Pazartesi günü atv ekranlarında seyirci ile buluşacak olan Canevim dizisinin başrol oyuncusu Biran Damla Yılmaz gencecik, mesleğine aşkla bağlı bir isim. Dizinin yayınlanmasına günler kalınca heyecanı artan güzel oyuncu "Canevim'in senaryosu hayatın içinden ve doğal" diyor ve ekliyor: "Dizi severler ekran başına! İnsan ruhunun hassas noktalarına dokunacak müthiş bir dizi geliyor..."
- Canevim çekimleri nasıl gidiyor? Sete alışabildiniz mi?
- Çok güzel gidiyor. Çok güzel bir enerjiye sahibiz ekip olarak. Yönetmenimizden yapımcımıza, tüm set çalışanları ile uyumlu bir şekilde dizimizin ekranın en iyilerden olması için çalışıyoruz. Çok profesyonel bir ekibimiz var. Tabii ki; seyircinin beğenisi bizim için çok önemli. Kararı bizimle buluşunca verecekler.
- Dizideki karakterinizden bahseder misiniz?
- Ceylan karakterini oynuyorum. Yaşam onu çok erken olgunlaştırmış. Dolayısıyla genç kızlığın havailiğini yaşayan tiplerden değil. Daha çok "ailecek mutlu, huzurlu olalım" kafasında bir kız. Ailesine kol kanat geren, ilk önceliği ailesi olan biri. Kardeşi Ayşe karakterine ise daha hassas. Onlar için çalışıp çabalıyor. Çok güçlü, özgüveni yerinde olan bir kız.
HAYATIN İÇİNDEN BİR HİKAYE
- Bir de âşık bildiğimiz kadarıyla...
- (Gülüyor) Evet, bir de âşık. Çok âşık Ömer'e... Ömer'le birlikte güzel bir yuva kurmak istiyor. Çocukları olsun diye hayal kuruyor. Kendi evinde, ailesinde gördüğü mutluluğu Ömer'le yaşamak en büyük hayali. Hep bir arada olan bir aile, sağlam bir yuva hayali kuruyor. Ceylan'ın ailesi birbirine çok sıkı bağlı, ne zorluk olursa olsun kenetlenmiş bir aile. Dolayısıyla Ceylan'ın hayalinde de ailesi gibi bir evlilik yapmak var.
- Seyirci Canevim dizisi neden izlemeli sizce?
Bir sürü sebep var izlenmeleri için. Yok yok... Şimdiden söyleyeyim. Ben kendim hikayeyi bildiğim halde, yeni bölüm senaryoları geldiğinde sahne arasında kaçarak, okumaya çalışıyorum. Merak ettiğim için. Bir de bunları çekilince düşünün... Sadece aşk ve romantizm eksenli değil, gerçek hikayelere dayanan, hayatın içinden bir senaryo. İnsanların en hassas noktalarına dokunacak bir dizi olacak. Onun için herkes izlesin dizimizi.
- Yayın günü yaklaşıyor. Pazartesi seyirci ile buluşacaksınız, neler hissediyorsunuz?
- Çok heyecanlıyım. Seyircinin tepkisini çok merak ediyorum. Teaser ve fragmanlarımız hayli beğenildi ve dikkat çekti şimdiden. İzleyici de merak ediyor ve yoğun ilgi gösteriyor. Tepkiler gayet iyi şimdilik. Ama yayından sonra seyircinin yorumunun ne olacağını, onlara ne hissettireceğini hep birlikte göreceğiz.
- Son yıllarda yine aile dizilerine yöneldi seyirci... Köklere dönüş var. Siz ne dersiniz bu konuda?
Benim bir önceki dizimde de aynı şey geçerliydi şimdi de öyle. Genellikle senaryoyu okurken şuna bakıyorum: Bizi izleyenlere, halkımıza ne katacak? Onların istediğini biz karşılayabilecek miyiz? Yeri geliyor insanlar sadece deşarj olmak için bile dram izliyor. Dolayısıyla onlar bizlere ulaşmak isterken, biz de onlara dokunalım. Amacımız bu. Bu da gerçekçi bir senaryoyla, insanların içinden çıkan bir hikayeyle oluyor. İşin hakkını o zaman vermiş oluyoruz. Bunu da insanlardan gözlerinin içine baktığımızda gördüğümüz enerjiden anlayabiliyoruz. Önemli olan seyircinin bir yanına dokunabilmek, onun hayatına girebilmek. Seyirci doğallık istiyor artık. Ben günlük hayatımda da makyaj sevmem. Karakterimin de doğal olması için o kadar sade bir makyaj yapılıyor ki, bu karakteri daha gerçekçi kılıyor. Karakterin saçından kıyafetine, doğallığı çok önemli.
