Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Hukuk Yoluyla Darbe Anayasasını Koruma Komisyonu

Gerek parti kapatma girişimi, gerek anayasa tartışmalarında sıkça sözü edilen kurumlardan biri de 'Venedik Komisyonu' oldu.
Venedik Komisyonu, 1990'da Avrupa Konseyi'ne üye 18 ülke tarafından kuruldu.
Zamanla Avrupa dışındaki ülkeler de komisyona katılınca, üye sayısı 50'yi geçti.
Komisyonda öncelikle anayasa hukuku ve uluslararası hukuk alanında uzmanlaşmış akademisyenler ve yüksek mahkeme üyeleri yer alıyor.
Ayrıca bu konuları bilen parlamenterler de komisyonda yer alıyor.
Venedik Komisyonu kimseye bağlı değil. Özerk bir düşünce kuruluşu gibi hareket ediyor.

***
Komisyon'un kurulduğu 1990 tarihi önemli: Çünkü 1989'da Berlin Duvarı yıkıldı. Yani Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri üzerindeki Sovyet egemenliği sona erdi.
Bu ülkelerin otoriter rejimleri terk ederek demokratikleşmesi gerekiyordu.
İyi ama bunu nasıl yapacaklardı? Örneğin yeni anayasaları nasıl olacaktı?
Venedik Komisyonu verdiği fikirlerle söz konusu ülkelerin demokratikleşmesine ciddi katkılarda bulundu.
Zaten konuşlandığı kentten hareketle kısaca Venedik Komisyonu dediğimiz kuruluşun asıl adı: "Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu."

***
Yani evrensel hukuk, demokrasiyi kurmada ve derinleştirmede bir araç olarak görülüyor.
Gerçekten de bu mümkün. Evrensel hukuktan hareketle yapılacak düzenlemelerle, daha demokratikleşmede yol alınabilir.
Ama çok önemli bir şartla:
Bunu yapacak hukuk erbabının, demokrasiye inanması gerekiyor.
Zaten Venedik Komisyonu da, "demokrasiyi nasıl kurarız ve nasıl derinleştirebiliriz" diye kafa patlatan üyelerden oluşuyor.
Yani asla, "Fazla demokrasiyi bünyeyi bozar" demiyorlar!
Türkiye'de ise tuhaf bir durum var:
Bizdeki hukukçuların önemli bir bölümü, dünyaya kıyasla yerel bir ideoloji olup, resmi devlet görüşü haline getirilmiş olan Kemalizm'e bağlı.
Sorun şurada: Demokrasi ile Kemalizm örtüşen, uyum gösteren fikirler değil.
Örneğin Kemalizm'in veciz bir ifadesi olan '6 Ok'a baktığınızda, ilkeler arasında demokrasiyi bulamazsınız.
İnsan haklarını ve hukukun üstünlüğü fikrini de bulamazsınız.
Demokrasi... Cinsi, rengi, etnik kökeni, sınıfı, zümresi ne olursa olsun... İnsanların, siyasetten eğitime, çalışma hayatından kültüre, her türlü haktan eşit biçimde yararlanmasını gerektirir.
Kemalizm ise insanları ikiye ayırır: "Çağdaşlar/Çağdaş olmayanlar"... "İlericiler/Gericiler"... "Aydınlananlar/Karanlıkta kalanlar", "Özde vatandaşlar/Sözde vatandaşlar" gibi...

***
Örneğin "Dağdaki çobanla benim oyum nasıl bir olur" sözü, tam anlamıyla Kemalist bir vecizedir. Zaten o kesimlerce alkışlanmıştır.
Aynı şekilde "Karşı devrim 1950'de başladı" ya da "Eşitlik ancak eşitler arasında olur" gibi özlü sözler de Kemalizm'in günümüzdeki tezahürleridir.
Dolayısıyla kendini Kemalist olarak gören bir kişinin, aynı zamanda demokrat olması mümkün değildir.
Eğer bu kişi, yükseklerde yer alan bir hukukçuysa, demokrasi açısından durum daha da kötüleşir.
Çünkü hukukun özü olan, "adaleti sağlama" dürtüsüyle değil... İdeolojisi gereği, "eşitsizlik yaratma" hedefiyle hareket edecek... "A posteriori" değil, "a priori" kararlar alacaktır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA