Dr. Naoki Kayyim Yamamoto 12 yıl önce İslam'ı seçti... Dört yıl önce Japonya'dan gelerek, Müslüman kimliğini daha rahat yaşayacağına karar verdiği İstanbul'a yerleşti. Japonya'da üniversite ve yüksek lisans eğitimini Hıristiyan teolojisi üzerine aldı. Şu anda İstanbul'da İbn Haldun Üniversitesi'nde Sakura Japonya Araştırmaları Müdürü, aynı zamanda Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Doktorası da tasavvuf ve İslam medeniyeti üzerine... Osmanlı'da tasavvuf ve Asya medeniyetinde İslam tarihi ve düşüncesi üzerine ders de veren genç akademisyen Türkiye ve Japonya arasında manevi bir köprü kurmak istiyor. Bu bağın ilk düğümünü de iki yıl eğitimini aldığı Japon çay seremonisi ile atan Yamamoto, birçok farklı mekanda yeşil çay matcha ikram ediyor. Bu kültürü anlatıyor.
Bugüne kadar çalıştığı okullarda ve davet edildiği her yerde Japon çay seremonisini tanıtmayı amaçlayan Japon akademisyeni, bu kültürü yakından tanımak için kendi evime davet ettim. Ve bu geleneği bizim evimizde uyguladık... Yamamoto bu geleneği öğrenmek için işin ustalarından iki sene ders almış... Ve bu gelenekte çok önemli olan bir çay ustası olmuş. Şimdi kendisinden öğrendiklerimizi aktaralım.
Japonların ünlü yeşil çayının hazırlanmasından içilmesine kadar birçok estetik kural barındıran seremonisinde, davetlilerin usullerin dışına çıkmayarak verilmek istenen mesajları tam anlamıyla hissetmesi önem taşıyor.
Kökeni 500 sene öncesi ve Zen Budizmi'ne dayanan Japon çay seremonisi yani sadou, Japonya'da sadece çay içmek ile kalmayıp bir sanat haline gelmiş. Tıpkı Türklerde olduğu gibi Japonlarda da Japon çayı içmek bir kültür ve bir keyif sembolü.
ÇAYA GİDEN YOL
Japonya'da çay seremonisi, 'sadou' ya da 'chadou' ismiyle bilinir. Yüzyıllar öncesinden gelen bu isim, çay ve yol kelimelerinden oluşarak "çaya giden yol" anlamını taşır. sadou adı verilen bu Japon çay töreni, 'chasitsu' ismindeki çay odalarında gerçekleşir. Önceleri, yerleşim yerlerinden uzakta, yeşilliklerin içinde ve oldukça sakin bir ortama inşa edilen bu küçük çay evleri bugün hâlâ saray bahçelerinde ve milli parklarda ziyarete açık durumda.
SADELİK VE ARINMA
Oldukça ince detayları bulunan ve yoğun şekilde sadeliğe dayanan bir sanat olan sadou'ya göre hem çayı sunan kişinin hem de çayı içmek üzere misafir olarak gelen kişinin bilmesini ve uymasını gerektiren bazı kurallar yer alır. Kasenin tutuşundan çayın karıştırılmasına, çay koyma aşamasından peçetenin kullanılışına kadar neredeyse her hareketin bir tür adap kuralları içerisinde gerçekleştirilmesini zorunlu kılan özel bir felsefe anlayışı bulunuyor.
Bu nedenle çay seremonisinin en ideal biçimde gerçekleştirilebilmesi için yıllar boyunca sıkı bir eğitim almak ve çeşitli pratiklerle deneyim kazanmak gerekir. Japonya'da direkt olarak sadou sanatı üzerine yoğun eğitim veren okullar da var. Bugün bu okulların pek çoğu kural olarak üstat kabul edilen Sen No Rikyu kurallarını esas alır. Ayrıca tüm eğitimlerde Japon kültürü ön planda tutulur ve Çin kültüründen mümkün olduğunda uzaklaşmak amaçlanır. Bunun yanı sıra Japonya'da bu çay töreninin iyi bir şekilde öğrenilmesi bir genç kız tarafından yapılması gereken en değerli geleneklerden bir tanesidir.
