Sayısız şiire dize olmuş İstanbul'dan bahsedeceksek şayet, Orhan Veli'ye şerh düşmesek olmaz. Kentin nevi şahsına münhasır semtlerinden olan Beykoz Yalıköy'deydim geçtiğimiz günlerde. Ahmet Mithat Efendi'nin yalısının yan tarafında bulunan bir çay bahçesinde, Veli'nin şiirlerini yazdığı yerde... "Ağlar çekiliyor dalyanlardan / Bir kadının suya değiyor ayakları" diyerek kaleme aldığı İstanbul'u Dinliyorum'u düşünürken, gürültü ve eylemlerle arkamda kalan kaos, "Şimdi olsa yazamazdı herhalde" diye düşündürtüyor bana. Ne şehir ama! Horatius, "Bilgi, iyi yazmanın kaynağıdır" der; ama bazen değinilecek fazlasıyla konu olduğunda, bilgiyi nasıl kaleme dökeceğini şaşırır insan. Anlatılması gereken hayli mühim şeyler vardır ki, birini mevzu etsen ötekisiz olmaz; öbürünü atlayıversen, diğeri küser. İstanbul da, bütün bu duyguları tek elde toplayabilen nadir bilge kahramanlardan biri. Nice edebi esere, araştırmaya, filme konu olmuş, dört imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul, sadece dünüyle değil bugünüyle de tüm dünyada oldukça meşhur. Barizdir ki bu şöhreti, taşıdığı tüm anlam ve sembollerle gelecekte de devam edecek; ancak geçen zamanda kültürel dokusu, mimarisi ve şehirleşme yöntemlerinin bu şöhreti nasıl etkileyeceği meçhul. Zira 'göç kenti' kimliğini gitgide pekiştiriyor olmasının, şehrin hayrına olmadığı açık. Kronik Kitap'tan çıkan 16. baskısıyla okura yeniden ulaşan İlber Ortaylı'nın İstanbul'dan Sayfalar'ı, şehrin hafızamızdaki yerini tazelemekle kalmıyor, aradan geçen zamanın 'ısrarlı değişmez'leriyle, değişen kentin çehresine de ışık tutuyor. Kitapta yer alan Başka İstanbul Yok isimli yazısıyla, tam da bu noktada haklı bir eleştiride bulunuyor Ortaylı: "Biz eski İstanbulluyuz diyenler, İstanbul'un nereye gittiğinden haberdar bile değiller."
KEŞİFTE SINIRI OLMAYAN ŞEHİR
İlber Ortaylı'nın İstanbul'la alakalı gazete ve dergilerde yayınlanan makalelerinden derlenen İstanbul'dan Sayfalar, geçmiş dönem İstanbul'unun ve İstanbulluların yaşamı hakkında altın değerinde bilgiler veriyor. "İstanbul, sayfaları çevirmekle bitmeyen bir kitap; seyrine doyum olmayan bir resimdir" diyerek başladığı sunuş yazısının benim için en dikkat çekici çıkarımı hiç kuşkusuz, Ortaylı'nın İstanbul'a 'göz nuru dökülmemiş bir bilim dalı' nazarıyla baktığı bölümdür. İlk defa yayınlanan son kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır?'da, "Sokaklarda yürümeden, çarşısına karışmadan bir şehri anlamak mümkün değildir" diyen İlber Hoca'yı bir kez daha 'konuştuğu gibi yaşayan adam' olarak sınıflandırıyorum. İstanbul'dan Sayfalar'ın 1984 yılındaki ilk baskısından bu yana geçen 35 sene, İlber Hoca'nın 'çevirmekle bitmeyen bir kitap' olarak gördüğü İstanbul'u keşfetme arzusunu hiç azaltmamış çünkü. Gezmeye ve görmeye havadan helikopterle bile devam ettiğini belirttiği yeni baskıdaki önsözünde, şehrin tahrip olan tarihi dokusundan dert yandığını anlamak mümkün, ki zaten Ortaylı, İstanbul'un başına gelenleri her fırsatta dile getiriyor.
Âsitâne, Deraliyye, Dârü'l-hilâfeti'laliyye, Dârü's-saâdet veya Dersaâdet, İslambol gibi pek çok isme sahip olan güzel İstanbul'da, Ortaylı'nın bu kitabıyla birlikte yüzyıllar arasında geçişler yapıyoruz adeta. Fener, Balat, Karagümrük, Sulukule, Beyoğlu, Nişantaşı, Üsküdar, Kadıköy ve daha pek çok semt, bir isim olarak gelip geçmiyor kitapta. Dirseğimden güç alarak, yumruk yaptığım elime yaslanıp dinliyormuşçasına kulak kesiliyorum İlber Hoca'nın anlattıklarına. Adı geçen bölgelerde yaşadığım irili ufaklı her hatıra, tarihin barındırdıklarıyla birlikte yeniden inşa oluyor hayâlimde. 15. yüzyılda ahşap mahalleleri silip götüren yangınlar mı dersiniz, 18. yüzyılda mimarimizde kendini göstermeye başlayan barok mu? Ölümü, onu geciktirip kaçarak değil; sıcak bir dostlukla kucaklayıp yanına alan eski toplumumuzun bazen geniş alanlarda, bazen mahalle aralarında kalan mescitlerin etrafındaki mezarlıklarla iç içe olması mı dersiniz, Evliya Çelebi'nin bile o dönemde "yedi bin adet" olarak bildirdiği dilenciler esnafının binbir çeşit laf cambazlıkları mı... İstanbul'un asalet beratı Kadıköy-Üsküdar tramvaylarından tutun da Şirket-i Hayriye vapurlarından Neveser'e kadar, şehri buram buram koklayacağımız bilgilerin toplandığı bu yazılar, kemik sızlatan cinsten...
İSTANBUL: DÜNYANIN KISA BİR ÖZETİ
İstanbul'dan Sayfalar'da farklı dönemlerin sosyal, kültürel ve siyasi yaşamından kesitler sunan İlber Ortaylı, derin tarih bilgisini kısa ve öz cümlelerle okura aktarırken, akıcı ve doyurucu üslubuyla algımızı açık tutmamıza da yardımcı oluyor. Okurken kimi zaman hüzünleniyor, kimi zaman tebessüm ediyoruz. Özellikle Beyoğlu'nun çok geçişkenli, çokkültürlü yapısına ait tespitleri "Gerçekten bunlar yaşandı mı?" dercesine hayrete düşürüyor. Beyoğlu'nda inşa edilen Venedik Sarayı'nın beş yıl içerisinde dört kez, dört farklı ülkenin elçisine ev sahipliği yapmasını dünya siyasi tarihinin kısa bir özeti olarak kabul edersek, İstanbul'un da dünyanın kısa bir özeti olarak varsaymamız mümkün.