Kimi hedefine kilitleniyor, kimi aşkı arıyor ama hepsi de, her şartta hayallerinin peşinden koşan kadınlar. Babalarından hem korkuyor, hem de ona müthiş bir hayranlık duyuyorlar.
"Bu bir kadın filmi mi yani?" diye soruyorum, şöyle cevap veriyor Erdoğan: "Kadınları anlatan bir hikaye ama yalnızca bir kadın filmi değil. Senaryo dünyasında kadınları edilgen yaparlar. Genellikle telefonda 'Hangi hastanede, nerede?' diye koşanlardır kadınlar. Edilgen olması beklenen karakterler, kendi yollarını buluyor. Bunlar üzerinden feodal toplumun, hayalleri olan çağın ötesinde bir adamın hikayesi de var." Acaba oyuncuları nasıl seçmiş?
Çok meraklı olduğu pin kodlarına mı bakmış? "Zaten onları eskiden beri tanıyorum, pin kodlarını biliyorum" diyor gülerek. Erdoğan; "Ben bir şiirde oynadım" diyen Songül Öden'e, filmden ilk kez 2014'te Altın Portakal'da bahsetmiş ancak o zaman hikayede kızlar, daha genç karakterler olarak yazıldığı için rolü Songül'e teklif etmemiş. Sonra hikaye kızların büyüdüğü zamanda geçince, Songül'ü aramış.
Farah ise 'Ekşi Elmalar'la, beş-altı yıl önce Demet Akbağ'ın doğum gününde, Yılmaz Erdoğan'ın ona hikayeyi tiyatro oyunu şeklinde okumasıyla tanışmış. Hatta o zamanlar Yılmaz Erdoğan, Akbağ'a "Ekşi Elmalar'ı tiyatro yapacağız" diye söz vermiş ama kısmet olmamış.
Farah, Erdoğan'ın Köyceğiz'deki çiftliğine ziyarete gittiğinde, senaryoyu okumuş. "N'olur sette olayım, asistanlık falan bi' şey yapayım" deyince, Erdoğan'dan "Madem sette olacaksın, o zaman oyna" cevabını almış. Sette asistanlık da yapmış tabii.
Anne rolündeki Devrim Yakut ise, Yılmaz Erdoğan'dan telefon aldığında senaryoyu okumadan "Evet" demiş. Filmin; söz edilmeyen kadınlardan, onların yaşamından, hayallerinden, gerçeklerinden bahsetmesine vurulmuş. "40 yaşından sonra kadın oyuncuların ölmesini istiyorlar. Kimse gerçek kadınların hikayesini anlatmak istemiyor" diye dert yanıyor Yakut.