Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Yabancı dil inadı

Madrid'de bize ilginç gelen bir durumla karşılaştık. Mesela Hollanda'da veya Almanya'da (İsveç'te de öyledir) birisiyle İngilizce konuştuğunuz zaman... Sizin turist olduğunuzu hemen anlar ve biliyorsa (ki 10 kişiden dokuzu biliyor) size İngilizce cevap verir.
İspanyollar öyle yapmıyor. Diyelim ki müze görevlisi size İspanyolca bir şeyler söylüyor. Siz de İngilizce "Anlamadım" derken kafanızı da "anlamadım" anlamına gelen bir şekilde sallıyorsunuz veya o manada bir el hareketi yapıyorsunuz.
Ne beklersiniz? Mesela İngilizce bilmiyorsa, bilen bir arkadaşını çağırmasını değil mi? Ne gezer. Sanki siz tam tersini ifade etmeye çalışmışsınız gibi, İspanyolca konuşmaya devam ediyor.
Önce bireylere has bir durumla karşı karşıya olduğumu sandım. Bir- üç- beş derken bu davranış şeklinin Madridlilerdeki genel bir hal olduğunu anladım.
Halbuki uçakta, trende ikinci dil İngilizce. Yani devlet İngilizceyi kabul etmiş ama halkın çoğunluğu benimsememiş.
Neden? Acaba "Biz dünya diliyiz, öğrensinler" diye mi düşünüyorlar? Olabilir... Çünkü çok da haksız değiller. Avrupa'da İspanyollardan başka İspanyolca konuşan ülke yok... Öte yandan Portekizce konuşan Brezilya haricinde bütün Güney ve Orta Amerika ülkelerinde İspanyolca konuşuluyor. Kuzey Amerika'daki Meksika'yı da hesaba kattığınızca kocaman bir nüfus çıkıyor ortaya...

Bir nevi başkent
Çinceden
sonra dünyada en çok konuşulan dil İspanyolca... Onu İngilizce takip ediyor. Daha sonra Hindi, Arapça ve Portekizce geliyor.
Madrid'i gezerken çok sayıda Güney Amerikalı turistin olduğunu fark ettim. Verilere bakmadım ama İngilizlerden, Almanlardan çok daha fazlaydılar. Sanırım Madrid seyahati ile "dilsel başkentlerine" geldiklerini düşünüyorlardı. Ya da buna benzer bir his...
İşin ironik tarafı, Amerika kıtasındaki yerel kültürü tarumar edenler tam da Avrupa'dan giden fatihler... Yani öncelikle İspanyollar ve Portekizliler... Adeta bir "efendini sev" durumu var ortada.
Peki, olay bu kadar mı? Yani İspanyollar da, İngilizceye karşı beyhude bir mücadele veren Fransızlar gibi mi?
(Mesela Fransız öğretmenler İngilizceye karşı savaş açmış durumda ama birkaç muharebeyi kazansalar dahi nihayetinde kaybedecekleri bir savaş bu. Çünkü gençler onları takmıyor.)
Pek değil. Şöyle eğlenceli bir durumla karşılaştık: Bir restoranın üst kısmında geleneksel yemeklerden atıştırıyorduk. Baktık ki mekânın bir de alt kısmı var.
Aşağı indik. Dolu mu dolu... Tam merdivenden çıkıyorduk ki "Senyorita... Senyorita" diye seslendi yaşlıca bir hanım. İspanyolca bir şeyler anlatmaya başladı. Eşim "Anlamadım" dedi: Jestle, mimikle ve de İngilizce... Bunun üzerine kadın neredeyse "yes-no" düzeyinde bir şeyler söylemeye çalıştı. Olmadı.
Derken 9-10 yaşında küçük bir kız belirdi. Torunuymuş. Onun İngilizcesi anneannesinin on gömlek üstü... Nine anlatıyor, küçük kız çeviriyor. Çok hoştu.
İlginç olan neydi biliyor musunuz? Apaçık belliydi: Kadın torunundan gurur duyuyordu. Bu da orta vadede inatlarının kırılacağının göstergesiydi bana göre.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA