Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Şahıstan önce, halka ve makama saygı

Kenan Evren Cuntası, 12 Eylül 1980 günü darbe yaparak devletin başına geçmişti. "Bize bol geliyor" diyerek yeni bir Anayasa hazırlayıp 1982'de halkın onayına sundular.
Ancak o oylamada, torba yasa benzeri bir şipşak da vardı: Anayasa'ya Evet dediğinizde Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı olmasına da Evet demiş oluyordunuz. "Anayasaya Evet ama Evren'e Hayır" (veya tersi) deme şansınız yoktu.
Halk olağanüstü rejimin bir an evvel bitmesini, normal siyasete dönülmesini istiyordu. Bu sebeple karşısına konacak herhangi bir anayasaya Evet demeye hazırdı.
Dolayısıyla, kulağa doğru bile gelse, bugün kimse "Halkoyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Kenan Evren'dir" demiyor: Halkoyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.
Aslında halk, Cumhurbaşkanını seçmeye her zaman hazırdı. Milletvekillerini, belediye başkanlarını seçiyor, Anayasa değişikliklerinde oy kullanıyor da... Cumhurbaşkanını niye seçmesin?
Bunun nedeni esas olarak Vesayet Rejimiydi... Cumhurbaşkanını seçen Meclis olduğunda, asker de tercihlere müdahale edebiliyordu.
Hatta 1973'te olayı öylesine abartmışlardı ki generaller, subaylar Meclis koridorlarında dolaşarak "(Eski genelkurmay başkanı, yeni parlamenter Faruk Gürler) Komutanımıza oy verin" demişlerdi.
Askerin müdahaleleri 2007'deki Köşk seçimi dahil devam etti. Abdullah Gül'ün, Köşk'e çıkabilmesi ancak AK Parti'nin seçimleri yüzde 47 alarak kazanmasıyla mümkün oldu. Ardından gelen referandumla da "Cumhurbaşkanını halkın seçmesi" Anayasa'ya girdi.
Birçok yorumcu "hikâyeye" bu noktada son verir. Ancak bence yeterli değil: Eğer askeri vesayet rejimi devam etseydi, hiç kuşkunuz olmasın, 10 Ağustos'taki Köşk seçimlerine de bir şekilde müdahale ederlerdi.
Ama öyle olmadı. AK Parti oylarının, 2011 Genel Seçimlerinde yüzde 50'ye vurmasıyla asker pes edip geri adım attı.
Böylece siyaset, tamamen sivilleşmiş oldu.
Olup bitene bu açıdan baktığınızda, "Halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı" tabirinin önemi ortaya çıkıyor.

İsmet İnönü'nün tavrı
CHP
'lilerin dünkü protestosuna, tam da bu noktada değinebiliriz. Önce şunu hatırlatayım: 1950 seçimleri CHP'nin tek parti rejimine son vererek Demokrat Parti'yi iktidara getirmişti. Artık Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan ise Adnan Menderes'ti...
27 yıl sonra iktidardan düşen CHP'liler hırçındı. Hemen her karar DP ile CHP arasında tartışmalara yol açıyordu. Bugüne kıyasla çok daha gergin bir atmosfer vardı.
İşte o ortamda iktidarı kaybetmiş olan İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı Bayar Meclis'e geldiğinde ayağa kalkmıştı.
Mutlu olduğu için mi? Hayır, belli etmemeye çalışsa da elbette üzgün ve kızgındı.
Ancak o anda İsmet İnönü, Bayar'ı şansına değil, önce Atatürk'ün, sonra kendisinin oturduğu Cumhurbaşkanlığı makamına saygısını gösteriyordu.
Velhasıl halkın seçtiği Tayyip Erdoğan, Meclis huzurunda Cumhurbaşkanlığı yeminini edecekken olay çıkarmak, hele kitapçık atmak çok yanlış bir hareketti.
Eğer İsmet İnönü sağ olsaydı, Grup Başkanvekili Engin Altay'a kızgınlığını, "Maskaralık yapma" diyerek belli ederdi.
Herhalde...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA