Ayşegül Savaş'ın kaleme aldığı Beyaza Beyaz adının da çağrıştırdığı üzere saflığın vücut bulmuş hâli gibi adeta. Bir eleştiri yazısında Columbia Journal'dan Aziza Kasumov bu içten romanı matruşkaya benzetmiş ki bu Beyaza Beyaz romanı için tam da yerinde bir benzetme. Zira romanın baş karakteri "anlatıcı" da anlatıcının dinlediği isim olan Agnes de okuru tıpkı birer matruşka gibi kademe kademe içine çekiyor. Ne var ki matruşkada her bebeğin içinden küçük bir birebir kopyası çıkarken, Beyaza Beyaz'da her iki ana karakter de bizlere sıyrıldıkları her kabuğun altından bambaşka birer öykü vadediyor. Beyaza Beyaz, sanat tarihi araştırması için taşraya gelen bir genç akademisyenin hikâyesini anlatıyor. Öykünün 'ismini hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz' gizemli anlatıcısı, üzerine yüklenmiş türlü sorumluluklardan uzaklaşmak ve biraz da yalnız kalabilmek adına bir ev kiralıyor ve o evde evin yaşlı sahibesi Agnes ile karşılaşıyor. Roman da işte tam bu noktada hızlanıyor. Orta çağ ve rönesans dönemine dair 'çıplaklık ve örtünme felsefesi' üzerine çalışan bir ressam olan 'gizemli anlatıcı' bu gözlerden uzak evde bir yandan yalnızlığıyla yüzleşirken, diğer yandan Agnes'in çoğu hayal kırıklığı dolu öyküsünde deyim tam da yerinde kayboluyor. Gizemli anlatıcımız başlarda; anılarını, evliliğini, kırgınlıklarını, tutkularını ve pişmanlıklarını samimi bir dille anlatan Agnes'e karşı mesafeli durmayı denese de zamanla anlatılanlardan etkileniyor ve dahası uzmanlık alanı olan "bedenin, kimliğin, arzunun örtülüp açılması" gerçeği ile somut olarak yüzleşiyor. Romanın dikkat çeken bir diğer yanı ise tam da içinde bulunduğumuz sonbaharla son derece uygun olan atmosferi. Romana dışarıdan bakıldığında okuru tam bir sessizlik, derin boşluk ve koyu renkli bulutların kasveti karşılarken; içeri girildikçe karşımıza bu kez içten konuşmalar, samimi itiraflar çıkıyor. Romana dair daha fazlasını anlatmak 'tam bir duygu yoğunluğu' içeren kitabı okumaya hazırlananlara haksızlık olacaktır. En iyisi bu yazıya, yazarın kimliğine dair bir iki küçük ipucu ile son vermek. İstanbul doğumlu Ayşegül Savaş, çocukluk dahil hayatının büyük bölümünü Avrupa ve Amerika'da geçirmiş bir isim. İlgilisinin bildiği üzere eserlerini İngilizce kaleme alan Ayşegül Savaş'ın daha önce yayımladığı ve henüz Türkçeye çevrilmemiş 3 eseri daha var: Walking on the Ceiling (2019), The Anthropologist (2024) ve lohusalık dönemine ve mitlere dair bir deneme olan The Wilderness (2024). Beyaza Beyaz, Ayşegül Savaş'ın Türkçeye çevrilen ilk eseri. Orijinal baskısı 2021 yılında yapılan kitabı İngilizce aslından Türkçeye Yeşim Seber tercüme etmiş ve roman Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Çağdaş Dünya Edebiyatı Dizisi'nin 26'ncı eseri olarak kazandırılmış. Dünya çapında da büyük ses getiren ve eleştirmenlerden tam not alan eserin yankısı genelde 'zarafet' kelimesi ile özdeşleşiyor. Bu sürükleyici romanı okuma listesine alanlara şimdiden iyi okumalar dileklerimle.
MURAT GENER