Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

KCK'lı olmak: Nesi suç, nesi değil?

Hatırlayın: 12 Haziran seçimlerinden sonra, BDP'nin bağımsız milletvekilleri Meclis'i boykot etmişti. Bunun üzerine, çoğunluktan şunu duyduk:
"BDP'nin Meclis'teki varlığı demokrasi ve barış için önemli... Mutlaka gelsinler, yemin edip görevlerine başlasınlar..."
BDP'lilerin PKK ile göbek bağı olduğunu, Öcalan'ın ve Kandil'in "olmaz" dediği bir şeyi asla yapamayacaklarını herkes biliyor.
Hatta seçim çalışmaları sırasında Leyla Zana'nın "Gerilla için oy verin" dediği de medyaya yansıdı.
Yani PKK şiddetini desteklediğini bilmesine rağmen, herkes BDP'yi kabullenip Meclis'e çağırdı. Niye? "Çünkü siyasetin yapılması gereken yer orası. Ne istiyorlarsa gelip söylesinler. Hakları ve talepleri için orada mücadele etsinler" denildi.
Demek ki "KCK soruşturmaları ve tutuklamaları, Hükümet'in demokrasiye ve muhalefete tahammülü olmadığı için yapılıyor" lafı boş bir iddia. (Hatırlayın: Ergenekoncular da aynen böyle savunulmuştu.)
O halde savcıların ve emniyet güçlerinin yürüttüğü KCK soruşturmasına ve yargıçların verdiği tutuklama kararlarına başka bir açıdan bakmak gerek.

***

Cengiz Çandar geçenlerdeki bir söyleşide şöyle diyordu: "KCK'lıları, PKK'li diye topluyorsun. Evet onlar PKK'li... KCK operasyonlarına karşı çıktığımızda, 'Bunlar PKK'li değil' diyerek karşı çıkmıyoruz. PKK, KCK'laşsın diye uğraşıyoruz."
İşte bir anlaşmazlık noktası daha: PKK, "BDP'lileşecek" mi? Yoksa "KCK'lılaşacak" mı?
BDP'lileşmek: PKK silah bırakacak... Hemen bırakmasa bile, ilk ağızda Türkiye'nin dışına çekilecek... Müzakereler sürerken, Kürtçü siyaset Meclis'te yapılacak...
***

Peki ya "KCK'lılaşmak" ne demek?
Benim anladığım, Türkiye'nin Güneydoğu'sunda kurulacak, önce "özerk", sonra "federatif" ve nihayet "bağımsız" bir siyasi yapı amaçlanıyor.
"KCK Sözleşmesi" denilen metne baktığınızda, bir "tek parti rejimi" kurmayı düşündükleri apaçık gözüküyor.
Serbest kalan Abdullah Öcalan "biricik" karar verici olacak. Diğer partiler bölgeden kovulacak. PKK komutanları üst düzey yönetici olurken; militanlar polisin, jandarmanın görevini üstlenecek.
İşte PKK'nın KCK'lılaşması böyle bir şey... Peki istenen bu mu? Bilhassa AK Partililerin itirazını duyar gibiyim: "Yüzde 50 oy alıyorsun diye, sen ne hakla beni bölgeden kovarsın?"
***
KCK'nın pratikte neler yaptığına ilişkin dün örnekler vermiştim. Amacı da yukarıda özetlediğim gibi...
Marmara Üniversitesi hocalarından, BDP Parti Meclisi ve Anayasa Komisyonu Üyesi Prof. Büşra Ersanlı ve Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu bu yapının parçası oldukları gerekçesiyle tutuklandı.
700 kadar akademisyen Ersanlı'nın gözaltına alınmasını imzaladıkları bildiriyle protesto ederken, birçok yazar da aynı fikirleri gazete sütunlarında dile getirmişti.
Gerek yazılanlar... Gerek tutuklanma haberi bana şu basit sorunun cevabını henüz vermedi: Ersanlı ile Zarakolu "tam olarak ne yaptı da" tutuklanma kararı çıktı?
***

Komutanlar nasıl suç işleyebilirse... Akademisyenler ve yayıncılar da suç işleyebilir... Dolayısıyla bu noktada kimseye kefil olamam...
Ama tekrar soruyorum: Örneğin Büşra Ersanlı tam olarak ne yaptı? Diyelim ki PKK'nın yolladığı bir canlı bombayı, Datça'daki yazlığında mı sakladı?
Ya da mesela, "Hava harekâtını protesto etmek için arkadaşlar, o semtteki değil, şu semtteki araçları yaksın" diye akıl mı verdi? Ne yaptı?
Bu satırları yazarken ben hâlâ tatmin edici bir cevap bulabilmiş değilim.
Tabii benim cevap bulamamam, ne suçsuz olduklarını gösterir, ne de suçlu...
Not: Yarın da "Kemalist tek parti rejimini" eleştiren bir solcu akademisyenin, kurulmak istenen "Apocu tek parti rejimini" niye desteklediğini konuşalım mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA