ROBERT de Niro ve jürisi, Cannes 2011 ödülerini incelikle ayarlamışlar. Böylece yarışmanın en heyecan uyandıran filmi Hayat Ağacı Altın Palmiye'yi alırken, yine çok beğenilen iki film, bizim Bir Zamanlar Anadolu'da'mız ve Dardenne Kardeşler'in Bisikletli Çocuk'u Jüri Büyük Ödülü'nü paylaştılar. Çok da iyi oldu. Jüri Özel Ödülü'nün çok kişili ve bol diyaloglu Fransız filmi, çocuk tacizi konusunu deşen Polisse'e gitmesi de çok yadırganmayabilir. Yaşamsal bir konuyu işliyor çünkü... Ama olan Finli Aki Kaurismaki'ye oldu ve son güne dek çok gözde olan filmi Le Havre tümüyle unutuldu. Bu, filmin son derece ince mizahının jüriye ulaşmamasıyla açıklanabilir. En iyi yönetmen ödülünün sıradan bir modern kara-film denemesi olan Drive'ın genç yönetmeni Nicolas Winding Refn'e gitmesi tartışmalı. Ayni biçimde, İsrail filmi Dipnot'un senaryo ödülü de... Daha iyi adaylar vardı. Ama kadın oyuncuda Melancholia ile Kirsten Dunst'ın alması ve üstelik filmin Cannes'dan adeta kovulan yönetmeni Lars Von Trier'i anarak teşekkür etmesi, çok kadirşinas bir jest oldu. Erkek oyuncu olarak Artist adlı siyah-beyaz, sessiz ve çok şeker filmin oyuncusu Jean Dujardin'inm seçilmesi ise, Fransızlara bir jest sayılabilirdi. Çünkü o, ülkesinde çok popüler. En ilginci ise Ceylan'ın ödülünü Emir Kusturica'nın elinden alması oldu. Hani şu, aylar önce Türkiye'den kovulup kaçırtılan ünlü Bosnalı yönetmen... Böylece sanatın evrensel gücü ve sanatçıların doğal ittifakı bir kez daha kanıtlandı. O olayda aynen düşünüp yazdığımız gibi...