Uyandın...
Eee? Dünya yine aynı dünya değil mi? Çok muhtemel ki, sen de dün geceki sensin.
Kim bilir, böyle kaç gece böyle kaç sabaha bağlanacak.
Seküler takvim, çok güçlü bir yalan, çok güçlü bir hapishane, hatta çok güçlü bir uyuşturucu.
Pek yazılıp çizilmeyen bir şeyi de söyleyeyim:
Seküler takvim devlettir. Devleti pekiştirir ama insanı itip kakar.
Şimdi durup düşün...
Dün gece birdenbire birisine âşık olmamışsın, başına saksı düşmemiş, kavuşmamışsın, ayrılmamışsın...
Bu sabah senin, ülkenin, dünyanın şeklini şemailini değiştirecek bir habere uyanmamışsın...
O halde söyle...
Cep telefonunda 2013 yerine 2014 yazıyorsa; faturaların ve bordroların 2014'e bağlanacaksa, hakikatte ne fark eder!
***
Yıllardır
yılbaşını fırsat bilip
kendimize özel takvimler yaratmanın öneminden söz etmem boşuna değil.
Sırf hoşluk olsun, köşe dolsun derdinde değilim.
Bir kere...
Şu soru yabana atılmamalı:
İçinde kalbe dair hiçbir iz taşımayan, bizi hiç umursamayan, alabildiğine kuru bir takvim düzenine bu kadar bağlanmanın âlemi var mı?
Takvime feda ettiğimiz iş güç düzenimiz yeter de artar!
İkincisi...
Madem kişisel hayatımızda da
değişim istiyoruz; madem çekip giden zamanla birlikte geçmişe karışmasını istediğimiz şeyler var...
Neden bu değişim için kendi takvimimizi yaratmıyoruz?
Neden kendi ritmimizi, mevsimlerin dilini, gecenin ve gündüzün hikmetini dinlemiyoruz da...
Ocak ayının başlangıç olduğunu söyleyen
kitlesel illüzyona kurban gidiyoruz?
Bazen sosyal medyaya bakıyorum ve kendimi "
bu kadar duanız, dileğiniz vardı da, neden bugüne sakladınız?" diye söylenirken yakalıyorum.
***
Benim kişisel takvimime gelince, devamlı okurlarım bilirler...
Benim için
ocak ayı dışı kadar içiyle de
soğuktur. Başlangıçlara ve sonuçlara uzak, ortalarda bir yerde,
bekleyiştedir.
Şubat içten içe heyecandır. Bir yanıyla ısınma, bir yanıyla veda turudur.
Mart...
Hele ikinci haftası...
Varsa bir "
yeni yıl", benim için işte o zaman başlar.
Tabii
Sezai Karakoç'un "
İnci Dakikaları" şiirinin o metafizik ürpertisini ayrı tutuyorum: "
Sen bana yeni yılsın her dakika/ Her dakika bir yaşıma daha giriyorum."