SAYGI ÖNEMLİ
Seremoni aslında çay evine girildiği anda başlar. Bu yüzden konukların 'nijiriiguchi' ismi verilen kapıdan saygıyı göstermek adına eğilerek girmesi gerekir. Bir hayli küçük olan bu kapının, özellikle alçak gönüllülüğü hatırlatması hedeflenir. Bu çay odaları, tüm konukların dünyevi meselelerinden uzaklaştığı, hem maddi hem de manevi her türlü konuyu kapının dışında bıraktığı bir mekan olarak kabul edilir. Dolayısıyla kadınların ziynet eşyası, erkeklerin ise silah ile odaya girmesi yasaktır. Yani bu odalarda insanlar dünya zenginliklerinden arınıp tam anlamıyla tevazuya bürünürler.
Benzer nedenlerle çay evleri, eşyalar ve dekoratif objeler bakımından da bir hayli sadedir. Bu sadeliğin seremoniyi gerçekleştireceği kişiye de yansıması için seremoninin öncesinde kişinin arınması ve bütünüyle konsantre olması gerekir.
ÜST DÜZEY BİR İNCELİK
Her aşamada konuğun doğaya bir adım daha yaklaşması ve çeşitli değerlerin farkına varması esas alınır. Bunların yanı sıra çay seremonisinde ev sahibi ile konuk arasındaki ilişki, bu iki kişinin birbirlerini son görüşleri olacakmış gibi hürmet ve özen içerisinde gerçekleşir. Dolayısıyla her iki taraf açısından da incelik en üst düzeyde sağlanır.
Seremoni sürecinde genellikle kama ismi verilen çaydanlıklar, chasen ismi verilen ve çay karıştırmaya yarayan bambu fırçalar, chawan ismi verilen ve çayın sunulduğu kaseler, chakin ismi verilen peçeteler kullanılır. Konuklara ikram edilen çay ise bölgenin en taze yapraklarının öğütülmesi ile yapılan yeşil çay olur. Bunların yanı sıra çay seremonisi boyunca kaiseki ismi verilen hamur işi ürünler ile sake ve higashi ismi verilen şekerlemelerin servisi de yapılır.
BU GELENEK TASAVVUFA ÇOK BENZİYOR
Toz halindeki matcha çayının muhafaza edildiği 'natsume' isimli kabı usulca açan Yamamoto, çayı kaşıkla kaseye koyuyor ve üzerine bir miktar sıcak su ekleniyor. Karışım 'chasen' adındaki çırpıcıyla karıştırılıyor. Az miktarda suyla hazırlanan, bol köpüklü yeşil çay nihayet hazır fakat içmeden bir ritüel daha bulunuyor. Kase sağdan sola üç kez çevriliyor. Çay ustası bu işlemi şöyle anlamlandırıyor:
"Çay kasesi, insanın vesilesiyle içine yeşil çay aldı. Çay kasesi kapitalist değil, sadece kendisi için almak istemiyor. Diğerleriyle de bereketi paylaşmak istiyor. Kaseyi çevirmenin anlamı onlarla bereketi paylamak istediğini göstermek. Kase, semazen gibi, Allah'tan gelen bereketi diğerleriyle paylaşıyor."
Çay kasesinin belirli kurallarla tutulması önemli. Yanlardan ve tabanından tutulan kasedeki matcha hafifçe yudumlanıyor. Seremoni yaklaşık 40 dakika sürüyor ve çayın ne kadar lezzetli olduğu son yudumlar höpürdeterek içilerek ev sahibine gösteriliyor. Yamamoto son olarak "Çay seremonisi ve İslam tasavvufu arasında çok büyük benzerlikler var. Her ikisi de aslında nefisle savaşıyor ve sabrı öğretiyor. Kamil insan olma yolunda kişiye yardımcı oluyor" diyor.
