Türkiye'nin en iyi haber sitesi

SAVAŞ AY

?Otuz Üç On?un emirleridir!..

Sayın 33 10'un, yani İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah'ın 'talihsiz konuşması', doğal olarak tüm basın mensupları ve sağduyulu çevrelerin canını sıktı. Olayın asla "şık" durmayan, benzeri görülmemiş ölçüde sorumsuz ve hedef saptırıcı tarafları bir yana, pratik sonuçları da fena olacak belli ki. "Nedir bunlar?" derseniz, her şey ortada. Bizde "vur deyince öldür", "ustam yapar ben satarım" anlayışları hakimdir malum. Şimdi; baştaki otoritenin bu sözlerini, kendince algılamaya ve intikamla karışık yaranma duygusuyla ateşlenen kadrolar kök söktürecek basın mensuplarına. Nasılsa hesabı en üst perdede soracak olan kişi, yani bizzat baş müdürün kendisi de tavrını net biçimde koymuştur basına karşı. O, "arıza" çıkaran alt kadrosuna "neden böyle davrandın bakayım?" diye hesap soracak değildir elbet.

Basına bilgi sızdırıyor!..

Duyduk ki mesleğin en ağır işçilerine, yani polis muhabirlerine daha şimdiden şube ve kısım kapıları büyük ölçüde kapatılmış. Memurlar ve amirler yıllardır kader birliği yaptıkları gazetecilerle selamlaşırken bile görülmekten kaçınır olmuş. Öyle ya; birinin çıkıp da "filanca basına bilgi sızdırıyor" diye jurnallemesinden korkuyorlar. Yılların basın odası kapatılmış, yerine telefon kulübesinden hallice bir yer verilmiş.

Tenhalarda menhalarda Bunun bir de sokak haberciliği kısmı var tabii ki. Yani; yangına, cinayete, yürüyüşe, çatışmaya, gaspa, darpa, kapkaça, hırsızlığa, soyguna, maça, kazaya giden muhabir, foto muhabiri ve kameraman tarafı var işin. Günün 24 saati çalışırken, bazen kör karanlıklarda, ücra köşelerde, mezarlık kuytuları, varoş kıyıları, kuş uçmaz kervan geçmez orman diplerinde bile iş olunca atlayıp işe giden gazeteci kadrolar var. Onlar nasıl çalışacak, nasıl bir tavır görecekler güvenlik(!) güçlerinden acaba? Kendi payıma şu konuşmaları duyar gibiyim şimdiden. - Polis: Çekmeyin len. Basıp gidin buradan çabuk!. - Gazeteci: Ne diyorsun sen kardeşim? Ben görev yapıyorum burada. - Defol git dedim. Kırdırma şimdi bana makineni de kemiklerini de. - Doğru konuş! Ne biçim davranış bu? - Çok konuşma da defol git. Zaten bu memlekette ne oluyorsa hep sizin gibi adiler yüzünden!..

Kanlı mı kansız mı?..
Abartılı mı geldi size bu sanal konuşma? Olabilir... Hayatında bu pozisyonda çalışmak zorunda kalmayanların anlayabileceği, öngörebileceği bir şey değil bu. Ama işi bilenler, şu yukarıdaki sanal konuşmaların aslında çok cılız kaldığını, gerçeğin bundan çok daha sert, acımasız ve (inşallah yanılırım) vurdulu, kırdılı, hatta kanlı geçeceğini hesap eder rahatlıkla. Peşinden değil peşin uyarı!.. Madem ki hazretler bu kadar peşinatlı davranıyorlar, biz de peşin peşin koyalım tavrımızı. Bundan böyle makul ölçüler içinde görev yapan gazetecilerin kılına polis tarafından zarar gelirse baş müsebbip bellidir. Metropollerde emniyet müdürlüğü yapmayı, filmlerin kasaba şerifi olmakla karıştıranların yeri sadece ortalık yanarken gidilen Letonya ya da lig maçlarında değil, meslek yaşamlarında da tribünler olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.