İstanbul'da yaşamak, İstanbul'da üniversite okumak, İstanbul'da bir hayat kurmak dünyada pek çok insanın hayali... Ama bir de hayalini gerçekleştirdikten sonra ondan vazgeçip yeni bir hayalin peşine düşenler var. İşte Mine Nur Şen bu isimlerden biri... Bu sene bitmeden Yıldız isimli tek kişilik oyunuyla üç ödülü heybesine koydu bile. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri'nde "Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı", Direklerarası Tiyatro Ödülleri'nde "Tek Kişilik Performans" ve Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri'nde ise "Tek Kişilik Performans Dalında Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu" ödüllerine layık görülen Mine Nur Şen ile Moda'da buluşup göçmeyi, vazgeçmeyi ve hayallerini konuştuk.
Oyunuzdan hareketle sorayım, mutlu insanlar nerede yaşar?
Bizim oyunun izleyiciye yönelttiği farklı farklı sorular var, onlardan biri bu... Bilmiyorum (gülüyor) bunun bir cevabı var mı, ondan da emin değilim. Bence zaman zaman mutlu hissettiğimiz yerler oluyor hayatta ama sabit bir yer değil bu. Seni mutlu eden şeyler bile sabit kalmazken mutlu eden yer burası demen de pek mümkün değil bence. Esas olan mutluluk değil çünkü benim için. Mutluluk geçici bir his.
Büyüdüğünüz Samsun'dan, okumak için İstanbul'a okumaya gelişiniz ya da kaçışınız da böyle miydi?
Kaçmak değil bir arayıştı benimki. Türkiye'de 'yuvadan uçmak' tabiri çok popüler. Hatta birçok hikaye de 'yuvadan uçan kuş' özgürleşir noktasında finalize oluyor. Sonrasında ne olduğuyla ilgilenmiyoruz. Ama bence yuvadan uçmak hiç kolay değil. Özgürlük hissinin yanında yalnızlık hissini de beraber getirmesi muhtemel. Kendinle karşılaşıyorsun en temelde. Benim sürecim de böyle oldu. Boğaziçi Üniversitesi'ni istiyordum, kazanınca İstanbul'a yerleştim.
Hangi bölüm?
İlk başta kimya mühendisliği bölümüydü ama ikinci sınıfta bıraktım.
Nasıl yani, Boğaziçi Üniversitesi gibi bir yeri kazanıp iki yıl sonra vaz mı geçtiniz!
Okula başlar başlamaz tiyatro topluluğuna katılmıştım. Sahneye çıkmak çok iyi hissettirdi bana. Hatta bunun işim olacağını sezmiştim de ama sesli dile getirmem zaman aldı. Etrafımda benim gibi hisseden çok arkadaşım vardı o dönemde. Ben de tekrar sınava hazırlandım ve Boğaziçi Üniversitesi'nde sosyoloji okumaya başladım. Böylece uzun yıllar kampüsten de tiyatrodan da kopmamış oldum. Ardından da Kadir Has Üniversitesi'nde Film ve Drama yüksek lisans programında oyunculuk okudum.
Yuvadan uçup İstanbul'a gelen bir genç olarak zorlandığınız, kendinizi yalnız hissettiğiniz bir an oldu mu?
Evet oldu... Aklıma bir anı geldi şu an. Kimya Mühendisliği'nde ikinci sınıftayım. Bölümle hiç alakam yoktu. Kendimi çok yabancı hissediyordum. Bu duyguların taşma noktasına geldiği bir an babamı aradım. "Ben bu bölümü okumak istemiyorum, bırakacağım galiba" diye ağlamaya başladım. "Atla deve değil kızım, istemiyorsun bırak. Hiçbir şey senin mutsuz olmandan önemli değil" dedi. Ailemin arkamda durması çok önemliydi benim için.
Yıldız oyununun metni size geldiğinde neler düşündünüz?
O dönem Kadir Has Üniversitesi'nde yüksek lisans yapıyordum. Henüz profesyonel olarak sahneye çıkmamıştım hatta. Önüme çıkan ilk fırsatın tek kişilik oyun olması gözümü korkutmadı değil. Bir de bir insanı değil kuşu oynayacaktım. Riskliydi kötü olsa çok kötü olur bir işti yani. Neyse ki birlikte çalıştığım insanlarla benzer hayallerimiz ve benzer kaygılarımız vardı. Önemli olan da bu zaten. Böyle olunca ne olursa olsun içine sinen bir şey çıkıyor ortaya.
Oyundaki performansınızla üç ödül birden aldınız. Bu ödüller stres mi yaratıyor, şevkinizi mi artırıyor?
Oyunculuk çok kırılgan bir alan. Birisi bu işi güzel yapıyorsun dediğinde mutlu oluyorsun tabii ki. Ödüller de devam etme gücü verdi bana. Kendi kendime çok sorarım ben işim özelinde "Kendimi işime ne kadar dahil ediyorum, ne kadar dürüstüm, ne kadar kendim gibiyim?" Bu sorulara içime sinen cevapları veriyorsam zaten memnunumdur, kendimden de işimden de. Yıldız öyle bir oyun benim için. Bunun görülmesi, takdir edilmesi çok mutluluk verici o yüzden. Ben bu hikayeyi anlatmayı çok seviyorum. Uzun yıllar da anlatmak isterim. Ödüllerin de benim ve oyunun görünürlüğünü artırması bu hayalim için de bir alan açıyor bence.
6 YAŞINDAKİ 'BİLGE' İZLEYİCİ BENİ ÇOK ETKİLEDİ
"Yıldız'ı Ankara'nın farklı parklarında oynadık geçtiğimiz yaz. Bunlardan birine 6 yaşındaki Bilge annesiyle beraber gelmiş. Oyun bitince yanıma gelip sorular sormaya başladı. Oyunda giydiğim elbiseyi kastederek 'Nereden aldın?' dedi. Belli ki beğenmiş. Sonra 'Sadece erkek kuşlar mı dans edebiliyor?' dedi. Oyunda öyle bir sahne var. Sonra oyunla ilgili izlenimlerin yazıldığı bir defterimiz var, ona yazdıklarını bana gösterdi. Bir süre sonra tek başına yanıma gelerek 'Bunu niye anlattın?' diye sordu. Kalakaldım, daha önce kimse bana böyle bir şey sormamıştı. 'Bu hikayeyi çok seviyorum çünkü' dedim. Bir süre sonra tekrar gelip oyundaki hareketlerime benzer hareketler yapmaya başladı. Küçük bir gösteri... Belli ki onun da anlatacak şeyleri vardı."
En son hangi oyunu izlediniz?
En Sevdiğinden Başla
En son hangi konsere gittiniz?
De Lejos
En son hangi kitabı okudunuz?
Nermin Yıldırım'ın Ev romanı