BU MANEVİ BİR EĞİTİMDİR
Japon yeşil çayı matcha'nın içilmesinden önce misafirlere tatlı veriliyor. Tatlı ikramı ritüelin önemli kısımlarından biri. Tatlının ardından çaya bir adım daha yaklaşılıyor. Çayın tadını hafifletip ağızda bir denge sağlayan tatlı, dünyanın mutluluğunu, çayın acımsı tadının ise dünyanın zorluğunu temsil ettiği söyleniyor. Yamamoto, seremonide amacın sadece çay ikram etmek olmadığını, "Çay seremonisi yaparken manevi eğitim de alıyoruz. Çünkü çay seremonisi yaparken çok yavaş hareket etmek lazımdır. Bununla da acele etmeme, sabırlı olmak, karşı taraftaki insana saygı göstermenin manevi kıymetini öğrenebiliriz. Aynı zamanda çay seremonisinde her mevsime has olan çay aletleri kullanıyoruz. Bunu yaparak doğaya karşı da saygı gösterebiliriz" sözleriyle ifade ediyor.
VE SEREMONİ ADIM ADIM BAŞLIYOR...
Yamamoto, çay seremonisine uygun, gösterişsiz ve sade bir kıyafet giyerek yanımıza geliyor. Bana da bir adet kimono getirmiş. Ben de onu giyiyorum. Yamamoto'nun karşısına geçerek matcha çayın yapımını yakından izliyoruz.
Yamamoto, çay setini ve temizleme araçlarını yavaşça çıkarıyor. Süreç hep yavaş ve özenli bir şekilde ilerliyor. Ağır hareketin sabrı öğrettiğine ve çaya sanatsal bir anlam kazandırdığına inanılıyor. "Çay Seremonisi 700 yıl önce başlıyor. Şimdiye kadar devam eden en eski sanatlardan birisi. Çay seremonisinin Japoncası 'Sadou'. 'Sa' çay demek, 'dou' yön demek. Yani 'çay yönü', 'çay tarikatı' demek. Çay, hizmet vesilesiyle kendini geliştirme, hakikati bulma, manevi pratiktir, eğitimdir" sözleriyle kısa bir ön bilgi veriyor
Burada aslında bir öğrenci-hoca ilişkisi var. Yamamoto "Sadece öğrenci hocaya karşı değil, hoca da öğrenciye şükretmeli. Çünkü öğrenci olmazsa hoca da olmuyor." sözleriyle tarafların birbirine ihtiyacını açıklıyor. Verilen bu ön bilgilerin ardından çay setinin temizliği başlıyor. Fincan yerine kullanılacak kaseler temizlemeden önce mendile belirli bir şekil veriliyor. İşaret parmağıyla mendil yavaşça katlanıyor. Araçlar estetik kurallar çerçevesinde temizleniyor. Yamamoto, çay aletinin de bir ruhunun olduğunu ifade ederek, şunları anlatıyor: "Çay seti de Allah'a şükretmek istiyor, ibadet etmek istiyor. İbadet etmeden önce abdest almak lazım. Kendisi hareket etmiyor. İnsan, mendili kullanarak çay kasesini temizleyecek. Kaşık, kase, fırça hepsi temizlendikten sonra Allah'a şükredecekler. Çay aleti, büyük alemin temsili. İnsan, küçük alemin temsili. Büyük alem ve küçük alem birbirine yardım edecek. Çay aleti olmadığı halde, insan çay seremonisi yapamaz, insan olmadığı halde çay aleti de abdest alamıyor, Allah'a karşı şükredemiyor."
MÜSLÜMAN OLDUM ÇÜNKÜ İSLAM UMUT DİNİ
"Hıristiyan teolojisi üzerine eğitim aldım üniversitede. İnsan dinleri derinlemesine araştırınca aslında İslam'ın bütün dinlerin özü ve son din olduğunu anlıyor zaten. Elime tasavvuf kültürüyle ilgili bir kitap geçti üniversitede beni İslam'a tasavvuf kültürü çekti diyebilirim. İslam ve Kuran-ı Kerim bir yaşama, bir hayat kılavuzu. İnsan onun kılavuzluğunda yaşarsa hayatta huzur buluyor. Hayatta savrulmuyor. Japonya'da her yıl binlerce insan intihar ederek hayatına son veriyor mesela... Müslümanlarda o kadar seyrektir ki bu durum. Çünkü biz "Allah'tan ümit kesilmez" deriz ve her zaman ümit ederiz. İslam umut dinidir."