Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Bir genç için ayda 1000 lira kötü para mı?

Orta boy Olympus'umu her ortamda kullanmak pratik olmadığından, "küçük ama becerikli" bir fotoğraf makinesi almak istiyordum. Araştırmaya başladım.
O mu, bu mu, derken Canon Ixus 100'ü gözüme kestirdim. Peki, nereden almalı?
Neyse lafı uzatmayayım, sonuçta internetteki bir alışveriş sitesinde gördüğüm makinede karar kıldım ve dükkanlarda satılanlardan "çok ama çok daha ucuza" aldım.
Üstelik verdiğim paraya; ekstra batarya, temizleme seti, mini üçayak da dahildi. Ödemeyi yaptıktan iki gün sonra makine elimdeydi.

***
O alışverişi hatırlamama dün okuduğum bir haber vesile oldu:
Halkımız geçen yıl "oturduğu yerden" (yani interneti, telefonu ve mektubu kullanarak) 19 milyar liralık alışveriş yapmış.
2010'da bu rakamın çok daha büyüyeceği tahmin ediliyormuş. Çünkü örneğin Ocak 2010'da "hiç evden çıkmadan", Ocak 2009'a kıyasla, yüzde 77 daha fazla harcama yapılmış.

***
Bu yüzde 77'lik artış büyük bir değişimi gösteriyor: Tüketicinin alışveriş mekanı, mağazadan evine (ya da işyerine) doğru kayıyor.
Niye? Sadece kolay olduğu için mi? Hayır. En önemlisi daha ucuz olduğundan...
Ancak bu durum dükkâna, tezgâhtara ve bazı aracılara daha az ihtiyaç duyulan bir perakendecilik düzenini beraberinde getiriyor.
Tezgâhtara talep azalırken, kimi bölgelerde dükkân kiraları düşerken, kurye talebi yükseliyor. Kargo şirketlerinin iş hacmi büyüyor.
Ekonomideki bu tarz kayma hareketleri, bazı sektörlerde işsizliği yükseltirken, bazı sektörlerde de elaman eksikliği yaratıyor.
Yani: Çalışan ile işin buluşması zaman alıyor.
Böyle durumlarda insanlar, asla kendilerini eleştirmezler. Örneğin "Boşu boşuna tezgâhtarlık arayacağıma, kuryelik mi yapsam" demezler.
Suçlu daima başkalarıdır.
Özellikle de hükümettir.

***
İş buldukları ya da işlerini geliştirdikleri zaman bu olumlu durum kendi eserleridir.
İşsiz kaldıkları ya da işleri daraldığı zamansa kabahat hep hükümetindir.
Koç Grubu "Krizin etkileri azalmaya başladı" diye açıklama yapmış ama bu iyileşmenin halkın algısına yansıması zaman alacaktır.
Normal şartlarda genel seçimlere 16 ay var. Kimse hükümetten ve iktidar partisinden erken seçim beklemesin (belki iki, üç ay; o kadar).
Ekonomik gelişme halka yansımaya başlamadan, "kriz sürüyor3 algısı henüz tazeyken, niye seçime gitsinler?
Çünkü halkın çoğunluğu cüzdanına göre oy verir. (Kimlik ya da ideolojik tercihlerle oy verenler daha azdır.)

***
Bu arada bir gözlem daha:
Geçen gün öğle saatlerinde Kadıköy'e indik. Bir kafede oturduk. Derken camdaki ilan gözüme çarptı: "Aşçı yardımcısı" ve "garson" aranıyordu.
"Kaç para alacaklar" diye sordum: Bize bakan delikanlı, "Aşçı yardımcısı 1000 lira alıyor" dedi. Ya garson? O da 750 lira alıyormuş ama ayrıca bahşiş de var.
"Gençler için fena para değil" dedim.
"Ama elaman bulamıyoruz" dedi bizim garson. Niye? "Geliyorlar. Bir hafta sonra, iş çok deyip, hatta haber bile vermeden gidiyorlar."
Etkisi azalmaya başlasa da kriz olduğu doğru. İşsizlik olduğu doğru...
Ama önümüzdeki bazı olanakları doğru dürüst kullanmadığımız da doğru.
Bugün 1000 lira civarında bir aylık ücret; kalifiye olmayan, 18-19 yaşındaki bir genç için kötü para mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA