Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Gömlek bize uymadı

Önce bindiriyorlar sonra indiriyorlar.
Bunlarla başa çıkmak mümkün değildir.
"İbret-i âlem için" birkaç can yakarsın, sonra "Osmanlı'nın yasağı üç gündür" ilkesi uyarınca geçer gider...
Kaldı ki ödedikleri ceza da amansız cirolarının yanında devede kulaktır. Canlarının yandığı mandığı yoktur.
Çünkü ülkemizde, enflasyon sorunu kadar "ticari ahlak" sorunu vardır, sevgili kardeşim Dilek Güngör'ün deyimiyle.
Ne zaman yoktu ki?
Bir televizyon yöneticisi tanımıştım, en büyük numarası "kimseye ödeme yapmamak" üzerine kuruluydu.
Patron da çok memnundu tabii.
Ankara bürosunda kaloriferin mazot parası ödenmediği için paltoyla oturuluyor, benzinciye takılan borç bini aştığı için araçlar habere gidemiyordu... Ankara'da işim vardı, otele gittim, yerin dibine geçtim, "Kusura bakmayın Engin Bey, sizin şirkete veresiye yapmıyoruz, paralar peşin" dediler...
İnsan olarak çok şeker, sözü sohbeti yerinde bir insandı, lakin ticari açıdan ahlaksızdı.
Yazarlar yayıncılardan hatırlayacaklardır, telif hakkını istersin, pişmiş kelle gibi sırıtıp suratına bakarlar...
İstifçilik, stokçuluk, karşılıksız çek yazmak gibi "sıradan" ahlaksızlıkları saymıyorum.
Bu niçin böyle oldu?
Tıpkı köylünün şehre gelip lumpene dönüştükten sora kendine bir ahlak düzeni kuramaması, varolan ahlak normlarına da uyamaması gibi, bizim tüccar da kapitalizmin kurallarına uyamadı.
Çünkü bu "esas olarak" bizim bünyemize aykırıydı.
Bizler yırtıcı, acımasız insanlar değildik eskiden.
Eskiden dediğim, keferenin Ortaçağ'ında, bizim yükselme dönemimizde...
Değerler sistemimiz insana değer veren, dayanışmayı özendiren, adaleti amaçlayan temel ilkelere dayalıydı, gene Dilek Güngör bacımın belirttiği gibi. Hile hurda yoktu, tüketiciyi aldatma yoktu, kazık atma yoktu.
İşte bu "Ahilik" ahlakıydı.
Rahmetli babam anlatırdı: Eskiden esnaf, akşama doğru gelen müşteriye, "Bugün ben çok kazandım, yandaki arkadaş daha siftah bile etmedi, ben sana mal vermiyorum, git ondan al" dermiş!
Bu ahlakla kapitalizm kurulmaz tabii.
Bu ahlakla kimse kimseyi sömürmez, sömürmeyi de düşünemez.
Bu ahlak elbette "ilerlemeyi" de önler.
Batı gaddarlıkla ilerler, biz geri kalırız ama hiç olmazsa şerefimizle kalırız.
Sonra can havliyle Batı'nın "normları" üzerimize giydirilince de sudan çıkmış balığa döneriz.
Batı'nın normlarını bir türlü benimseyemeyiz.
Oysa Batı sömürür ama kuralıyla sömürür.
Hiçbir yazarın tek kuruşunun hiçbir yayıncıda kaldığı görülmemiştir orada...
Bizde de tam tersine, telifinin bir bölümünü alabilenler şanslı sayılırlar!

***

Dilek Güngör, "Ticari ahlakı kaybettik" demiş.
İlahi bacım, ne zaman kazandık ki?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA