Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Durup dururken Demis Roussos!

Yağmurun bardaktan değil, kamyondan boşalırcasına yağdığı, şemsiyemin hiçbir işe yaramadığı, yağmurluğumun su çektiği...
Geçen cuma akşamı...
Bir alışverişe merkezine kendimi zor attım.
Ama ne vitrinlere bakmak, ne de kalabalığın ortasında amaçsızca dolanmak geliyordu içimden.
Yemek büfelerinin önünde uzun kuyruklar vardı.
Bir kitapçıya girdim. Cd'ler, dvd'ler bölümüne gittim. Biraz Bergman filmlerinin, Alain Delon'un oynadığı klasik Fransız polisiyelerinin dvd'lerinin kapak yazılarını okudum uzun uzun.
Yok! Huzursuzdum! Hiçbir şey oyalayamıyordu beni.
Üzerime tatsız, sırılsıklam, karanlık bir sonbaharın ağırlığı yerleşivermişti, atamıyordum!

***

Mağazadan çıkıyordum ki, bir sepetin içine yerleştirilmiş nostaljik cd'ler ilişti gözüme.
Nostaljinin ruhumu iyice karartacağından korktuğum bir akşamdı doğrusu!
Fakat Demis Roussos'un şarkılarının toplandığı cd aklımı çeliverdi. Elime aldım.
O güzelim Aphrodite's Child şarkısı, 1968'in hit parçası "Rain and Tears" da albümdeydi işte!
1960'ların sonu, 1971'lerin başındaki Kadıköy... Ergenliğim, yeniyetmeliğim... Moda'da yaz akşamları...
Gazetelerdeki çamaşır makinesi reklamlarında modellik yapan ve mahallemizde oturan mini etekli güzel kız... Moda Park sinemasında Gökçen Kaynatan'ın bütün semti birbirine katan konseri... Lisede Esin Hoyi hocanın muhteşem İngilizce ve psikoloji dersleri... Okulu kırıp Şeref Stadı'nda Beşiktaş antrenmanını seyretmeye kaçışlarım...
Elimde Demis Roussos cd'si kasanın önünde dururken hepsi bir bir zihnimden geçmeye başlamıştı bile!
***
İnsanın popüler müzikle ilişkisi bir garip!
Zihnimizin kuytusuna itip unutmaya terk ettiğimiz ne varsa...
Tek bir şarkı, bir ses, bir tını hepsini bir anda kurcalamaya başlayıveriyor.
Eve geldim. Cd'yi çalmaya başladım.
"It's Five O'Clock" şarkısını bilir misiniz, bilmem! Moog denilen aletten çıkan rüzgâr sesiyle başlar şarkı.
İşte o rüzgâr ve ardından Demis Roussos' un kalın gövdesinden çıkan "ince" fakat dokunaklı ses beni alıp onlarca yıl geriye götürdü.
"Afrodit'in Çocukları" grubu Ege'nin karşı kıyısındandı. Ama aynı zamanda İngiliz plak endüstrisinin parlattığı "çiçek çocukları"ydılar! Plak kapaklarındaki sakallı, bıyıklı, entarili görüntülerini pek severdik. (Grubun beyni Vangelis daha sonra New Age müziğin yaratıcılarından oldu.)
***

Sabaha karşı fırtına panjurları yerinden çıkartacakmış gibi sarsarken, müzikçalarımda hâlâ Demis Roussos albümü dönüyordu.
Ah! Hele "Marie Jolie" adlı şarkı! Onu tekrar tekrar çalmıştım.
Malum, ergenlik hayalleriyle şarkılar iç içe geçer, birbirlerinden kopmazlar. Ben de hep Marie Jolie'mi aramıştım.
Şarkıda "mevsimler gelir geçer, aşk kalır" diyor ya...
Akıp giden zamana ve avareliklerime inat, aşkın bir köşede hep sımsıcak kalması hayalini sevmişim!
Hayır! Bu konu burada kapanır! Zaten az sonra gün aydınlanır!
Bir daha Demis Roussos dinler miyim? Sanmam!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA