Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Haybeden “distopya”

Önce heyecanlandım, bizim Yılmaz Türk edebiyatına yeni bir "dev eser" kazandırıyor sandım.
Öyle ya, tam Yılmaz'a göre bir konu...
Kitabın adı "09:06"...
Mehmet Ali diye bir adam yazmış. Takma isim midir bilmem.
Hediyesi 20 lira ama size 14 liraya da oluyor.
İsterseniz beş taksit yapıyorlar, ayda 2 lira 88 kuruş ödüyorsunuz.
Bundan iyisi Şam'da kayısı.
Para verip alacak değilim, bilginiz olsun diye yazdım.
Yayınlayan Sözcü Yayınları...
Eh, böyle bir kitap ya Bilgi Yayınları'ndan çıkar ya oradan...
Kendini kasmasa, İş Bankası Yayınları da olabilirdi...
Kemalist yayıncı başka kim kaldı?
Kitabın konusu şu: Atatürk saat 9'u 5 geçe ölmemiş!
Yok, Atatürk'ün aslında sabah saat 07:30'da öldüğünü fakat anma törenlerini "resmi dairelerin mesai saatlerine ve okulların ilk derslerine" uydurmak için bu saatin 09:05'e alındığını ileri sürenler vardı, bu onlardan değil.
Hiç ölmemiş! Yani saat 09.06'da hayatta.
Peki ne zaman ölmüş? Ne bileyim ben, okursanız görürsünüz. Belki de hiç ölmemiştir, bugün 140 yaşında.
Tabii kafamda deli sorular...
Saat 9'da birdenbire zıplayıp kalkmış mı?
Siroz hastalığından öyle pat diye kurtulup görmemişe dönmek hangi tıp kitabında yazıyormuş?
Karaciğer nakli mi yapmışlar rahmetli Sadri Alışık gibi?
Yoksa hiç mi siroz olmamış?
Allah bilir hayatı boyunca ağzına içki de koymamıştır...
Peki ne kadar yaşamış?
Turp gibi sapasağlam olduğuna göre, eh, altmışlı yılları görmüştür, belki de yetmişleri...
"Ve tarih yeniden yazılıyor" diyorlar kitabın reklamında.
Elhak, ölmediyse öyle olmuştur.
Yani Dolmabahçe Sarayı'ndan kalkıyor, sapasağlam Çankaya Köşkü'ne, görevinin başına dönüyor.
Peki, kitabı yazan arkadaş 10 Kasım tarihinde başbakanın Celal Bayar olduğunu da biliyor mu?
Atatürk herhalde daha bir süre onunla çalışıyor...
Yazar arkadaş, 1938 yılında İnönü'nün sanki bir "lanetli" gibi tu kaka edildiğini, gazetelerde adının hiç geçmediğini, Ankara'da kimsenin ona selam bile vermediğini çünkü Atatürk'le arasının çok açık olduğunu, Atatürk'ün ona "seni mahvederim" demiş olduğunu da biliyor mu?
Kaleme aldığı ve suyunu çıkardığı "haybeden distopyada" bunlar var mıdır yok mudur?
Dünya savaşına gene girmiyoruz, tamam, ama Bayar ne kadar başbakanlıkta kalıyor?
Bu durumda Atatürk "çok partili sisteme" geçiyor mu geçmiyor mu?
Herhalde geçmiyor, zaten yazar arkadaşın amacı da "karşıdevrimcileri" yoketmek...
Menderes yaşlı bir toprak sahibi, Demirel müteahhit, Ecevit gazeteci, Özal elektrik mühendisi... Onları hiçkimse tanımıyor.
İyi ama bu arada İnönü'yü de yokettiniz!

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Amaç kekoları gıdıklayıp üç beş para kazanmaktır.
Bir zamanlar "Atatürk'ün yattığı yerden kalkıp yeniden Samsun'a çıktığını" yazanlar da vardı.
Hatta çok zeki geçinen Cem Yılmaz kardeşimiz bu eserden çok etkilenmiş, kendini tutamamış, o güne kadar titizlikle sakladığı "muhalif kimliğini" açığa vuruvermişti...
Daha da önce bir zamanlar "İslam Teksas'ta" diye bir roman vardı. Kalemime dolamıştım da gürültü kopmuştu.
Amerikan iç savaşında kuzeylilerin "akıncı komutanı" olarak çarpışan bir efemizi anlatıyordu... Zaferden sonra bunu Beyaz Saray'da bir kokteyle davet ediyorlar, kendisine sunulan içkiyi reddetmesi üzerine başkan Abraham Lincoln, "siz Müslümanlar'ın ne güzel adetleri var, keşke içki bizim dinimizde de yasak olsa" diyordu. (Lincoln bir suikast sonucu öldürülmemişti demek ki.)
Onunla bunun arasında ne fark vardır?
Yanmaz kefen satmakla iki bin beş yüz liraya Atatürk kitabı satmak arasında ne fark varsa, o.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA