Bir kâğıt öğütücüden geçmiş gibi görünen bir ceket ya da tişört giymenin ilk bakışta pek de matah bir yanı yoktur. Ancak Joie Reinstein için ilk olarak iki yıl önce bir Rodarte defilesinde gördüğü bu yırtık pırtık görünüm, şıklığın zirvesini temsil ediyor. Reinstein, "Koleksiyon, üzerinde delikler olan çılgın kıyafetleri içeriyordu. Podyumdaki diğer her şeyden çok daha farklı görünüyordu" diye hatırlıyor defileyi. Bu senenin başında Reinstein ve New York'ta bulunan Parsons the New School for Design'daki bir moda tarihi dersinden sınıf arkadaşları, modanın bir sonraki sınırını tahmin etmek için bu temaya başvurdu. Görevleri, tasarımın geleceğini şekillendirebilecek kalıcı bir güce sahip bir makro trend bulmaktı. Sınıftaki 25 öğrenciden biri olan Geetanjali Rastogi, "'Yeni ufuk nasıl görünüyor?' diye sormaya çalışıyorduk" diyor. Bulguları sınıfta gösterildi ve fashiontheory. org adlı sitede yayınlandı. Elm Sokağı Kabusu'ndan Freddy Krueger'ın çalışması gibi görünen kot pantolon, tayt, gömlek ve hatta ayakkabıların, huzur bozucu bir görünüme sahip bir fenomenin öğeleri olduğunu fark ettiler. Sınıfın incelediği çok sayıda trendden biri olan yırtık elbiselerin bir çeşit isyan anlamına gelebileceğini keşfettiler. Sarah Cassar isimli öğrencinin dediği gibi, "Anneniz bu kıyafetleri giymenizi istemezdi". Bu isyankâr tutuma rağmen, tarihi İngiliz Kralı 8'inci Henry'e dayanan yırtık giysi trendi aynı zamanda ince bir zevk ve lüksün ifadesi olabilir. Bu eğilimin Christophe Decarnin'in hoşuna gittiği kesin. Kral Henry'nin giysilerindeki yırtıklar, içine giydiği sırmalı kumaşı gösteriyordu. Decarnin'in Balmain'de sergilediği İlkbahar koleksiyonunda ise eski görünüşlü subay parkalarındaki yırtıkların altında görünen altın yaldızlı örmelerdi. Öğrencilerin araştırmalarına göre bu yırtık giysi modası çalkantılı dönemlerde ortaya çıkıyor. İlk defa 1970'lerdeki punk akımıyla ön plana çıkan bu moda, yırtık elbiselerin çengelli iğnelerle birbirine tutturulması şeklinde belirdi. Öğrencilerden biri olan Katie Fleming'e göre bugünün yırtık kot pantolonları, yıpranmış gömlekleri ve kaçık çorapları mecaz anlamda bozulan toplumsal dengeyi ifade ediyor. Fleming, bu eğilimin modayı aşarak, değişen zamanları ve kişilerin karakterini ifade ettiğini belirtiyor. Sınıf arkadaşı Christine Kim, kıyafet kesmenin yıpranmış kişilikleri çıkarıp atmaya yönelik kasıtlı bir hareketi temsil ettiğini söylüyor. "İnsanlar işlerini kaybediyor. Eski alışkanlıklarından vazgeçiyor ve dolayısıyla da keşfetmedikleri bölgelere açılıyor" diyor. Fleming, "Serbest kalmaya, kimliklerini parçalamaya ve yeni kimlikler aramaya çalışıyorlar" diye lafa karıştı. Kesilmiş veya jiletle doğranmış kıyafetler, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başındaki grunge müziği ve modasını oluşturan aynı huzursuzluk halini temsil ediyor. Reinstein, bugün petrol sızıntıları ve volkanik patlamalarla şekillenen bir dönemde, kıyafet kesmenin kendi bakış açımıza göre "dünyamızı kontrol etme ve onu yeniden şekillendirme" isteğinden kaynaklandığını söylüyor.