Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Sanat" şiiri, Türk edebiyatında estetik anlayış ile toplumsal duyarlılığı bir araya getiren en önemli eserlerden biridir. Faruk Nafiz, sanatın halktan kopmaması gerektiğini savunarak, yerli ve milli bir sanat anlayışını öne çıkarır. Bu yönüyle şiir, hem dönemin sanat tartışmalarına ışık tutar hem de günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan derin bir anlam taşır. İşte Faruk Nafiz Çamlıbel'in Sanat şiiri sözleri, şiirin düz yazı hali ve anlam derinliği üzerine incelemesi…
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'muz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz
Senin dolaştığın bahçede çiçekler açmayabilir, ama bizim yaşadığımız topraklarda sayısız bahar gizlidir. İstersen, bizi kolumuzdan tutup kendi yoluna çekebilirsin. Ama unutma: dağlarda yürümeye alışkın ayaklar, düz ve pürüzsüz caddelerde incinir.
Sen bir mabedin kubbesinde ince bir mozaik ararken, bizim için basit bir sülüs hattı bile büyüleyicidir. Bir parça yeşil çini görmek bile içimizi coşturur. Sen çiçeklerle süslenmiş bir sahnede beyaz bir kelebeğin zarif dansını izlerken etkilenirsin; bizse kalbimizi yerinden oynatan, toprağa sertçe vuran ve güçlü bir zeybeğin diz vuruşunda hissederiz.
Fırtına gibi gürleyen bir orkestra sesi seni heyecanlandırır; bizse ıstırap çeken insanların acı dolu nefeslerinde en hüzünlü müziği buluruz. Sen yabancı bir şehirde bir kadın heykeline uzun uzun bakıp anlam çıkarırsın; bizse köyde çalışan bir köylünün eğilmeyen, güçlü belinde ruhumuzun en büyük zevkini hissederiz.
Bizim sanatımız başka bir şey değildir: karşımızda hâlâ yazılmamış bir destan gibi duran Anadolu'dur. Yolumuz, Türklerin izini sürmek ve onların kültürünü yaşatmaktır. Arkadaş, bu yolda biz kendi yolumuzu seçiyoruz; senin yolunla artık farklı yönlerdeyiz. Sana uğurlar olsun, yolun açık olsun.
Şiir, sembolik ve mecazi anlatımıyla duygusal yoğunluk yaratır. Kafiye ve ritmi sayesinde melodik bir akıcılığı vardır; okuyanı içine çeker, duygu dünyasında iz bırakır. Ancak bazı dizelerdeki mecazi ifadeler, anlamı doğrudan iletmekten uzak olabilir.
Düzyazı ise daha açık ve doğrudandır. Ritmik unsurlar yoktur, anlatım düzenlidir ve mesaj net bir şekilde aktarılır. Somut ve anlaşılır anlatımı sayesinde okuyucuya doğrudan ulaşır, fakat şiirin duygusal coşkusunu taşımaz.