Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Adamcağızın başını yakacaklar

Gene aynı haltı yediler.
Maltepe'ye katılanlar için yalak basından kimisi "yüzbinlerce" demiş, alçakgönüllü davranmış, ama 1 milyon yazan var, 1.5 milyon yazan var, 2 milyona çıkan var... 3 milyon yapan, hatta 3.5 milyona kadar uçan bile var.
Fakat "Tayyip nefretiyle" ünlü Le Monde gazetesine baktım, "on binlerce" diyor, "des dizaines de milliers"...
Demek ki Batı'nın puştu bile bizim yalaklardan daha gerçekçi ve akılcı!
Bu arada, AKP'nin Yenikapı mitinginin fotoğrafını sosyal medyada Maltepe mitingi diye paylaşacak kadar alçalan reziller de görüldü.

***
Şu ünlü "cumhuriyet mitinglerinde" de böyle yapmışlardı. Beş yüz bin kişilik bir kalabalığı (ki onlar için büyük bir rakam ve önemli bir başarıydı), abarta abarta 5 milyona çıkarmışlar, seçimden sonra da "nereye gitti bu beş milyon kişi" diye şaşırıp kalmışlardı.
Şimdi Maltepe mitingini böyle abartmakla ne elde edeceklerini sanıyorlar?
Birisi "Kılıçdaroğlu vatandaşların gönüllerini yüreklendirdi" diye Türkçe olmayan bir lugatı parçalamış...
Hangi AKP seçmeni "bak adamların sayısı nasıl da artmış, geliyorlar galiba, en iyisi ben de oyumu onlara vereyim" der acaba?
***
Peki ne elde edildi?
Enis Berberoğlu "kurtarıldı" mı? Elbette hayır.
Amaç da zaten Berberoğlu'nu kurtarmak değil, bir yandan ona "bak senin için çalışıyoruz, sen de dilini tut, konuşma, Can Dündar'a verdiğin evrakı nereden bulduğunu sakın açıklama" demek, öbür yandan Kılıçdaroğlu'nun parti içi tek adam diktasını pekiştirmek, çatlak sesleri susturmaktı... Nitekim parti içi muhalefet süt dökmüş kediye döndü.
Bu itibarla, bütün muhalif basın Kemal Bey'e "şimdiye kadar parti başkanıydı, şimdi artık lider oldu" diye sözbirliğiyle "ara gazı" veriyor.
Peki bu atraksiyon (ve sırada bekleyen daha başka atraksiyonlar) Kemal Bey'e seçim kazandırır mı?
Gerek İlhan Kesici gerekse Meral Akşener gibi isimlerin Tayyip Erdoğan karşısında bir varlık gösterebileceğini en uçuk muhalif gazeteci bile düşleyemiyor. Onun için de şimdi Kemal Bey'e "sen kendin aday ol" diye baskı yapmaya başladılar. Öte yandan, Fahrettin Kerim'in 1950 seçimi öncesi İnönü'ye Taksim'de toplanan kalabalığı gösterip "işte paşam İstanbul" dediğini ve paşanın seçimde İstanbul'dan ne aldığını hatırlayıp tedirgin oluyorlar.
Kemal Bey cumhurbaşkanlığına adaylığını koyup kaybedince bu sefer milletvekilliğinden de, grup başkanlığından da olacak, o zaman partinin başında nasıl kalabilecek?
Yoksa basın çakallarının gizli ve gerçek amacı Kemal Bey'den "bu yolla" kurtulmak mıdır?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA