Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Erdal Bey'e mektup

İnanır mısınız Erdal Bey, onlarla Paris sahaflarında karşılaştıkça, kırk-elli yıldır görmediğim eski arkadaşlarla yeniden buluşmuş gibi seviniyor ve heyecanlanıyorum.
Gibisi fazla, onlar bizim eski dostlarımızdır.
"Le Livre de Poche"... Fransız cep kitapları.
Çoğunu okumasak da kapaklarını, yazarlarını ezbere bildiğimiz kitaplar... Bakınız nereden nereye, "t'Serstevens" diye bir yazar hatırladınız mı? Ya, hanım hanımcık genç kızlar için yayınlanan "Jalna" dizisini? Mazo de la Roche derler bir yazar...
Okumadınız tabii. Ben de okumadım. Ama "Sefiller"in (üç cilt) kapağındaki o 1832 model buruşuk redingotu ve silindir şapkasıyla Müfettiş Javert aklınızdan çıkmış olamaz.
Onları koklardım Erdal Bey, tutkal ve mürekkep kokusu bugün de burnumdadır. Okşardım, yıpranmalarına, sırtlarının kırılmasına asla razı olmazdım.
Dizinin ilk kitabını, Pierre Benoit'nın "Koenigsmark"ını da gözüm gibi saklıyorum. 1953 baskısı... Paris sahaflarında kaça gider acaba?
Ama satmam. Günün birinde kimbilir hangi kadirbilmezin elinde kalıp kiloyla satılacak, ama ben satmam. Çünkü Gülten Akın'ın dediği gibi, ah kimselerin vakti yoktur durup ince şeyleri anlamaya...
Olsun, kendi vaktimizi kendimiz yaratırız Erdal Bey. Bakın, bugün okurun birkaç dakikasını çaldım bile.
İki frank olduğunu siz yazınca hatırladım. Bizim için 475 kuruştu incesi, kalını 7.5 lira, en kalını da 12 lira mı ne... Öğrenci harçlığım ancak incesine yetiyordu, ötekileri alabilmek için iki hafta bekleyip para biriktiriyordum.
Sonra Fransa'da hemen her yayınevi kendi cep kitapları dizisini yayınlar oldu, Gallimard'ın Folio'su, Seuil'in Points dizisi, falan filan, ama hiçbiri de aynı tadı vermedi.
Bugün bile, bir kitap alacağım zaman önce bakıyorum, "Poche'tan çıkmış mı", onu tercih ediyorum.
Ama Poche da zamanla değişti tabii, boyunu büyüttüler. Kitapların üst, yan ve alt yüzeylerini boyamaktan da vazgeçtiler. Oysa onun da ayrı bir keyfi vardı. Sırtına da çift ya da üç numara yazmaktan vazgeçtiler kalın kitaplarda (bir ara yıldız koyuyorlardı galiba.) Örneğin benim için Jean-Paul Sartre'ın "Altona Mahpusları" hep "1418/1419 sırt numaralı kitap" olarak kalacaktır. (Örnek vereyim diye elimi attım, o geldi.)
Artık, bu yaşta, yeni çıkan bir kitabın cep baskısını beklemeden, fiyatına bakmadan hemen alacak güce ulaştık ama ben o dört yüz yetmiş beş kuruşu zor denkleştirdiğim günlerin heyecanını unutmadım.
Hep memleket meselelerini yazacağız da binlerce kişi mi okuyacak yahu, bugün de kendi meselemi yazdım, varsın bir tek kişi okusun.
Ama yüreğiyle okusun.
Deyip kişi sayısını da ikiye çıkaralım. Refik Bey, bakın size de, sizin Çağlayan Yayınları'nın "Yeni Dünyalarda" dizisini sayayım: Merihten Saldıranlar, Seyyareler Çarpışıyor, Feza Canavarları, Kâinat Fatihi, İntikam Roketi, Boşluk Korsanları, Mavi Ölüm, Mazisiz Adam, Çıldıran Dünya, Hücum.
"Mavi Ölüm"ün sonunda, başçavuş Russell Gary'nin kızın memesini okşayıp "ne haber on dokuz, beni hatırladın mı" demesini hiç unutmam.
Bir liraydı, ben sahaftan elli kuruşa almıştım.
İlk yılların ekmeği gibi ilk yılların kitapları... Sizleri unutursam, sağ elim de hünerini unutsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA