Günlerimin her biri birbirinden o kadar farklı geçiyor ki sıradan bir günümü anlatmam imkansız. Bazı günler uyanıyorum, çayımı içip kahvaltımı yapıp çoraplarımı giydikten sonra piyanonun başına oturup beste yapıyorum. Bunlar en sevdiğim günler, ama her zaman olmuyor. O yüzden size burada İstanbul'da geçirdiğim bir günümü anlatacağım: Gradiva adlı İstanbul'daki yeni Nublu'nun yukarısındaki otelde uyanıyorum. İstanbul'da henüz bir evim olmadığından otelde kalıyorum. Sonra Bank Cafe'de harika bir kahvaltı yapıyorum. Kahvaltıdan sonra Nublu'ya iniyorum, Fender Rhodes'umun (vintage bir elektrik piyano) başına oturup beste yapmaya başlıyorum. 45 dakika sonra THY ile toplantıya giriyorum, çünkü onlara daha geniş bir Türkçe caz seçkisi yapmamız gerektiğini söylemiştim. Onların Türkçe pop bölümü dopdolu, sanırım Türkiye'de pop çok seviliyor. Türk kültürü nasıl olup da Türk pop kültürüne dönüştü, hiç fikrim yok. THY uçuşlarında çoğunlukla pop dinlenmesi sorun değil, ama Türk TV ve radyolarının delicesine sadece pop müzik çalmaları üzücü bence. Belki birinin bununla ilgili bir açıklaması vardır. Çünkü bu neredeyse bir kriz; sadece belli bir yerde değil, tüm dünyada görülüyor. Büyük bir sorun bana göre.
KONTRAPLAK'TA PLAK KUTUM VAR
Gelelim güne... THY yetkileriyle yaptığımız buluşma iyi geçti. "Haydi bunu yapalım," dedim. Onlar da katıldılar. Şimdi göreceğiz neler yapacağımızı. Buluşmadan sonra iki büyük çanta dolusu plağı, Cihangir'de arkadaşlarımın plak dükkanı olan Kontraplak'a götürdüm. Orada kendime ait bir plak kutum var, Nublu'nun plaklarını satıyorum, ama New York'tan aldığım plakları da satmak için götürdüm. İnsanlara o kadar plağı dünyanın bir ucundan bir ucuna taşımam saçma gelebilir, ama nedense hoşuma gidiyor. Plakları paylaşmak güzel bence. Kısacası Nublu plaklarını ve diğerlerini burada bulabilirsiniz. Daha sonra Tünel'de hamburgerci açacak olan arkadaşım İzzet'i ziyarete gidiyorum. Şişhane'den yukarı çıkarken Asmalımescit'in girişinde, Helvetia ve House Cafe'nin olduğu cadde üzerindeki bir ara sokakta... İzzet dükkanını yeni açıyor, sanırım bir haftaya açılacak, harika görünüyor. Çok güzel bir iç tasarım yaptı. Dövme sanatçıları da duvarlar ve yerler için çizimler yaptı. İzzet'le birlikte lamba bakmaya gittik. Sanırım İzzet'in dükkanındaki hamburgerler, İstanbul'un en iyisi olacak. İsminin ne olacağı hâlâ belli değil; Izzy Burger ya da Easy Burger (kolay burger) olacakmış. Oradan Babylon'un ofisine gittim, arkadaşlarım Ahmet ve Cem'le sohbet ettim. Sevgili arkadaşımız Butch Morris'in sağlık durumunun iyi olmadığını konuştuk. Şu anda hastanede ve hepimiz onun durumuna çok üzülüyoruz, çünkü o bizim için çok önemli. Bizim için müzikal anlamda gerçek bir ilham kaynağı. Yakında iyileşeceğini umuyoruz. Daha sonra Tünel'deki Lale Plak'ın sahibi olan arkadaşım Hakan'ın yanına gittim. Istanbul Sessions'tan çıkan
Night Rider CD'm onda var mı diye, kontrol ettim. Vardı, sevindim. Nublu'dan birkaç CD'yi de satıyormuş, ben de ona dj Barış K'nın işlerinden bir kısmını getirdim. New York ve Avrupa'da Nublu Records'tan yayınladığımız, Barış K'nın 1970'lerden Türkçe parçalara yaptığı müthiş kayıtlarını topladığımız
İstanbul 70 CD'lerinden ve 45'lik plaklarından bıraktım ve Karaköy'den aşağıya yürüdüm. Nublu'da o geceki Istanbul Sessions konseri için ses kontrolleri yaptık. Bank Cafe'de biraz takıldık, sonra da kızkardeşimle Münferit'te yemeğe gittik. Ferit çok sevdiğim bir arkadaşım ve harika yemekler yapıyor. Ardından Babylon'da Kings of Convenience ve 123'ü dinlemeye gittim. 123'ün solisti Dilara, Nublu İstanbul'da da çalışıyor. Oradan Otto'ya gittim ve orada çalışan arkadaşlarımla sohbet ettim. Sonra da çalmak için Nublu'ya döndüm. Ve çalmaya başladık. Bizi Mini Müzikhol'ün arkasındaki isim Minas'ın harika dj seti takip etti. Nublu İstanbul'da her zaman iki konser arasında mutlaka önce ve sonra dj seti olacak. Nublu, New York'ta da böyle.
SABAHA KARŞI BOL DOMATESLİ KAŞARLI TOST
Sabah 03.00'e kadar çaldık ve acıktık. Küçük Otto'da birkaç arkadaşımı görmeye gittim, hâlâ açıktı. Biraz kaldıktan sonra Taksim Meydanı'na yürüdüm. Portakal suyu içtim ve bol domatesli kaşarlı tost yedim. Sonra da uyumak için taksiye atlayıp Karaköy'e gittim. İşte bugün böyle geçti. Ama her günüm başka. Birkaç gün içinde New York'a döneceğim. Sonra Brezilya'ya gideceğim ve İstanbul'da yaptıklarımın benzerini orada yapacağım. Sonra tekrar İstanbul'a döneceğim.