- Senaryoları okurken kendinize yakın bir karakteri mi tercih edersiniz, yoksa farklı bir tercih mi yaparsınız?
- Ne çok yakın ne çok uzak. Şimdi 'arada' bir cevap veriyorum gibi olacak ama öyle. Ben karakterin o sahnede ne hissettiğini hissedebiliyorsam, senaryoyu okurken içine girebiliyorsam ve içim kıpır kıpır oluyorsa o rolü alırım. "Ceylan sana çok mu benziyor?" derseniz, benzediği yönler var tabii. Ama sonuçta ikimiz ayrı karakterleriz... Önemli olan rolün içine girip, onu yaşayabilecek miyim? Ben buna bakıyorum.
- Hedefleriniz nelerdir?
- Çok erken yaşta çalışmaya başladım. 15 yaşımdan beri çalışıyorum. Hedefim sinema filmleri tabii ki... Hayatımı öyle kazanmak ve öyle yaşamak. Gezmek, görmek istiyorum çünkü onlar da bizi besleyen şeyler. Kesinlikle bu sektörde olacağım, ben artık bu lezzeti tattım, kopamam. Oyunculuk ve hayatı dolu dolu yaşamak hayalim. 22 yaşındayım. Kendimi oyunculukta bir kalıba sokmadım. Sete geliyorum ve enerjimi serbest bırakıyorum.
RESİM YAPMAK BENİM İÇİN TERAPİ
- Birlikte oynamak istediğiniz bir oyuncu var mı?
- Işıl Yücesoy, tanıştım kendisiyle çok tatlı biri. Küçüklüğümden beri çok beğenirim oyunculuğunu.
- Çekimlerin dışında neler yaparsınız?
Hayvanları çok seviyorum. İki köpeğim var. Arkadaşlarımla doğa ile iç içe geziler yapıyoruz. Evde olduğumda genelde resim yapıyorum. Resim yapmak benim için terapi. Sergi yapmayı düşünmüyorum, yaptığım resimlerin hepsi bana özel.
- En hassas noktanız nedir?
- Hayvanlar konusunda çok hassasım. Onlara yapılan kabalığa, canlı yerine konulmamalarına çok içerlerim ve sinirlenirim. Bir gün, bir adam arkadaşımın köpeğini, kendisine baksın diye ayağıyla dürtmüştü. Dönüp kendisine "Ben seni ayağımla dürtsem memnun olur musun?" demiştim.
POZİTİFİM AMA SİNİRLİYİM!
- Peki senaryoyu çok beğendiniz, hikaye sizi çok cezbetti ancak oynayacağınız rol arkadaşınızla enerjiniz tutmadı... Yine de o karakteri oynamak ister misiniz?
- Bu beni etkilemez. Elektriğim tutmuyor diyerek rol geri çevrilemez. Bana "Nasıl bir jön istersiniz?" dediler. Benim böyle sorulara vereceğim cevap net: Güzel anlaşabileceğim, güzel paslaşabileceğim biri olsun...
- Genelde hayatta da böyle pozitif bir insan mısınız?
Pozitif bakmaya çalışıyorum.
- Peki, sizi ne sinirlendirir?
- Sinirliyim aslında. Çoğunlukla insanların üsluplarına, haksızlıklara, kadınlara karşı davranışlara sinirlenirim. Genel olarak çok yükselmem tabi ki; ama tepkimi anında gösteririm. Kavgacı bir insan değilim, hatta kaçarım o durumdan. Tartışma beni kötü etkileyen bir enerji. Dolayısıyla konuşarak başka bir çözüm bulmaya çalışırım.
HİÇBİR ZAMAN RUTİN BİR İŞ İSTEMEDİM
- Herkes dizi çekim saatlerinden yakınıyor. Sizin için yorucu mu yoksa sette kendi ortamınızı yaratır mısınız?
- Eğer sette ağlama, kendimi yerden yere atma sahnem varsa o gün sete çok severek geliyorum. Çünkü çok hoşuma gidiyor, beni de o sahneler deşarj ediyor. Onun dışında yorulduğunuz zaman oluyor ama ikinci sahneyi çektikten sonra kesinlikle ben sette olmalıyım diyorum. "Benim kesinlikle bu işi yapmam lazım" diyorum. Başka bir iş yapamam. Kendimi hiç başka bir işte düşünmedim. Ben 12 yaşındayken, annemin karşısına geçip oyuncu olacağımı söylemiştim. "Benden sakın masa başı, sabit mesaisi olan bir iş bekleme" demiştim. Ofiste masa başında çalışan bir insan olamazdım. Burada çok rahatım set benim alanım gibi. O yüzden gayet mutluyum.
- Anneniz ne diyor şimdi size?
- O artık karışmıyor ilk başka vazgeçeceğimi düşünmüştü. Artık benim seve seve sete gittiğimi görünce mutlu oluyor.