Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Halkı tahrik?

Zaman nasıl da geçiyor... 2013'ün 30 Eylül akşamı. İBB'nin Boğaz'da bir etkinliği vardı. Program başlamadan önce bahçede tanıdıklarla sohbet ediyorduk.
Laf döndü dolaştı Çin füzesine geldi. Muhafazakâr arkadaşlar bu yönelimi doğru buluyor ve olayı "bağımsızlıkla" ilişkilendiriyorlardı.
Onlara "Türkiye, Çin füzesi alamaz" dedim. Alırdı-alamazdı tartışması başlıyordu ki... Konuyu uzatmadım: "Ölmez sağ kalırsak, bir-iki yıl içinde kim haklıymış görürüz."
Aynı günlerde NATO da sorgulanır olmuştu. Bunun üzerine 1952'den beri süren üyeliğimizin bağımsızlık kavramı çerçevesinde tartışılmasının yanlış olduğunu anlatan bir yazı yazdım. (9 Ekim 2013)
İşin esası şu: Dünyada askeri ittifak sistemleri var. Eğer (Türkiye gibi) sorunlu bir coğrafyada yaşıyorsanız... Kendinizi güvenceye almak için bu sistemlerden uygun gördüğünüze katılacak ve onunla birlikte davranacaktınız.
İki yıl sonra geldiğimiz noktada, ne Çin füzesi kaldı, ne de bağımsızlık tartışması.
Uçak olayından sonra Ankara'nın NATO'ya başvurması doğru bir politikaydı. Üyesi olduğumuz güvenlik sistemiyle birlikte hareket etmemiz gerekir.
Bu arada unutmayalım: Müttefiklerimiz tarafından destekleniyor olmamız, ittifakın çizgisine zarar verecek işler yapacağımız anlamına gelmiyor.
Hükümet ve bürokrasi bunları sizdenbenden daha iyi biliyor. Ancak olayları halka anlatmasını beklediğimiz medyada, bu basit denklemi kavrayamayan meslektaşlar var.
Mesela geçen gün bir Rus savaş gemisi, Boğaz'dan geçerken, güvertesinde bir asker omuzda yerden havaya atılan füze ile bekliyordu.
Belli ki Ruslar, "Sizin verdiğiniz teminata güvenmiyoruz: Uçağımızı düşürdünüz; gemimize saldırmayacağınız ne malum" demek istiyordu.
Bence Rusların yaptığının, gülünç bir müsamere sahnesinden farkı yoktu. Belki de en iyisi görmezden gelmekti.

Ders alırsan tekrar etmez

Ancak olay "Rusya'nın tahriki" olarak medyaya yansıdı. (Normaldir. Böyle durumlarda her yönetim halkın desteğini arar.)
Ancak artık o noktada durmak gerekir. Dışişleri Bakanlığı olaya el atmışken, Rus elçisi uyarılacakken, halk desteğini, halkı tahrike dönüştürmeye çalışmanın ne âlemi var? Ama o da ne? Bir de baktık bazı arkadaşlar, güvertedeki Rus askerine ateş etmekten filan söz ediyor. Çok tahrik olmuşlar. Ellerinde imkân olsa, o askeri şöyle vururlarmış, böyle indirirlermiş...
Rusya'da şu sıralar Türkiye ve Türk karşıtlığı pompalanıyor, kendini bilmez zevat ekranlarda İstanbul'a bomba atmayı filan tartışıyor ya... Onlara kızıyoruz ama işte benzerleri bizde de bolca mevcut.
Kimi medya semtlerinde, "kahvehane milliyetçiliği", "çay ocağı İslamcılığı" düzeyinde ahkâm doğramak moda oldu. Ölüme gidecekler başkalarının evlatları olunca, "asarız, keseriz, doğrarız" laflarını havada uçuşturmakta üstlerine yok.
Ortadoğu patlamaya hazır barut fıçısına benzetiliyor. Tarih tekerrür etmek zorunda mı? Hayır ama ders almazsak eder tabii...
Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasında ekonomik ve siyasi etkenler kadar, kışkırtılmış halkların içi boş savaş naraları da önemli rol oynamıştı. Sonuç: Dört yılda ölen 18 milyon kişi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA