Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

İstanbul'dan Umberto "Ego" geçti!

Önce şunu vurgulayayım... Umberto Eco iyidir, hoştur.
Çalışkan, zeki ve fena halde malumatfuruş bir romancıdır.
Bazen çok sıkıcı, bazen çok kışkırtıcı bir düşünürdür.
Ama Hürriyet'in iddia ettiği gibi
"Dünyanın 1 numaralı filozofu" falan değildir.
Neyse, şimdi kalkıp gazetelerin yazı işlerinin kültürel seviyesini veya yaptıkları işleri "gazlama" heveslerini tartışmayacağım.
Derdim, Eco'nun özellikle burada katıldığı panellerde söylediği sözler ve takındığı tavırlar konusunda bir çift laf etmek...

***

Umberto Eco'nun Boğaziçi Üniversitesi'nde Orhan Pamuk'la birlikte katıldığı panelden ne öğrendik?
İnsanların yarısının aptal olduğunu...
Öyle iddia etti Eco!
Karıştırmayın sakın! Sistem tarafından "sersemleştirildiklerini" değil, bildiğimiz "aptal" olduklarını söyledi.
Ünlü yazarın hem Hürriyet'e verdiği söyleşide, hem bir ev davetinde, hem konferanslarında zihin kurcalayıcı fikirler öne sürmek yerine sürekli zekice espriler yapmayı tercih ettiğini düşünecek olursak, bu iddiasında şaşacak bir şey yok! Zekâ ile espri tutkusunun birleşimi genellikle böyle narsisist sonuçlara yol açıyor.
Zekâyı "hakikat"in yolu sanan adamlar eninde sonunda kitleleri aptal sanacak kadar "havalanıyor"lar!
***

İtalyan Kültür'deki konferansında ise başarısının sırrını şöyle anlattı Eco: "Hani pahalı lokantalara gidilir, garsonlar kötü davranınca beni önemli sayıyorlar diye bundan hoşlanılır ya... Ben de okuyucuya kitabın başından itibaren hakaret ederim. Beğenenler dayanır, kalır.
Dayanamayıp gidenlerle zaten işim olmaz."
Gelin de bu ifadeler karşısında "Vay, vay, vay!" deyip durmayın!
Ama hakkını da vermek gerek!
Düşündürmese bile onu dinleyenleri bayağı güldürdü.
Tıpkı talk show'lara çıkınca birinci sınıf komedyen kesiliveren Amerikalı yazar çizer takımından biri gibi...
Çevirmenleri için "Allah'tan İtalyanca biliyorlar da anlaşıyoruz" demiş.
Can Dündar'a "45 yaşına gelmiş olmasına karşın hâlâ gazetelere inanacak kadar" saf kalmış bir arkadaşını anlatmış, birlikte kahkahalar atmışlar.
Durmadan Berlusconi'ye takılmış.
Daha neler neler!
***

Epeydir Umberto Eco okumayı kesmiştim.
Malumattan marifete bir türlü geçemeyen; parlak zekâsını ne yapacağını bilemeyen huysuz bir ihtiyar izlenimi bırakıyordu bende.
"Prag Mezarlığı"na yolculuğundan önce terk ettim onu.
Beni buna iten sezgilerimin nereye işaret ettiğini şimdi anladım.
Meraklısı için son notum şu...
Edebi ve düşünsel derinlikte "İtalyan" bir tat aradığımda Italo Calvino'ya başvuruyorum.
Çok iyi geliyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA