Bu günlerde Dick Hebdige'nin yazdığı 'Kes Yapıştır' adlı kitabı okuyorum (Ayrıntı Yay.). Karayip müziğininin kültürle, toplumsal düzenle, kimlik sorunlarıyla ilgisini inceliyor. Biliyorsunuz Bob Marley'in meşhur ettiği 'reggae' ve bizim Athena grubunun gayet güzel uyguladığı '- ska' gibi türler oralardan çıkmıştır. Neyse... Kitabın bir yerinde Hebdige, Jamaikalı sanatçıların geniş kesimlerin ilgisini çeken bir olay karşısında nasıl da hızlı davranarak besteler yaptıklarını anlatıyor. Örneğin 'Green' koyunda bir cinayet işleniyor. Olay medyaya yansıyor. Üç gün içinde 'Big Youth', 'Green Bay Killing' adlı bir parça çıkarıyor piyasaya. Bir hafta sonra da bir başkası olayın DJ yorumunu yapıyor. Yani Jamaikalı müzisyenler önemli olaylarda sanatlarıyla tavır alıyorlar. Böylece bir olay sadece 'haber' olarak değil, 'tını' olarak da insanların zihnine yerleşiyor. Peki ya bizde? Benim gördüğüm kadarıyla çağdaş pop bizim müzik kültürümüzde de olan bu ögeyi reddetti. Başta aşk olmak üzere kadın erkek ilişkisinin çeşitli yönleri (kıskançlık, aldatma gibi) bıkmadan, usanmadan, tekrar tekrar ele alınıyor... Ancak hemen herkesin konuştuğu ya da tarihte iz bırakan olaylar müziğe girmiyor. Bakıyoruz... Diyelim ki 10 parçanın yer aldığı bir albümde, tek bir parça dahi 'sosyal' değil. Popçuların çoğu sokağın sorunlarına karşı sağırlaştı; onunla ilgilenmeyi 'rock' ve 'halk' sanatçılarına bıraktı. Hoş rock da pek oralı değil. Örneğin bir zamanlar Bulutsuzluk Özlemi'nin aldığı tavrı, Duman göstermiyor.
***
"Peki eskiden nasılmış" derseniz... Toplumsal Tarih dergisinin ekim ve kasım sayılarında bunun örnekleri var. Tarihin Sesli Tanıkları köşesinde Mehmet Alkan, önce Türk-Amerikan ilişkilerinin 1945'ten 1980'e müzikte nasıl ele alındığını gösterdi... Ardından da 1966 Varto Depremi'- ni işleyen parçaları konu etti. Örneğin Robert Kennedy öldürüldüğünde, "Robert Kennedy'ye Ağıt" diye bir parça yapılıyor: Robert Kennedy vuruldu Bütün dünyada duyuldu Kardeşimin acısından Babamın dili tutuldu Derken ABD, Türkiye'ye ambargo uygulayınca hava değişiyor: Vah deme oh de, ambargoya çüş de Meslis'i coştur, Kongre'yi sustur Dostumuz sandık, sana aldandık, İyi ettin Amerika, gözümüzü açtık Vah deme oh de, ambargoya çüş de
***
Not: Ben burada 'yapsınlar, etsinler' diyerek sanatçıya ve müziğe bir misyon yüklemiyorum. Sadece dikkatinizi artık ortalıkta pek özükmeyene, unutulana' çekiyorum.