Türkiye'nin en iyi haber sitesi

EMRE AKÖZ

Ümitler?i yalnız bırakmamalıyız

Ben Ümit Milli Takım'ı çok seviyorum. Kendilerini oyuna vererek, canla başla oynuyorlar. Çok hoş, çok ilginç pozisyonlar oluyor maçlarında. Ümit Milli Takım gerçekten de ümidimiz oldu. A Milliler tökezlese de ben Ümitler sayesinde geleceğe güvenle bakıyorum. Bu akşam Ümitler'in Almanya ile maçları var. Biliyorsunuz ilk maçı 1-0 kaybettiler. Bu kez mutlaka iki farkla kazanmaları gerekiyor. Karşılaşma Kadıköy'de, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda. Maça giriş bedava. Stadın tamamını doldurmamız ve sonuna kadar, sesimiz kısılana dek onları desteklememiz gerekiyor. Bunu yapmak için de tribün liderlerine ve amigolara büyük iş düşüyor. Peki organizasyon nasıl olmalı? İki görüş var: 1) Tribünler bölüşülebilir. F.Bahçeliler, G.Saraylılar, Beşiktaşlılar farklı farklı tribünlerde mevzilenir. Ancak bunun bir sakıncası var: Diyelim BJK'de oynayan Sinan gol kaçırırsa; Fenerliler'in ve Cimbomlar'ın onun aleyhinde tezahürat yapmaması gerekiyor. Yani takım aşkımızı stadın dışında bırakmalıyız. Ama gel de bunu kendini bilmez fanatiklere anlat. 2)Diğer bir alternatif de taraftarların karışık oturması. Böyle bir durumda takım aşkı sahaya olumsuz bir biçimde yansımaz. Ancak bu sefer de tezahürat yeteri kadar organize ve güçlü olmayabilir. Örneğin Fenerli amigonun çabalarına G.Saraylılar cevap vermeyebilir. Bu iki şıktan hangisi daha etkili? Bilemiyorum. Tek bildiğim stadı ağzına kadar doldurup Ümitler'in Almanlar'ı dağıtmasını sağlamak.

İnternetin Ahmet Altanları
Bilişim yazarı Yurtsan Atakan (Hürriyet) geçenlerde sevdiği köşe yazarlarının bir dökümünü yaptı. Daha sonra telefonda konuştuk. Bu tip listelere devam edeceğini söyledi. Ben de bir öneri getirdim: "Sen interneti iyi biliyorsun. Orada ilginç yazarlara rast gelmiş olmalısın. İnternetin Ahmet Altanları ya da ne bileyim Gani Müjdeleri'ni bize tanıtsana" dedim. Bu arada elime bir kitap geçti. 'www.izedebiyat.com' adresindeki siteye gönderilen öykü, şiir, deneme, eleştiri, inceleme yazılarından derlenmiş. İzlenim Yayınevi'nin bastığı '2003 E-debiyat Yıllığı' adlı kitapta 205 yazarın yapıtı yer alıyor. Yurtsan Atakan'ın, edebiyata meraklı olanların, yayınevi editörlerinin, eleştirmenlerin bu kitabı incelemeleri gerekiyor. Çünkü ben Sabah okurlarından biliyorum: Ele aldıkları konuyu son derece kaliteli (ve esprili) bir biçimde yazanlar var. Neden internet yazarları arasından da genç yetenekler çıkmasın? (Not: Atakan şimdi interneti küçük i ile yazdığım için kızacak, "İnternet özel isimdir, niye küçük yazıyorsun" diyecek. Elbette haklı da... Bence böylesi daha 'normal', daha 'samimi'. Hani tıraş bıçağı Gillette'in, 'jilet' olması gibi...)

Modern tebaa
Neşe Düzel, Uludağ Üniversitesi öğretim üyelerinden, sosyal bilimci Ali Yaşar Sarıbay ile konuşmuş. (Radikal, 17 Kasım). Bakın Sarıbay laf arasında ne diyor:

***

"Türkiye'de sosyolojik olarak 'modern yurttaş' değil, 'modern tebaa' var. Yüksek lisansta karakol amiri olan komiser öğrencimiz vardı. Mülakatta kendisine, 'Maiyetinizde kaç kişi çalışıyor' diye sorduk. 'Beş bin kişi' dedi. 'Nasıl olur? Bir karakolda beş bin kişi nasıl çalışır' dedik. 'Mahallede beş bin kişi yaşıyor' diye cevap verdi. Bir polis mahalle sakinlerini maiyetinde görüyor. Bizde devletin bakış açısı budur. Cemaat devleti işte budur."

***

Ne kadar çarpıcı değil mi? Her ne kadar genç emniyetçilerin bu konudaki bakış açısı yavaş yavaş değişse de 'halk bizim emrimizdedir' tavrı hâlâ ağırlığını koruyor. Bunu kıracak olan hangi kesimdir? Elbette küçüğüyle büyüğüyle burjuvalar. Ama onlar da devletten yemlendiği için değişim çok ağır ve sancılı oluyor. (Not: 'Tebaa' kısaca uyruklu' demek. Daha çok modern ulus devlet öncesi, bir imparatorluğun, bir krallığın yurttaşı için kullanılır. 'Osmanlı tebaası' gibi.)

ZARARI KİM KARŞILAMALI?

Biliyorsunuz İstanbul'daki çifte terör saldırısı sonucunda çevredeki esnaf mağdur duruma düştü: Camlar kırıldı, duvarlar yıkıldı, mallar kullanılmaz hale geldi. Esnaf, "Zararımızı devlet karşılasın" demiş. Bizde bu tavır çok yaygındır. Millet tedbir almaz, 'yapmayın etmeyin' denmesine aldırmaz... Ondan sonra da başına bir felaket geldiğinde "Devlet baba yardım etsin" der. Ben de buna çok kızarım. Ancak bu kez durum farklı. Elbette civardaki esnafa yardım edilmeli. Çünkü olay hepimizi ilgilendiriyor. Helal olsun vergilerimiz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.