BURADA olup biteni birkaç güne yayıp anlatacağım size. Ama önce bu çok özel mekânın tarihinden başlayıp bugüne gelelim yavaş yavaş... 50'li yılların başıydı. Büyük bir iç göç fırtınası Türkiye'nin her yanındaki kırsaldan büyük kentlere doğru olanca gücüyle abandı. Bundan en fazla nasibini alan ise İstanbul olmuştu. İşte kentin en kalabalık ilçelerinden biri olan Bayrampaşa'ya da yerleşim o yıllarda başladı. O günlerde kent merkezine hayli uzak olan bu yerleşim yeri, cezaevi konuşlandırmak için ideal bir bölgeydi. O zamanki adıyla Sağmalcılar Cezaevi, 1968 yılında açıldı.
MEDYATİK CEZAEVİ
Geçen yıllar içinde İstanbul dev bir metropole dönüştü. Kente koşut olarak Bayrampaşa da gelişti, nüfusu hayli arttı. Bir dönemin "tee uzaklarda" olan cezaevi artık evlerin, iş yerlerinin, okulların yanıbaşında; "insan arasında" kalakalmıştı. Bütün bunlar Bayrampaşa Cezaevi'ni ülkemizin en ünlü en medyatik cezaevi haline getiriyordu. Ancak bölgenin imajı da mahpushaneleriyle birlikte hayli bozuluyor, ahali durumdan son derece huzursuz oluyordu. El kadar çocuklar cezaevi duvarının altında oyunlar oynayarak büyüdü. Bir de çevre evlerden cezaevine silah veya cep telefonu atıldığı gibi suçlamalar eklendi.
ŞİMDİ DURUM NE?
900 kişilik cezaevinde yaklaşık 2 bin tutuklu var. Bazı ranzalarda 2-3 kişi yatmak zorunda. Hayata Dönüş Operasyonu'nda cezaevinin yarısı yakılıp yıkıldı. Oralarda inşaat başlatıldı. İleride tam kapasite olacak ve makyoğunluğa ulaşacak koğuşlar. Rüşvet, torpil iddilarına yanıt veren Savcı Metin Şentürk diyor ki: "Son iki yıl içinde tam bin 500 cep telefonu yakaladık. Kapıdan geçiremezler. Dışarıdan nasıl atıldığını anlamak için ben de dahil bir gurup, en yakın binanın terasına çıktık. Cep telefonu ağırlığına eşit, sabun kalıplarını avluya fırlattık. Sadece Jandarma Komutanı'nın attığı sabun içeri düştü. Biz beceremedik. Muhtemelen mancınık sistemi kullanıyorlar..."