlerini (tariflerini) indirdi.
Bunlar, Âdem’in güneşin battığı yerdeki hazinesinde bulunuyordu. Zülkarneyn onu yerinden çıkarıp Danyal’a verdi. Danyal o suretlere (tariflere) göre, bu resimleri ipek bezler üzerine aynen yaptı. İşte bunlar, Danyal’ın çizdiği resimlerdir. Bunlar tevarüs (miras) yoluyla krallardan krallara geçe geçe bana kadar gelmiştir!”
MEKTUBU TOPKAPI SARAYI’NDA: Bundan sonra elçiler, vazifelerinden eli boş dönmemek için İmparator’u yine İslam’a davet ederlerse de Heraklius, saltanatından ayrılmanın zorluğundan bahsederek mazeret bildirir. Heraklius’un Müslüman elçilere karşı konuşması oldukça yumuşaktır. Ne İslam’ı ne de Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmediğine dair bir şey söylemediğini görüyoruz.
Hatta elçilere güzel, pahalı hediyeler verir. Az bir süre daha kaldıktan sonra elçiler izin ister ve ayrılırlar. ElçilerHz. Ebu Bekir’in yanına gelirler, gördüklerini, Heraklius’la konuşmalarını, gösterdiği yakınlığı bir bir anlatırlar.
Elçilerden bunları dinleyen Hz. Ebu Bekir ağlamaklı olur, gözleri yaşarır, sakinleşince, “Miskin (zavallı)! Allah- u Teala onun hakkında hayır dileseydi, muhakkak yapardı (Müslüman olurdu)” dedikten sonra, “Resulullah (as) bize haber verdi ki, “Onlar (Hıristiyanlar) ve Yahudiler, Muhammed’in (as) özelliklerini, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de bulmuşlardır.Allah-u Teala da, ‘Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları o ümmî nebî olan Resûle tâbi olanlardır.
O, kendilerine iyiliği emir ve onları kötülükten nehyediyor, onlara temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onlardan, ağır yüklerini, sırtlarında olan zincirleri indiriyor. İşte, ona iman edenler, onu tazim edenler, ona yardım edenler ve ona indirilmiş olan, yanında bulunan nura tâbi olanlar!
Onlar, selâmete erenlerin ta kendileridir!’ buyurmuştur” dediğini naklediyorlar. Ubâde b. Sâmit’in rivayeti burada bitiyor. Bu olayın anlatımı hadis kitaplarında geçiyor. Ama üzerinde çok durulmadan ve oldukça sıradan bir rivayet olarak aktarılıyor. Hz. Muhammed’in resminin var olması o günün Müslümanlarını heyecanlandırmıyor.
Bunu elçilerin anlattıklarını dinleyen Hz. Ebu Bekir’in tepkisinden de anlamak mümkün. Onlar daha çok Hz. Muhammed’in mesajına odaklanmışlar, Hz. Ebu Bekir’in de tek kaygısı var; Heraklius’un yapılan daveti kabul etmesi ve Müslüman olması. Böylece hem dünyasını, hemde İslaminancına göre ahiretini kurtarmış olacaktı.
Hz. Ebu Bekir’in, ondan önce de Hz. Muhammed’in Bizans imparatorlarına elçiler gönderdiği kesin. Hatta Hz. Muhammed’in göndermiş olduğu mektubun nüshasının bile nerede olduğu, ne şekilde durduğu, nasıl muhafaza edildiği biliniyor.
Bu davet mektuplarının bir kısmı da Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümünde sergileniyor. Ancak Ubâde b. Sâmit’in rivayetinde geçen resimlerin günümüze ulaştığına dair hiçbir bilgimiz yok.
Bizans elçilerin ziyaretinden sonra bir hayli sarsılmış, Konstantiniyye yani İstanbul Haçlılar tarafından istila edilmiş ve yağmalanmıştı. İstanbul’da bulunan çok önemli sanat eserlerinin, Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen pek çok eşyanın o sırada yağmalandığını biliyoruz.
Acaba Heraklius’un gösterdiği resimler de bu yağmada mı yok oldu?
Yoksa 1453’te Türklerin eliyle mi ortadan kaldırıldı? Ya da hiçbir şey olmadan günümüze kadar ulaştı mı?
Buna dair tek bir bilgi bile yok. Belki de var ama biz bilmiyoruz. Hz. Muhammed’in resmi de tıpkı peygamberliğini haber veren apokrif Barnaba İncili gibi tarihin sırları arasında yerini alıyor…