Kuruyemişler hem çok lezzetli birer atıştırmalık, hem de ciddi birer besin deposu. Kuruyemişlerin kanserden diyabete, beyin sağlığından cinsel güce kadar bir çok olumlu etkisi tezlere bile konu olmuş durumda. Ancak kuruyemiş alırken dikkat edilmeyen detaylardan birisi var; kuruyemişlerin kavrulmuş olması. Kuruyemişler genellikle daha uzun bir raf ömrüne sahip olması için kavrulur ve bazen de tuzlanırlar. Beslenme uzmanlarının ve doktorların bu konudaki tavsiyesi ise tamamen aksi yönde; yani kuruyemişlerin çiğ yenmesi yönünde. Peki neden? 1- Kuruyemişler çiğ halleri ile ciddi oranda doğal ve sağlıklı yap depoları. Kavruldukları, yani ısıya maruz kaldıkları takdirde bu yağların trans yağa dönüşme ihtimali var. Bu durum da sağlık açısından son derece riskli. 2- Fındık gibi bazı kuruyemişler kavruldukları takdirde ince kabukları da kaybolmakta. Bu kabuklar ise lif bakımından oldukça zenginler ve besin değerleri yüksek. 3- Kuruyemişlerin bir kısmı kavrulurken tuzlanmakta, bu da tansiyon gibi önemli sağlık sorunlarına bir davetiye demek. 4- Kavrulurken çok fazla ısıya maruz kalan kuruyemişler besin değerleri (protein, mineral, vitamin gibi) açısından çiğ hallerine göre oldukça değersizler. 5- Kavrulmuş kuruyemişler insanda normalden daha fazla tüketme isteği uyandırmakta. Kuruyemişlerin çok fazla tüketilmesi ise bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Peki bu kadar büyük farklar varken neden bir de kavrulma gibi ekstra bir zahmete giriliyor diye düşünüyor olabilirsiniz. Öncelikli amaç bu ürünlerin daha uzun bir raf ömrüne sahip olması, yani amaç ticari. İkinci bir neden ise çiğ kuruyemişlere daha rahat sızabilen bazı zararlı bakterilerin önüne geçebilmek, yani insani bir amaç. Ancak burada kullanıcı almış olduğu çiğ kuruyemişlerin saklanma koşullarını yeteri kadar iyi sağlarsa bir risk söz konusu değil. Bu yüzden hem çiğ olan kuruyemişi tercih etmekte, hem de gerektiği gibi saklayabilmekte yarar var.