Türkiye'nin en iyi haber sitesi

EMRE AKÖZ

Çorba: Tabaktan fincana

Dün bizim Cumartesi ilavesindeki bir haberi süsleyen fotoğrafları görünce... Ve 'bu da ne ya' diye kendi kendime söylendiğimi fark edince... Tamam oğlum dedim, kabul et, artık yaşlanıyorsun... Olay şu: Bizim çocuklar çorba tarifleri vermiş. Eh, hem kış geldi sayılır, hem de ramazan; çorba iyi gider. Ben de çorba severim: Mercimek çorbası, ezogelin, düğün, işkembe, paça, domates, soğan çorbası... Eskiden yemek takımlarında 'çorba tabağı' bulunurdu: Diğer tabaklar kadar geniştir ama özelliği derin olmasıdır... Ben pek sevmezdim, çünkü dibinde kaşığa gelmeyen bir miktar çorba kalırdı. Tabağı eline alıp eğerek kaşığı daldırmak ayıp kaçacağından melül melül baka kalırdım kalan çorbaya. Derken çorba kaseleri, tabakların yerini aldı da rahatladım. Aslında bu kaseler işkembecilerde filan hep vardı. Ancak sanırım yaygınlaşmasını ithal ya da onları taklit eden takımlara borçluyuz. Neyse... Buraya kadar bir sorun yok. Peki ya fincanlara ne demeli? İşte bizimkiler de otoğrafını basmış. Mercimek çorbası resmen, kulplu, büyücek ('- mug' denilen) fincanların içinde. Biliyorum... Bu da Batı'dan apartma bir moda. İlk kez de görmüyoruz zaten; reklamlarda filan vardı. Ama oradakiler hiç olmazsa hazır çorbalardı: Beş dakikada yapıp içini ısıtmak için... Bu kez durum farklı. Tabağın, kasenin yerini resmen fincan almış. Görürsünüz yakında 'kamış'la da içerler çorbayı. Ve bütün bunlar bize uymadığına göre... Belli ki yaşlanıyorum.
  

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.