Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

İçinde maymun gezer

Nokta'nın Sonsuzluğu kitabında Lütfi Filiz mealen şöyle yazıyor: Eskiler insanı eğitirken doğrudan yüzüne karşı "Sen şöylesin, sen böylesin" yerine, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla kabilinden misaller kullanırlardı. Mesela Allah kimini kör, kimini sağır, kimini topal yaratmıştır dendiğinde bu durumun maddi olabileceği kadar manevi de olabileceğinin düşünülmesi beklenir. Böyle bir olay Mesnevi'de bir kör, bir sağır ve bir topalın arkadaşlık etmesi hikayesiyle anlatılmıştır.
Hikayede sağır: "Kulağıma davul sesi geliyor" deyince, körün atılıp "Ha, gördüm pehlivanlar güreşiyor" demesi üzerine topalın: "O zaman ne duruyoruz hemen koşup gidelim" dediği yazılıdır. Burada körün görmesi, sağırın işitmesi ve topalın koşma teklifi, 'Bir şeyin aslını bilmeyenlerin bilmedikleri bir konuda fetva verişlerini' ima etmektedir.
Kültürümüzün işleye işleye billurlaştırdığı bu rumuzlar, bu mecazlar hakikat arayıcıları için birer tefekkür, birer yol işareti kıymetindedir.
Desek yerinde olur...

***


Geçirdiğimiz sel ve yangın felaketleri sırasında bazı insanların görmeden bilmeden ürettiği yalan rüzgarları nasıl da benzemekte Mesnevi hikayesine!
Halk dilindeki "körlerle sağırlar birbirini ağırlar" deyimi bu durumlar için değilse nedir? Ya da "sağır duymaz uydurur..."
Misaller ile masallarla 'Kuş Dilinde konuşmak' bilge medeniyetimizin gizemlerinden biridir.
Feridüddin Attar, Mantıku't Tayr'da bize bunun şah örneğini verir. Attar orada kuşların hikayeleri üstünden insanın kendini arayışı, bu yolda girdiği sınavları ve kendini buluşunu yazmıştır.
Yunus da öyledir. Onlar, anadilimizi bir mânâ deryası haline getirmişler ve Türkçenin çocuklarına bir aşk lisanı hediye etmişlerdir.
Tasavvuf kültürü de denilen kalp kültürümüzün üstü açılmamış çok bahisleri vardır. Hikmet elden ele dolaşmış her elde o elin kimyasına bürünmüş, söyleyeceğini mücevher tadında söylemiş, insan-ı kamillerin ağzından bal damlamıştır.
Sırlı güzel insanlarımızdan bir tanesi de Gizli İdris'tir. Anlayana şöyle seslenir:
"Yetmiş iki dillice düdük çaldım çarşıdan / Çaldım anın sedası geçti âsumâneden
Senin İdris hakikat bu rumuzat sözlerin / Anladı insan olan bilmedi hayvaneden"
72 millete bir göz ile bakan ve semada çınlayan bir sedadır bu. Gelişim seviyesi merhametle, aşkla, ince fikirle taçlanmış olanın anlayacağı bir dildir. Siz ister kuş dili ister kalp dili diyebilirsiniz buna...
Baba Eren Yunus bu dili bilmeyenleri ya deli ya da dehrî, materyalist olarak nitelemiştir.
"Aşk dilin bilmeyen ya delidir ya dehrî / Ben kuş dilin bilirim, söyler Süleyman bana."
Bilinir, Hz. Süleyman kaba gramer bilgisiyle hakikati anlayacağını sanan avam tabakasına "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi... Doğrusu bu apaçık bir lütuftur" diye seslenir. Bu seslenişin üstüne Yunus kolumuza girmiş ve "Süleyman kuş dilin bilir dediler / Süleyman var, Süleyman'dan içeri" diyerekten kulaklarımızın pasını silmiştir.
Akıl deyince pozitivizm anlayanlara, işe kalbini karıştırmamak için bin dereden su getirenlere bu noktadan çıkarılacak çok dersler olduğu bellidir...

***


Hülâsa, masallara mesellere kuş diline saklanan bilgeliğimiz bizi sürekli uyarıp durmakta. Bunu unutmamalıyız.
Yalanlar uydurup kal-u belâdan beri göçmen olduğumuzu unutanlar belli ki insan kıyafetinde 'hayvanedirler.' Irkçılığı teşvik edip şiddetten beslenenler, provokasyonlara gelenlerin tümü, küçük çocukları yaralayanların hepsi bastıkları toprağın sesini duymayan sağırlar değil de nedir?
Şunu demek istiyorum: İnsan kılığında öyleleri vardır ki, içinde maymun gezinir!
Bu noktaya hassaten dikkat etmelidir...

***


Meraklısına: Mustafa Tatçı'nın Bir Mektebe Uğradım-Gizli İdris-H yayınları, kitabının aydınlatıcı girişinden yararlandım. Sıkı bir kitap. Tavsiye ederim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA