ABD'nin eski başkanlarından Kennedy demişti galiba: "İnsanların beşte birini kesinlikle tatmin edemezsiniz. Onlar her zaman, her şeye karşıdırlar."
Siyasetçinin durumu böyle de diğer mesleklerinki farklı mı sanki?
Mesela bizimki... Tatile çıkarsın...
Hemen giydirmece: "Biz kentte yanarken, sen keyfine bakıyorsun." Tatile çıkmazsın... Anında eleştiri: "Gezip dolaşsana kardeşim, hayat İstanbul'dan ibaret değil." Bir politikacıyı seversin... Serzeniş gelir: "Senin gibi birisinden bunu beklemezdim."
Aynı politikacıyı sevmezsen... Yine kabahatlisin: "O, aydınlık Türkiye'nin temsilcisidir. Sen ve senin gibiler onu anlayamaz."
Böyle uzayıp gider. Hatta iş öyle bir yere gelir ki...
Yaptığın bir hatayı düzeltirsin... Pat, bir mesaj: "Ne zaman köşene baksam, hatalarından söz ediyorsun."
Hatayı düzeltmezsin...
Hiç fark etmez; yine suçlusun: "Senin gibi vurdumduymazlardan bıktık." Böyle bir 'aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık' durumda ne yaparsın? Hiç.
Doğru bildiğin yolda ilerlersin!